29.Bölüm ∞
Ertesi gün uyandığımda hızla aşağıya inip hizmetçilere kahvaltı için yardım etmeye başladım. Misafirlerimiz olduğu için kahvaltıyı geniş ve ferah bahçemize kurmak ve ardından geniş bir aileymişçesine herkesin bu sofrada olmasını istiyordum. Babam öldüğünden beri bu ev kasvete boğulmuştu ve herkesin yüzünde büyük bir hüzün dolaşıyordu. Ama Dilşah geri dönmüştü!
Evin neşesi olduğumu herkese hatırlatmam gerekiyordu. Bu kadar sevinçli olmamın yegâne sebebi ise tabii ki Akın'ın hislerime karşılık vermiş olmasıydı. Sonunda! Onun beni nasıl olup da sevdiğine anlam veremiyor hala dün gecenin güzel bir rüyadan ibaret olduğunu düşünüyordum. Ama az önce kimseye görünmeden Akın ve Ulaş'a verdiğim odadan kafamı uzattığımda sevdiğim adamın gerçekten de burada olduğunu fark edip derin bir nefes almıştım.
Dün çok geç saate kadar oturup konuştuğumuz için ne kadar ısrar etseler de otele gitmelerine gönlüm razı olmamıştı. Herkes uyurken arkalarından iş çevirmek tabii ki hoş değildi ama annem gelen misafire de git demesini bilmezdi. Üstelik Akın'ı gerçekten sevdiğini biliyordum. Ah Akın Demiral her kadının gönlünü çalmayı biliyordu, anneminkini mi bilemeyecekti?
Elimdeki ekmekleri geniş masaya koyup arkamı döndüm ve 2-3 ay önce yanımızda çalışmaya başlamış olan Gülşen'e gülümsedim. Kız öylesine saf ve masumdu ki bu kıza olan sevgim diğerlerinden çok farklıydı. Henüz yeni yanımızda çalışmaya başlamış olmasına rağmen saygılı ve sessizdi. Aşırı sessiz...
Onun çok çekingen olduğunu biliyordum. Daha da fenası babası onu okutmak yerine çalışıp eve ekmek getirsin diye bizim konağa çalışmaya yollamıştı. Babam ölmemiş olsaydı eğer ona da yardım edecekti. Biliyordum çünkü bu konuda bana birkaç şey çıtlamıştı. Gülşen 16-17 yaşlarındaydı ama davranışları öylesine olgundu ki, çoğu zaman onun yanında çocuk gibi kalıyordum.
"Günaydın" deyip genişçe gülümsediğimde, gülümsememe karşılık verdi. İnsanın içini ısıtan bir gülümsemesi vardı.
"Günaydın ablam" dedi kısık sesiyle. Geldiğinden beri kaç kez uyarmama rağmen abla demekten alıkoyamamıştım onu.
"Misafirlerimiz var Gülşen"
Elindeki çay bardaklarını masaya koyunca irilmiş gözlerle bana baktı.
"Misafir mi?" dedi şaşkınca. Evet, onlar dün akşam misafir görmedikleri için şaşırmış olması olağandı.
"İstanbul'dan arkadaşlarım geldi" dedim ne diyeceğimi bilemeyerek. Ulaş için arkadaşım diyebilirdim ama Akın için ne diyecektim ki?
"Tamam abla, ben gidip onlara da bardak koyayım" deyip arkasını döndü ve o sırada konağa giren Simar'la birlikte olduğu yerde duraksadı. Bende şaşırmıştım ama Simar kollarını kaldırarak, yüzünde güzel gülümsemesiyle yanıma yürümeye başlayınca gelmiş olduğumu öğrendiğini anladım.
En yakın arkadaşıma bende aynı sıcaklıkla karşılık verdim ve onu sıkıca sarmaladım. Simar telaşla geri çekildi ve gözleri irileşerek önce bana sonra Gülşen'e baktı. Gülşen onun kendisine baktığını anlayınca bakışlarını tedirginlikle kaçırdı ve buna şaşırmadım. Gülşen çekingen bir kızdı çoğu zaman benimle bile göz göze gelmeye çekiniyordu.
"Artık temelli döndün değil mi Dilşah?" diyen Simar'ın açık kahverengi gözlerine baktım. Gülümseyip başımı salladım ve arkadaşımın elini tutup çardağa çekiştirdim. Dün gece Akın'ın oturduğu yere oturup Simar'a da karşımı işaret ettim. Böylece herkesten uzakta, rahatça konuşabilecektik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sev Yeter (2)
RomanceDilşah ve Akın'ın hikayesidir. 2014* (Başka Bir Lise Hikayesi ve Kıroman hikayelerinin ikinci serisidir)