12.Bölüm ∞
Ekin yanımıza geldiğinde ilk olarak Dilşah'ı baştan aşağı süzmüş sonra bana dönüp gülümsemişti. Soğuk bir gülümsemeyle ona karşılık verirken Dilşah yanımda sürekli sırıtıp duruyordu. Tanrım bu kızın sorunu neydi böyle, adamı daha da mı yakınına çekmeye çalışıyordu!? Eğer öyle yapmak istiyorsa gayet iyi beceriyordu çünkü gülüşü mükemmeldi!
"İlk iş günü ve ben çok heyecanlıyım, kusura bakmayın!" diyen Dilşah, Ekin'e masum bakışlardan yollayarak. Evet, ilk iş günüydü ve ilk günden böyle olacaksa kesinlikle kendimi toparlayamazdım. Hemen kendimi toparlamalıydım. Ben Dilşah'ın ağabeyi veya... sevgilisi değildim ki!
19 yaşında koskocaman, aklı başında bir kızdı o. Kendini korumasını mutlaka bilirdi. Peki, ama ya koruyamazsa?
"Önemli değil Dilşah Hanım. Anlıyorum" diyen Ekin elini uzatıp sarı cadının elini sıktı. "Ben, Ekin Uğur" dedi sıcak bir sesle. Samimi mi olmaya mı çalışıyordu, yoksa Dilşah'a yazıyor muydu emin değildim. Ama Ekin'in konuşması Dilşah'ı rahatlatmış gibiydi.
"Memnun oldum Ekin Bey"
Ardından gözler bana dönünce artık bir şeyler söylemem gerektiğini fark edip iş adamı görüntüme büründüm ve Ekin'e sadece baş selamı verip Dilşah'la beraber içeri yöneldik. Yanından geçtiğim çalışanlar bana selam verirken hepsinin selamını kaskatı bir yüz ifadesi ve donuklukla karşılık veriyordum. İnsanların, patronlarını disiplinsiz biri sanmalarını istemiyordum.
Dilşah ise... her zamanki gibi çocuk gibiydi. Yanından geçenlere gamzelerini göstererek gülümsüyor, onların ikimizi bir arada gördüğü için oluşan meraklı bakışlarını fark etmeyip 'Günaydın' diyerek selam veriyordu. Bu dakikadan itibaren anlaşılıyordu ki bu kızın evden dışarı çıkması tam bir hataydı. Sorumluluğunu almak ise büsbüyük bir hata!
<>|<>|<>|<>|<>
Öğlene kadar Akın bana her şeyi gösterdi, anlattı ve tekrar tekrar sıkılmadan yapacağım işi anlattı. Aslında çok kolaydı. Sadece imza işleri benimdi ve tabii arada laboratuara inip kokular hakkında bilgi vermem isteniyordu.
Bugün ilk kez Akınla bu kadar yakın olmamıza sevinirken artık bana âşık olmaya başlayıp, başlamadığını merak ediyordum. Peki... aşık olacaksa ne olacaktı ki? Akın'ın hayatı, kişiliği, sınırları belliydi. 2 saat önce ofisi basan bir kadın Akın'a bağırıp çağırmış, kendisini terk ettiği için onu pişman edeceğini söylemişti. Güvenlikçiler gelip zorla kadını götürürken kadının adını bile öğrenebilmiştim. Sevda diye bir kadındı ve kim bilir Akın'ın hayatından kaç Sevdalar geçmişti?
Hepsiyle olan ilişkisi böyleyse, bana gerçekten bir aşk duyabilmesi mümkün müydü? Beni sevse bile Akın'ın yetiştiriliş tarzı benimle bir miydi? Ben 'evlenelim' desem evlenir miydi? Yine de aşkın gücüne inanıyordum! Akın bana âşık olsun, dünyayı benim etrafımda çevirmeye çalışır biliyordum.
İşin kötüsü bu Akın aşkım beni iyice psikopat bir manyağa çevirmiş, o dosyaları bana anlatırken sadece onun yüzüne bakıp salak salak gülümsemiştim. Ama ne yapayım, gerçekten çok yakışıklıydı! Kalbinin de tıpkı kendi gibi güzel olduğunu düşünüyordum. Henüz onunla fazla bir şey paylaşamamıştık ama olsun, yakında ne de olsa paylaşırdık.
İş bahanesiyle İstanbul'a gelmiştim ama dikkatimin hemen dağıldığını görüyordum.
İşten çıkarken Akın bana döndü ve her zamanki iş adamı ciddiyetiyle bana gülümsedi. Bu kasıntı gülümsemesini şirkete girdiğimiz andan itibaren görür olmuştum ve bu hiç hoşuma gitmemişti. Çalışanlarına karşı daha samimi olabilirdi veya güler yüzlü. Yoksa Akın bilmediğim yönlerinden gördüğüm kadarıyla kibirli biri miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sev Yeter (2)
RomanceDilşah ve Akın'ın hikayesidir. 2014* (Başka Bir Lise Hikayesi ve Kıroman hikayelerinin ikinci serisidir)