2 ∞
Genç adam havaalanından çıkarken yanında üzüntüden gergin duran babası ile beraber yürüyordu. Arkasındaki şoförü de yanında getirdikleri ufak bavulları taşıyor, sekreteri Şeyma Hanımsa yorgunluktan olsa gerek kızarmış gözlerle kendisine bakıyordu.
"Kalacağımız oteli ayarlamıştınız değil mi Şeyma Hanım?" dedi gözlerini yorgunluktan ayakta zor duran sekreterine çevirerek.Kız başını zar zor sallayıp "Evet efendim, otelin adı Yıldız" dedi sakin sesiyle. Akın kaşlarını çatıp "Öyle bir oteli daha önce hiç duymadım" dedi büyük bir memnuniyetsizlikle. Şehir ve ülke dışına iş sebebiyle çokça çıkmış her zaman lüks otellerde konaklamıştı şimdi ise küçük bir otelde kalmak istemiyordu.
"Hayır efendim. Memleketin en iyi oteli" dedi patronunun memnuniyetsizliğinden çekinerek. Akın başını sallayıp kendilerini bekleyen büyük arabaya bindi. Babası da yanına binince şoför de yerine geçip arabayı hareketlendirdi. Akşam olmasına rağmen Diyarbakır çok güzel görünüyordu. Sami Bey yarın defin edileceği için şimdilik otele gideceklerdi. En azından yol yorgunuyken cenazeye katılmak istemezlerdi.
Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuğun ardından büyük ve mimarisi iddialı bir otelin önünde durdular. Akın şoföre fırsat bırakmadan kapıyı açıp kendisi indi arabasından. Yanında babasıyla ve şoförüyle beraber içeri geçtiler. Sekreteri ise kendilerinden hep bir adım arkadan geliyordu. Görevliler büyük bir ilgi ve alakayla kendileriyle meşgul olurken direkt odaya gitmek istediklerini belirtti.
Altı katlı fakat yanlamasına uzun bir oteldi. Akın'ın odası da en üst kattaki büyük ve şık odalardan birisiydi. Babası hemen yanındaki bir odaya, sekreteri ise başka bir odaya yerleştirilmişti. Biraz dinlenmesi iyi olacaktı en azından yarın cenazeye dinç gidebilirdi. Önce güzel bir duş aldı ardından tıraş olup yatağına uzandı.
O sırada çalan telefonunu görünce bıkkın bir şekilde nefesini dışarı verdi. Betül denen kadının vazgeçmeye niyeti yok gibiydi. Telefonunu kapayıp yan taraftaki masaya bıraktı ve kendini uykunun kollarına bıraktı.
><<>><
Ertesi gün zaman biraz hızlı geçmiş öğlene kadar genç adam babasıyla biraz vakit geçirmişti. Gerçi babasının pek neşesi ve tadı yoktu. Akın da ortağı için üzülmüştü fakat en merak ettiği şey adamın hisselerinin hangi evladına gideceğiydi. Aslında bunları düşünmenin gereksiz ve erken olduğunu biliyordu ama yine de kendisine engel olamıyordu. Sami Bey varlıklı, parası pulu olan bir adamdı. Beş tane çocuğu olduğuna göre acaba kime, neyi bırakmıştı? Bunu pek de merak ettiği söylenemezdi en çok merak ettiği yeni ortağıydı. İnşallah Sami Bey kadar iyi ve oturaklı bir adam olurdu.
Öğlen vakti geldiğinde sekreteri ve babasıyla beraber otelden ayrılıp ortağının sekreterinin verdiği adrese doğru yola koyuldular. Babası dönüp kendisine bakınca Akın onun artık konuşacağını anlamıştı. Babası Sami Bey'i gerçekten severdi ve onun vefat etmesi belli ki kendisini çok etkilemişti.
"Sami'nin 5 evladı vardı, bilirsin?" dedi onaylamasını istercesine genç adama bakarak.
Akın başını sallayıp "Biliyorum baba" dedi.
"Arkadaşım çok gençti. Şimdi 5 evladını da geride bıraktı. Gerçi ondan dinlediğim kadarıyla hepsi de büyüyüp serpilmişler. Tabii ben onları görmedim. Yani ilk çocuğu Dizdar'ı görmüştüm sadece. Diğerlerini de görmeye vaktim olmadı" deyip derince soluklandı. Bir yandan da geçtikleri caddeleri, yolları izliyordu. "Bir kızı varmış..." dedi duraksayarak. Burada dönüp Akın'a bakmıştı. "Sadece bir kızı" dedi kaşlarını kaldırarak.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sev Yeter (2)
RomantikaDilşah ve Akın'ın hikayesidir. 2014* (Başka Bir Lise Hikayesi ve Kıroman hikayelerinin ikinci serisidir)