SONUN BAŞLANGICI (1)

93 37 3
                                    


Sabah günlerdir çalmayı bekleyen alarm sesiyle uyandım. Bugün büyük gündü. Benden her şeyimi çalan, ışıklarımı söndüren O adamı görecektim. Acımasızlığının sahibi bedenini görecektim. Onu nereden vuracağımı öğrenecektim.

Üzerimi değiştirip saçlarımı taradım. Aşağı indiğimde Arel kendine kahve yapıyordu. Yanına gidip bir kahve de kendime yaptım.

"Kahvaltı?" diye sorduğunda ona döndüm. Hâlâ zamanımız vardı. Başımı sallayıp iki sandviç ekmeği aldım. Dolaptan bulduklarımı arasına koyup birini ona verdim. Masaya oturup kahve ve sandviçlerimizi yerken birbirimize bir an olsun bakmamıştık.

Kahvaltımızı bitirdikten sonra evden çıkıp arabaya bindik. İçimdeki heyecan yolda ilerleyen tekerleklerin yoğrulmasıyla büyürken gözlerimi Arel'e çevirdim. Yüzü o kadar ifadesizdi ki mağaza mankenleriyle bile karıştırabilirdiniz. Yine de bu heybetli duruşuna sürekli sırıtıp duran bir ifadeyi de yakıştıramazdım.

Geldiğimiz yere gözlerimi irileştirerek baktım. Arel'e döndüğümde kemerini çözüp indi. Peşinden inip kolunu tuttum.

"Yani pek tanımasam da öyle bir adamın burada işi olacağını sanmam," dedim gözlerimi kısarak.

"Yok zaten," dediğinde ona heybetli gövdesiyle balerin kıyafetleri giymiş gibi baktım.

"Ne işimiz var o zaman?"

"Akşam baloya gideceğiz. Oraya uygun elbisen olmadığıma kalıbımı basarım." Cevap vermeden peşinden büyük mağazaya girdim. Bir sürü elbise arasında gezinirken gözlerimi devirdim. Elbise giymeyi sevmiyordum.

Arel askılıklardan aldığı birkaç elbiseyi üzerime attı. Beni kabine sürüklediğinde gözlerimi devirdim. Siyah kalın askılı elbiseyi elime aldım. Dizimin birkaç parmak üzerindeydi. Bileklerime kadar tül ile örtülmüştü. Güzeldi ama benim asla giymeyeceğim bir elbiseydi. Üzerime geçirip dışarı çıktım. Arel gözlerini kısarak beni süzdü.

"Değiş," deyip beni yeniden kabine ittiğinde yanaklarımı şişirdim. Elbiselerden ve onları denemekten nefret ediyordum!

Siyah dizimin bir parmak üzerindeki elbiseyi elime aldım. Belimin iki yanında dekolteler vardı ve bana göre fazla açık sayılırdı. İsteksizce elbiseyi giydikten sonra yeniden dışarı çıktım. Arel tek kaşı havada beni süzdükten sonra başını salladı.

"Kesinlikle bunu alacağız."

Kabinden elbiseyi alıp çıktığımda Arel'in elinde iki maske verdi. Kaşlarımı çatarak yanına gidip maskelere baktım.

"Bunlar ne için?" Maskenin birini kafamdan geçirip düzeltti.

"Balo maskeli olacak. Bizim için iyi oldu. Yüzümüzün görünmemesi gerekiyordu." Bir şey demeden maskeyi de alıp parasını ödedikten sonra ona döndüm.

"Seni bir kuaföre bırakacağım. Akşam 6.00'da alırım."

Kuaförde bana verilen siyah topukluları giyip aynada kendime baktım. Farklı görünüyordum. Çok farklı. Siyah uçları dalgalandırılmış saçlarım ve yüzüme yapılan kuaförün duman dediği makyajın elbisemle sağladığı ahenkle kendimi daha önce hiç böyle görmemiştim.

Kuaförün kapısı açıldığında aynada gelen kişiye baktım. Arel... Siyah takım elbisesi ve hâkim yakalı lacivert gömleği ile onu ilk kez farklı bir renk ile görmek tuhaf hissettirmişti. Dağınıklığından hiçbir şey kaybetmeyen saçları yine rüzgârla mücadele etmişti sanırım. Bronz teni siyahı öyle güzel ağırlıyordu ki, hayran kalmamak elde değildi.

KATİLİN PEŞİNDE #wattsy2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin