27.Bölüm ∞
Yatağıma oturmuş, ellerimi kendime dolayıp kısık gözlerimle odamı inceliyordum. Sadece 1 ay olmasına rağmen odamın görüntüsü beni o kadar şaşırtmıştı ki. Oysa sadece dolabım değiştirilmiş ve tek kişilik kanepem kaldırılmıştı. Gözlerim kitaplığıma kaydı ve oradaki sayısız kitabıma hasretle baktım. Her tür kitabı okuyup kendimi geliştirmeyi seviyordum. Babam da çoğu zaman kitap okumayı çok sevdiğimi bildiği için İstanbul'dan bana çeşitli kitaplar gönderirdi. Babam... Ah babam. Gerçekten cinayete kurban gitmiş olabilir miydi? Kim, niye seni böyle adice ortadan kaldırmak istesin ki?
Babam çok iyi adamdı. Buralarda fazla durmazdı ama geldiği zaman çalışanlarımıza, köylülerimize hep ihtiyacı olanları getirir onlardan bolca hayır duası alırdı. Hatta sayısız yetime okuma imkanı sağlamış, sayısız hastaya dert olabilmek için milyonlarca para harcamıştı. 'Sami Bey' dendin mi herkes sevgiyle hatırlardı onu.
Cidden öldürülme sebebi neydi peki?
Derince iç çekip yatağımdan kalktım ve kenardaki büyük valizime acıyla baktım. Geleli 5 saat olmuş, dinlenebilmek için hemen odama tüymüştüm ama ondan önce herkesle selamlaşma faslım oldukça iyiydi. En azından ailemin özlemini dindirebilmiştim. Ne kadar burada kendimi boğuluyormuş gibi hissetsem de ailemin yanında olmak bana güven vermişti.
Kıyafetlerimi bavuldan çıkarıp hızlıca dolabıma yerleştirirken, gün boyunca aklımı uzak tutmaya çalıştığım adam sonunda zihnimi ele geçirdi. Acaba gittiğimi öğrenmiş ve bundan memnun olmuş muydu? Akın'ın hayatına bu son bir hafta da iyice karışmaya başladığımı biliyordum çünkü babamın cinayetini bir tek ona anlatmış ve ondan yardım istemiştim.
Sonradan ise... onu bırakıp bu işe Macit'le devam etmeye karar vermiştim. Aslında ne kadar dengesiz olduğumu bilsem de içimdeki bir ses 'iyi yaptın' diyordu. En azından vicdanım rahattı. Babam Akın'ın neyiydi ki, cinayeti için kendisine yardım etsindi? Macit en azından amcasını öldüreni bulmak için çaba harcayacaktı ama ya Akın? Onun hayatını da böyle bir ihtimalle karartmak doğru muydu?
Sonuçta Akın Demiral 24 yaşında, genç, yakışıklı ve zengin bir iş adamıydı. Benim dertlerim onun dertleri olmamalıydı. Sadece bir kere beraber olduk diye onu bunaltmamalı, hayatına da girmeye çalışmamalıydım. Tek gecelik kız muamelesi görmek hoşuma gitmiyor hatta yüreğimi deliyordu ama Akın için başka türlüsünün olamayacağını biliyordum. Onun kadınlarla ilişkileri hep böyleydi. Önceden sevgilileri olmuşsa bile, hatta bir sevdiği şimdiye kadar evlenmemiş olmasının bir nedeni vardı; evlenmeye karşıydı!
En azından bunu açıkça belli ediyordu. Cemre ve Ulaş'la sürekli dalga geçiyor, her laf arasında evliliğin ne kadar sıkıcı bir şey olduğunu vurguluyordu. Onun niye böyle şeyler dediğini anlamıyordum. Evlilik gerçekten sıkıcı mıydı? Annemle babam pek samimi olmasalar da birbirlerine olan sevgilerini gözlerinden okuyabilirdim ama Akın, Nadir amca ve Yelda Hanım arasındaki aşkı göremiyor muydu? Gerçi görememesi de büyük olasılıktı çünkü genelde Yelda Hanım hiçbir zaman evde oturmayan ve sürekli çalışan bir bayandı. Bunun yanı sıra Akın erken yaşta ailesinin yanından ayrılıp tek başına yaşamaya başlamış ve doğru dürüst bir aile ortamında büyümemişti. Bunların hepsi evliliğe olan çekingenliğini tetikliyor olabilir miydi?
Son tişörtümü de koyup dolabın kapağını örttükten sonra sırtımı duvara yaslayıp derin bir nefes verdim. Ne yapacaktım ben? Artık Akın'da yoktu. O çok güvendiğim ve bu işin sonunu onunla getireceğimi düşündüğüm Akın'ı bırakmıştım. Macit'e güvenebilir miydim? Öte yandan, onun beni sevmesini görmezden gelirsek Macit'in bugüne kadar ne bana ne de babama bir yanlışını görememiştim. Belki de bu konuda ona biraz güvenmeye çalışmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sev Yeter (2)
RomanceDilşah ve Akın'ın hikayesidir. 2014* (Başka Bir Lise Hikayesi ve Kıroman hikayelerinin ikinci serisidir)