"Ankara'da yol ortasında bir haftalık ceset bulundu.
Ankara da akşam saatlerinde Kurtçular Mahallesi çıkışında bulunan eski tuğla fabrikası yolunda yirmi dokuz yaşında bir erkek cesedi bulundu. Mahalle sakinlerinin bir haftadır kötü kokudan şikayet etmesi ile zabıtaya ekiplerinin araştırması sonucu bulunan cesetin kimliğinin Hilmi Ciğerci olduğu, Ankara Şehirlerarası Otobüs Terminali (AŞTİ)'de simsarlık yaptığı ve bekar olduğu öğrenildi. Maktulün boğularak öldürüldüğü de verilen bilgiler arasında. Katilin kimliğine dair ise herhangi bir bilgiye ulaşılamadığı, polisin incelemesinin sürdüğü bildirildi. Şimdi piyasaların durumu için..."
İş yerinde ofisimde ki ismi gereksizlerden birinin dinlediği sabah haberlerinde bir hafta sonra cinayetim ile ilgili bir haber çıkmıştı. Bir süre kulak kesildim ama kısacık bir sunumdan ibaretti. Bir iki dakikalık haberin ardından piyasaların durumuna geçilen kısacık bir zamandır insan hayatının değeri. Bunu bir katil olarak ben söylüyorum. Biraz ironik, biraz tutarsız ama hayatın gerçeği bu. İnsanlar bu dünyaya ölmek için geliyor. Geride kalanların adımızı seyrek andığı, sonra da hiç olmamış gibi yaşamaya devam ettiği bir hayattan bahsediyorum. Değersiz bir hayattan. Geriye güzel anılar ve büyük acılar bırakıp gidilen, büyük hayallerini yaşayamayıp da daha büyük hayal kırıklıkları yaşanarak biten bir hayattan. Ölümün tek gerçek olduğu bir hayattan bahsediyorum beni anlayabiliyor musunuz?
Bir cinayet işlememe rağmen hakkımda hiç bir ipucu bulunamaması sayesinde hayatıma kaldığım yerden devam ediyordum. Her şey eskisi gibi berbattı ama ben eskisi gibi değildim. Artık Peder Bey dahil kimseden korkmuyordum. İnsan bir defa yaptığını her zaman yapabileceğini düşünür. Ben de artık her canımı sıkanı öldürebileceğimi hissediyordum. O gücü, o yüreği kendimde görüyordum. Artık kendime bir konuda olsun güveniyordum.
Peder Bey sıklıkla köye bahçe işlerine çağırmaya başlamıştı. Hayatım boyunca bahçe işlerinden nefret ettim. Bana inadına yapar gibi gitti bahçe kurdu, sonra da bütün işleri bana yaptırmaya başladı. Ben de fırsattan istifade annemi görüyor onunla vakit geçiriyordum. Bazen kötü şeylerin içinden bir güzellik bulabiliyordum. Bu da onlardan biriydi.Köyde Peder Bey sürekli bir torun isteğini dile getiriyordu, ben inatla olmayacağını söylememe rağmen. Her yemek vakti geldiğinde, televizyonda her çocuk gördüğünde, ablamın çocukları Zeynep ve Ceylin ile telefonda konuştuğunda, kısacası her aklına geldiğinde. Ben ise her defasında konuyu değiştirmeye çalışıyordum. Peder Bey bir şeyi kafaya taktığında onu gerçekleştirmeden hayatına devam edemezdi. Hele bir de soyunun devam etmesi söz konusu olduğundan bu konudan asla vazgeçemiyordu.
Artık eskisinden daha da çok istemiyordum bir çocuğum olmasını. Çünkü artık bir katildim ve yarınımın ne olacağı belli değildi. Benim gibi bir babadan, Nurdan gibi bir anneden olan çocuğun zaten hayatı yeterince beter olacaktı. Birde katil çocuğu olması hayatının benimkinden daha berbat olmasına ve hayata iki – sıfır yenik başlamasına neden olacaktı. Belki abartıyorum ama ben bu riski göze alamazdım. Peder Bey'in ısrarları da bu durumu körüklüyordu. Ben hayatım boyunca Peder Bey'in istediklerinin aksini yapmakla uğraştım (son bir iki yıl hariç tabi). Bu yaştan sonra da ölsem istediğini yapmam.
Kendimi özgür hissettikçe kendime değer vermeye çalıştım. Bu yüzden artık eskimiş olan cep telefonumu son model bir akıllı telefonla değiştirdim. Hani şu arkasında elma olanlardan aldım bir tane. Sonra bir tane saat ve sağlam bir de takım elbise çektim aldım. Kıyıda köşede amaçsızca biriktirdiğim paraların ne olacağı belli değildi. Böylece en azından bir işe yarayacaklardı. Hem ben harcamasam bile Peder Bey o parayı çok zaman geçmeden benden bahçe için isteyecekti. Uzun bir zaman sonra canımın istediği her şeyi fiyatına bakmadan gönlümce aldım ve bunun için hiç kimseye hesap vermedim. Bunun zevkini yaşamak bile benim için paha biçilemez olmuştu üniversiteden sonraki hayatımda. Bu kadar basit bir şeyden bile mutlu olabileceğimi fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanlışlıkla Seri Katil
AdventureKafamda bir silah namlusunun soğuğu var. Kapattığım göz kapaklarım polis arabalarının tepe lambalarından gelen mavi-kırmızı ışıklara engel olamıyor. Bazı sesler duyuyorum, bana silahı bırakıp teslim olmamı söylüyorlar. Aslında bütün sesleri duyabili...