Yatağın üzerine oturup ellerini ceplerinden çıkarmadan kendini bıraktı. Sırtı yatağa çarptı. Bir süre sessizce öyle beklediğinde uyuduğunu düşünmüştüm ama ayağa kalkıp açık ve katran lekeli buz mavisi gözlerini gördüğümde yanaklarımı şişirdim.
"Bir soru sordum," dedim hatırlatmak için. Nefesini seslice verip kalktı. Komodinin üzerindeki kartı cebine koyup odadan çıktığında peşinden gittim.
"Nereye gideceğiz şimdi?" diye sorarken hızlı adımlarına koşarak yetişmeye çalışıyordum. Asansöre bindiğinde peşinden bindim. İki kat aşağı indikten sonra asansörden çıktığında peşinden gidip kolunu yakaladım. "Konuşmama eylemi falan mı yapıyorsun?"
Birden arkamda bir noktaya sabitledi bakışlarını. Katran lekeleri pusuya yatıp perdeyi araladı. Şaşkınlık bakışlarından geçip ayak izlerini bıraktığında arkamı dönmek istedim. Buna engel olup omuzlarımdan tuttu. Ardından kolumda kaydırıp bileğimi yakaladıktan sonra beni girişteki kanepelere çekip oturttu. Eğilip kafama bastırarak benim de eğilmemi sağladığında kaşlarımı çattım.
"Ne yaptığını-" Konuşmama izin vermeden parmağını dudağına bastırıp geri çekti. Bu hareketi gözlerimin dudaklarına kaymasına sebep olsa da dikkatimi toplayıp nereye baktığını anlamaya çalıştım. Başımı hafifçe kaldırdığımda Baran Keskin'in yanındaki sevgilisi olan sarışınla gülüşmelerini gördüm. Gülmemeliydi! O adam ben böylesine yanarken, dudakları kıvrılmamalıydı. İçimdeki yangından bir parçasının sıcaklığını hissetmesini istiyordum. Acıdan başka bir şeyi derinden hissedememenin ne demek olduğunu hissetmesini...
"Öldüreceğim onu," deyip ayağa kalktığımda Arel belimden tutarak kendine çekti. Kollarının arasına düştüğümde ışığın etkisiyle mavinin yerini yeşile bıraktığı, katran lekelerinin taşındığı gözleriyle buluştu gözlerim. Dudakları hareketliydi, bir şeyler söylüyordu ama şu an onu duyamıyordum. Kolları bir yılan gibi belimi sarmışken, başım göğsüne yakınken ve kalp atışları kulaklarıma dolarken ona odaklanamıyordum. Kalp atışları bir melodi gibiydi. İlahi güzellikte, dinledikçe bıkmayacağınız bir melodi gibi.
"...sabret, bela. Her şeyin bir zamanı var." Sesi yeniden kulaklarıma dolmaya başladığında yutkunarak kucağından kalkıp koltuğa oturdum. Baran Keskin ve sarışın sevgilisi kapıdan çıktığında ayağa kalkıp Arel'e döndüm.
"Ne yapıyoruz?" dedim çatallaşmış sesimle. Başıyla kapıyı gösterip yürümeye başladığında usul adımlarla peşinden gittim. Biraz önceki halimizin görüntüsü harelerimden silinmiyordu.
Baran Keskin kayak malzemeleriyle uğraşırken bizde malzemelerimizi alıp peşlerine takıldık. Aslında kaymayı pek bilmiyordum. Yaşadığım şehirde pek kar yağmazdı ve kaymayı öğrenmeye de gerek duymamıştım. Arel batonlarını da alıp önümde durduğunda kayak takımlarıyla bakışıyordum.
"Bilmiyorsun değil mi?" dediğinde cevap vermeme kalmadan kafasını arkaya atıp, "Aptal bela," dedi. Kayak takımlarını çıkarıp benimkileri de alarak geri verdi. "Yanlarına gitmeden izleyeceğiz," dediğinde mahcupça başımı salladım. Ona kayamadığımı daha önceden söylemeliydim.
Baran Keskin ve sevgilisi gülerek kaymaya devam ederken içimdeki, duvarlarımın zeminine sıkışıp kalmış çocuk, kıskanıyordu. Onların mutluluğunu, gülüşlerini kıskanıyordu. Herkesin günahını alan bu adamın cenneti yaşamasını kıskanıyordum. Cehennemimden açtığım penceremden onların mutluluğunu izlemek ağır geliyordu işte.
"Sürekli gelirler buraya." Arel'i sözleriyle durgun bakışlarımı ona çevirdim. Onu dinliyor gibi görünebilirdim ama aklım tamamen buradan uzaklaşmıştı. Ablam, annem ve babam... Özlüyordum. Eski halimizi özlüyordum. Babamın benim üzerimden, güya bana daha iyi bakabilmek için bulaştığı kumar illetinden, tefeciye yaptığı borç yüzünden başlamıştı her şey. Ölüm, başlangıç olmuştu benim için. Ablam ölmüştü ama cehennemi ben boylamıştım. Ablamdan akıp düştüğü yeri kırmızıyla buluşturan kan içime dökülüp ateşi harlamıştı. Küllerinden doğurmuştu benim ateşimi.
![](https://img.wattpad.com/cover/100734047-288-k622311.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİN PEŞİNDE #wattsy2020
Teen FictionGİZEM GERİLİM/ #77 Bir kurşundu birleştiren iki kalbi, yıllar önce. Ölümden, yaşam doğmuştu. Bir kurşun, bir kalbi paramparça ederken diğer kalp ağır yaralı olarak devam etmişti hayatına. İki kalbin sahibi iki beden bir araya geldiklerinde gerçe...