35.Bölüm ∞
2 Ay Önce
Sami Bey aylık ziyaretlerinden birini gerçekleştirip İstanbul'dan memleketine dün gece vakti dönmüş ve ev halkını ayaklandırmak istemeyerek karısıyla paylaştığı odalarına gitmişti. Şimdi de herkesten önce uyandığı düşünülürse evdeki varlığından kimsenin haberi olmadığı kesindi. Karısı da öylesine derin uyuyordu ki gecenin bir yarısı aynı yatağı paylaştıklarını bile fark edememişti büyük ihtimalle.
Güneş yeni yeni yüzünü göstermeye başlamışken her seferinde geldiğinde yaptığı gibi bahçıvanın bu ay ki ektiği meyve ve çiçeklere göz atmak için konağın arka tarafına yönelmek niyetindeydi. Ayakları düşündüğü yere yönelecekken son anda duraksayıp mutfağa gitmeyi ve bir bardak su içmeyi düşündü. Evin geniş mutfağına girecekken bir an duyduğu mırıltılarla duraksayıp içeri girmeden önce kapının önünden hizmetçilerden birinin uyanıp uyanmadığına göz atmak istedi.
Gördüğü ise... tam bir dehşetti! Küçük -evli- olan oğlu Dilaver kollarında tuttuğu gencecik bir kızı öylesine samimi gözlerle süzüyordu ki orta yaşlı adam bir an bunun bir saçmalık olduğunu düşündü. Bu resmen kepazelikti! Delilik! Kendi oğlu bunu yapabilecek kadar alçalamazdı. Fakat... alçalmıştı.
Adam kollarındaki kızın kim olduğunu o an idrak edemese de Dilaver'in kollarındaki kadın cilveli bir edayla kıkırdadığında kanı damarlarında dondu! Bu ses ona çok tanıdıktı! Yediremedi. Böyle bir şey olması mümkün değildi zira. Fakat şimdi o kadın sandığı gencecik kızın yüzünü apaçık gördüğünde bunun ailenin diğer kızı gibi görülen fakat sadece Dilşah'ın yakın arkadaşı olan Simar olduğunu fark etti! Bu kız daha çocuktu. Nasıl oğluyla böyle günah bir ilişkisi olabilir, nasıl fütursuzca bir erkeğin kolları arasına girebilirdi!
Sami Bey o an öyle öfkelendi ki oğlunu da bunca yıldır kızından ayırmadığı şu yaratığı da evinden silkip atmak için büyük bir istek duydu. Fakat bir an aklına düşünceler doluştu ve Dilaver'in karısının bir bebek beklediğini hatırladı. Bu öylesine çaresiz bir durumda bırakmıştı ki kendisini... Ne yapacaktı? Yorgun ve işlemez beyni bir süre orada durması konusunda hiçbir tepki vermedi.
Gözleri hala aşağılık çiftin üzerinde, öfkeden kısılmış gözleriyle ve başında çatlayan ağrısıyla ölümcül bir darbe almıştı. Evet bir darbe almıştı ama kalbine değil, güvenine... Oğlu olacak şu adam da, kızı yerine koyduğu şu yaratıkta güvenini adeta parçalamışlardı. O sırada Simar'la göz göze geldiler ve genç kızın gözlerinin korkuyla irildiğini gördü. Bu ona garip bir tatmin duygusu verdi. En azından bu küçük hain artık herkesi ayakta uyuttuğunu düşünüp keyiflenemeyecekti! Kıza kötü bakışlar atarken o an ne yapacağını bilemediği için orada ayrılmayı düşündü.
Şok olmuş bir haldeydi ve onların böyle tasasız bir şekilde, evin mutfağında sarmaş dolaş bir halde olmalarını kesinlikle beklemiyordu. Allah'tan kendisine sabır ve metanet vermesini diledi. Oğlunun işlediği günah yüzünden yüzü yere eğilmiş, birden omuzları çökmüş gibiydi. Nasıl bir evlat yetiştirmişti!
Arkasını dönüp şimdilik ne yapacağını bilemeden o iğrenç sahneden uzaklaştı. Orta yaşlı adam gördüklerinden sonra bütün bir gün boyunca düşünceler ve hayal kırıklığı içerisinde boğulup durdu. İstanbul'dan yeni geldiğini fark eden karısı, çocukları ve hatta göz bebeği olan Dilşah'ının gülen yüzüne bile dikkat edememiş hep düşünceler burgacı içinde buluvermişti kendini. Ne yapacaktı? Öylece sessiz kalacak değildi fakat oğlunun karısının hamile olduğu, bu ihaneti de kaldıramayacağı belliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sev Yeter (2)
RomanceDilşah ve Akın'ın hikayesidir. 2014* (Başka Bir Lise Hikayesi ve Kıroman hikayelerinin ikinci serisidir)