Soğuk iliklerime işlediğinde hareketsiz kalamayacağımı anlayıp birkaç saattir hareket etmeyen otobüsten çantamı alarak çıktım. Burayı tanımıyordum, nereye gideceğimi bile bilmiyordum. Zaten henüz Eslem'in evine ulaşamamıştım.
Karşı taraftaki pastaneye benzeyen yere doğru yürüdüm. Ayağımın bastığı yerden pantolonuma sular sıçrıyordu. Yeni yağmur kokusu burnuma dolduğunda durup bütün kokuyu içime çektim.
Evden sadece annemin tüm takılarını alıp kapıyı çekerek çıkmıştım. Bugünü bekliyordum yıllardır. Ablamın ölümüne sebep olan, annemin hayatını karartan katilin peşine düşeceğim günü bekliyordum. Onu yalvartarak öldüreceğim günü...
Eslem'in abisi Emir, benim için o katili araştırmıştı ama babası olacak herif polislerden kaçmak için olsa gerek, pek bir şey bulamamıştık. Adını zaten biliyordum, soyadını ve yaşadığı şehir dışında, ki ne kadar doğru bilmiyordum, hiçbir bilgisini bulamamıştık. Elimde bir fotoğrafı bile yokken, yaşadığı şehrin neresi olduğundan emin bile değilken buraya gelmem saçmaydı biliyordum ama bir umuda tutunmuştum işte.
Pastaneye girdiğimde benden birkaç yaş küçük görünen garson yanıma geldi. "Hoş geldiniz efendim. Buyurun, boş masamız var," Dedi sevecen bir dille. Başımı usulca sallayıp bana gösterdiği yere oturdum. "Ne alırdınız?"
"Bir filtre kahve ve kek lütfen," dediğimde başını sallayıp yanımdan uzaklaştı.
Benden uzaktaki pencereden dışarı bakıyordum. Yağmur henüz dinmişti. Kokusu pastanenin aralık kapısından içeri süzülüp burnuma doldu. Kokuyu içime çektim. Fırından yeni çıkan hamur işlerinin kokusu ile buluştuğunda ruhuma huzur dolmuştu.
Siparişlerim geldiğinde teşekkür edip garsonun gidişini izledim. Eslem'in evi tahmin ettiğim kadarıyla buraya çok yakın değildi ama bu pastanenin sıcak atmosferi için o kadar yolu tepip buraya gelmek isterdim. Tabii öncelikle o katilden intikamımı alacaktım.
Onun yüzünden kâbuslarım hâlâ devam ediyordu. Titreyen elindeki silahı bana doğrulttuğunda kalbimin deli gibi atışını hâlâ hissedebiliyordum. Büyük bir bomba patlatılmış gibi gelen sesle kapattığım gözlerimi vücudumda hiçbir sızı hissetmediğim de açışım ve ablamın ayaklarımın önüne serilişi...
Babam başımıza sürekli bela açardı zaten. Ama bu belalar bize hep maddi kayıp vermişti. Yine babam yüzünden beni öldürecek olmaları ama ablamın beni kurtarmak için ölmesi...
Filmlerdeki veya kitaplardaki gibi bu olay yüzünden asla kendimi suçlamadım. Bu benim değil, babamın suçuydu. Benim hayatımın böyle boktan bir hale gelmesi de ablamın ölümü de annemin akıl hastanesine yatması da... Hepsi babamın ne olursa olsun arsızca o kumar illetine devam etmesi yüzünden olmuştu.
Kahvemin sonu gözüktüğünde ayağa kalkıp hesabı ödedim. Dışarı çıktığımda gözlerim otobüsü aradı, ama yoktu! Beni almadan gitmiş miydi yani?
Yola çıkıp iki tarafa da baktım. Görünürde otobüs yoktu, öyle ki herhangi bir arabada göremiyordum. Çantamın ipini sıkı sıkı tutarak içime hiçte sinmeyen yolda ilerlemeye başladım. Etrafa bakarak ilerlerken bir arabanın hızla bana doğru geldiğini gördüm. Yerime çivilenmiş gibi hareket edemez bir halde öylece dururken güçlü bir el koluma tutunup beni çektiğinde kaldırıma düşmüştüm. Araba korna çalarak ilerleyip uzaklaştığında tuttuğum nefesi bıraktım.
"Ölmek mi istiyorsun? Ne diye geri çekilmedin?" Güçlü kolun sahibinin sinirle söylediği sözlerle gözlerimi gözleriyle buluşturdum. Çatık kaşlarla beni inceliyordu. Ben de onu inceliyordum. Yüzünü bilmem ama gözleri o kadar tanıdık geliyordu ki, daha önce gördüğüme yemin edebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİN PEŞİNDE #wattsy2020
Teen FictionGİZEM GERİLİM/ #77 Bir kurşundu birleştiren iki kalbi, yıllar önce. Ölümden, yaşam doğmuştu. Bir kurşun, bir kalbi paramparça ederken diğer kalp ağır yaralı olarak devam etmişti hayatına. İki kalbin sahibi iki beden bir araya geldiklerinde gerçe...