HEDEF

21 3 0
                                    

Biri sizin elinizden öyle bir tutar ki, yürüdüğünüz yolun ne kadar güç, ne kadar uzun olduğunu fark edemezsiniz. Her yanında papatyalar açmış, masmavi bir gökyüzünün üzerine bir örtü gibi işlenmiş bir yol eder size en engebeli yolu.

Ve sonra... Ayrılır yol ikiye. Bırakır elinizi, hayatta sevilebilecek şeylerin var olabileceğini öğreten insan. O sapar viraja, devam eder hayatına. Siz ise, yuvarlanırsınız bir şarampole, toparlanamazsınız.

Belki bir şarkının, gözyaşı dolu nakaratında karşılaşırız, diye beklersiniz. Belki de gökyüzünde aynı yıldıza bakıyorsunuzdur şu an? Peki, var mı bu duvarların arkasında aydınlık bir gökyüzü? O gitti; yalan söyledi, üzdü, mahvetti ve gitti. Ama yol durmuyor, devam ediyor. Geceyi yaşıyorsun ama gelecek mi sabah?

Belki de sizi kavuşturacak olan yıldızlardır? İki insanı karşılaştıran hep gülümsemeler mi olurdu? Umudunun kesildiği yerde bulamaz mıydın umudu yeniden?

Ben yolun engebeli kısmı başlamadan bulmuştum, bütün yolu beraber yürüyeceğim insanı. Elimi hiç bırakmayacak, gökyüzüne hep aynı noktadan bakacaktık. Bakacaktık, değil mi? Bu yol ikiye ayrılıyorsa, mutlaka yine bir yerde kesişiyordur, değil mi?

Peki, ya iki kalp ayrılırsa birbirinden, yeniden ısınırlar mıydı?

Arel'in gözlerinde gördüğüm tedirginlik hiçbir şey eksiltilmeden ruhuma ilmek ilmek işlenirken gözlerimi yeniden önümüzde dikilen heybetli gövdeye çevirdim.

Arel, bir anda arabadan indiğinde peşinden inecektim ki arabayı kilitledi. Hışımla kapının kilidini yüklensem de bir faydası olmuyordu. Arel, Baran Keskin'in önünde durduğunda korku dolu gözlerle yüzündeki ifadeyi çözmeye çalıştım. Ama Baran Keskin'in poker suratı hiçbir duyguyu ele vermiyordu.

Arel'in dudaklarını okumaya çalışsam da sessiz konuştukları için hiçbir şey duyamıyordum. Baran Keskin'in öfkeli gözleri bana çevrildiğinde boş gözlerle ona karşılık verdim. O böylesine heybetli karşımdayken annemin toprağın altında olması öyle zoruma gidiyordu ki elimde olsa şimdi, şu anda onu boğabilirdim.

Arel, aniden Baran Keskin'in yüzüne bir yumruk indirip, yere düşmesi için diz kapaklarına vurduktan sonra oluşan karmaşadan yararlanıp arabaya bindi. Hızla geriye doğru sürüp ara sokaklardan birine girdi. Ne konuştuklarını deli gibi merak ederken zamanı olmadığı için susmayı tercih ettim.

Arabaya bağlı telefonundan birkaç tuşa bastıktan sonra arama sesi arabanın içinde yükseldi. Birkaç saniye sonra Mısra'nın tiz sesi duyuldu.

"Baran Keskin, bir şeylerden şüphelenmiş. Buğlem'in vazgeçtiğini sanıyor. Onu, babasının yanına götürüp, bırakacağımı söyledim ama inanmadı. Köstebeği bul bakalım."

"Ne? Ah, peki. O iş bende. Dikkatli olun siz, takip edilmeyin," deyip telefonu kapattı.

Baran Keskin, neden benim peşimdeydi? Arel'in ortağı olduğumu söylemişti ama önce Arel'le ilgilenmeliydi, değil mi? Ama bütün oklarını bana çevirmişti. Ne oluyordu böyle?

"Baran Keskin'in hedefi... Benim, değil mi?" diyerek Arel'e döndüğümde bana kaçamak bir bakış atıp yeniden yola döndü. Derin bir nefes verirken cevap vermediği her saniye şüphelerim büyüyordu.

"Bunları düşünme. Plan, sağlam. Baran Keskin bu kez..."

"Öğrendi, değil mi? Kim olduğumu biliyor, değil mi?" İşte korku yine bir pelerin gibi örtünmüştü üzerime. Babam... Ona zarar vermeye kalkışabilirdi. Babama bir şey olursa, ne yapmış olursa olsun bu kez yeniden ayağa kalkamazdım. Biyolojik anlamda, kimsesiz kalırsam beni Arel bile toparlayamazdı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 26, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KATİLİN PEŞİNDE #wattsy2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin