16.Bölüm ∞
Dilşah yanımda keyifli kıkırtılarını gizlemeksizin atarken tırnaklarım koltuğun deri yüzeyine geçmiş, içimde anlayamadığım sinirlerim halay çekmeye başlamış, patlamaya hazır ruh halim ise beni yormaya başlamıştı. Macit denen herif şu an anlamadığım neler zırvalıyorsa yanımdaki çocuk ruhlu Dilşah'a kahkahalar attırıyordu. Üstelik annem ve babam da memnuniyetle bu adamın konuşmasını dinliyordu.
Aniden yerimden doğrulup ayağa kalktığımda herkesin bana olan şaşkın bakışlarını görünce durumu toparlamam gerektiğini fark edip hafifçe tebessüm etmeye çalıştım.
"Su içecektim de" diye saçma bir bahaneye sığındığımda oradaki yardımcılardan biri her zamanki boşboğazlığıyla atılıp "Akın Bey, ben size getiririm" dedi ve mutfağa gitmek için hareketlendi.
"Gerek yok!" deyip sertçe çıkıştığımda yardımcı kız suratıma şaşkınca bakmıştı. Aniden gülümsemeye çalışıp "Yani sen yorulma, ben alırım" deyip herkesin şaşkın bakışları arasında odadan çıkıp mutfağa yöneldim. 'Sen zahmet etme' mi!? Bu dediğime inanmıyordum ve görünen oydu ki kimse inanamamıştı. Çünkü hiçbir yardımcımıza şimdiye kadar tolerans tanımamış, ev içindeki işlerimi onlara yaptırmıştım. Şimdi böylesine büyük değişimim onları da meraklandırmış olmalıydı.
Mutfağa girdiğimde kimsenin olmamasına sevinip dolaba yöneldim ve soğuk suyu ağzıma dikip bu soğuk kış gününde içimin donmasını hatta parçalara ayrılmasını istedim! Tanrım yanımdaki kız içeride o adam sayesinde nasıl bu kadar keyifli kahkahalar atabilirdi!? O şerefsizin kendisine aşık olduğunu ve daha da aşık ettiğini göremiyor muydu!? Hele o Demir beyefendiye ne demeliydi? En yakın arkadaşım dediği kuzeninin kardeşi hakkında planlarından haberi var mıydı, yoksa salağa mı yatıyordu?
İçimdeki patlamaya hazır volkanı biraz olsun dindirip tekrar içeri gittiğimde herkesin kahvaltı masasına oturmuş keyifle sohbet ettiğini gördüm. Tek boş yer olan Macit'in karşısına geçtiğimde, Macit'in yanında oturan Dilşah'a dikkat etmemeye çalıştım. Hem zaten bananeydi ki! Ben insanlık gereği bir iyilik yapmış o kızı İstanbul'a getirmeyi sağlamıştım. Bundan sonrası onun ve babamın bileceği işti, benim değil!
Peki, ama neden o zaman böylesine öfkeliydim. Kısılı, tehlikeli gözlerimi bir saniye bile karşımdaki şerefsizden alamazken içimdeki koruma güdümün sınırlarını da ilk kez görüyordum. Sanki kendi işaretli alanıma saldırmış bir hayvanı alt etmenin planlarını yapıyor ve bundan büyük zevk alıyordum.
Kahvaltıdan sonra Dilşah'ın gelenlerle ilgilenmek isteyeceğini düşünüp iş konusunda ağzımı açmadım. Sohbete dalmışlarken ayağa kalkıp "Ben gideyim artık" demem üzerine tüm başlar bana döndü ve gözlerim Dilşah'ın yeşil gözlerini bulurken "Bugün izinlisin" dedim gülümseyerek.
Bana minnettar bir bakış atarken midemin aniden takla attığını umursamamaya çalışarak Demir'e de başımla selam verdim ve arkamı dönüp odadan çıktım. Paltomu giyerken bir an önce bu evden uzaklaşmak istiyor, daha önce anımsayamadığım bu saçma duygulardan kurtulmak istiyordum. Daha önce hiç Dilşah'ın yanında yakışıklı görünüp aklını başından almak istememiştim ama Macit'i görünce içimde bir yerlerde avaz avaz bağıran o piç sesim 'O kızı deli gibi arzuluyorsun ama hiçbir bok yapamazsın!' diye bağırırken diğer şeytansı sesim fısıldadı: 'O kızı elde etmeden rahat edemeyeceksin. Elde et ve bu saçma arzularından kurtul!'
><
Akın'ın çıktığı kapının arkasından öylece bakakalırken ağabeyim eskilerden olan bir anımızı anlatmaya başlayınca başımı çevirip gülümseyerek onu dinlemeye devam ettim. O sırada en yakın arkadaşımın da elini sıkıca tutarken Nadir amcanın ortaya sunduğu fikirler keyifle gözlerimin parladığına yemin edebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sev Yeter (2)
Roman d'amourDilşah ve Akın'ın hikayesidir. 2014* (Başka Bir Lise Hikayesi ve Kıroman hikayelerinin ikinci serisidir)