Bir yol var. Gözünu açtığından beri yürüyorsun. Geri dönüşü yok. Çürük tahtalardan bir köprü gibi. Her adımında arkanda basacak bir yer kalmıyor. Bu yolun sonunu da biliyorsun. Nasıl bitecek bilmiyorsun fakat bir şekilde bitecek. Bir boşluk olacak ve sen basmak zorunda kalacaksın ve sonsuzluğa karışacaksın.
Ama önemli olan o yolda nasıl ilerlediğin. Karşına çıkan engellere nasıl göğüs gerdiğin. Takılıp düştükten sonra nasıl ayağa kalktığın. Ve diğer engelleri nasıl birer basamağa dönuştürdüğün.
Bastığın her taş güzel olmayabilir. Ama sen dengede durmasını bilirsen her yol güzel sana.
Bazen yükselip bazen alçalacaksın. Bazen ayağın kayacak bazense olduğun yerede takılıp kalacaksın. Bazense taşlar kendini saklar bulamzsın. Ama sen yine de bas. Güven. Hayata güven. Hayattan başka guvenebileceğin hiçbir şey yok. Eğer hayat seni düsürüyorsa emin ol ki tekrar yükseleceksin. Hayat bu işte. Biraz dengesizdir. Ama sen bu dengesiz hayatta dengede durmasını bilirsen işte o zaman kazanırsın. Ama yolun sonuna kadar dengede duramazsın. Düşeceksin de. Ayağa da kalkacaksın. Ve tekrar dengeni kuracaksın. Ve düşe kalka ögreneceksin nasıl dengede duracağını.
Eğer düz bir yolda yürüyorsan, Engellerin azsa sevinme hemen. Çünkü gerçek hayatta acı var. Hayat seni böyle sınar. Eğer ki acı azsa hayatında, hayat seni sınamayı bırakmış demektir. Ya büyük bir acıyla ödemişsindir bunu ya da haketmiyorsundur hayat tarafından sınanmayı.
Hayat seni sınamasa bile herkes o boşluğa basmadan sınanacak. O boşluğa basmadan önce herkes eşit. Hayat boyunca çok sınanan acıları bitiyor diye sevinirken hiç canı acımamış olan tecrübesizlikten ne yapacağını şaşırır.
Sen rahat ol. Sende o yükü kaldıracak güç olmasa yüklenmezdi o yük omzuna.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MONOLOG
Non-FictionBu bir hikaye kitabı değildir fakat herkes bu kitapta kendi hikayesini bulacaktır.