"Esir 1"

340 26 4
                                    

"E-Eymen?!". "Evet". "S-sen beni neden buraya getirdin". "Eskisi gibi olmak için". "Eymen sen benimle salak bir kız yüzünden kavga ettin. Bana kızdın. Hemde ben suçsuzken. Şimdi de eskisi gibi olalım diyorsun"
"Derin beni oyuna getirdi. Ben çok özür dilerim". Eymen bana baktığında gözlerinin dolduğunu gördüm. "Ağlamayacaksın dimi". "Derin unuttun mu sen bana her küstüğünde ağlardım". "Unutur muyum hiç".
"Ben ağladıktan sonra bana sarılırdın"
"Beni kaçırdın". "Başka çarem yoktu"
Gözünden bir damla yaş yere düştü.
"Gel buraya". Yanına gelip sarıldı. "Sana ben hiç kıyabilir miyim?". "Kıyamazsın".

Salona geçip oturdum. "Derin". "Efendim". "Burak piçinin sakın seni üzmesine izin verme". "O kimde beni üzebilir ki?". "Can nasıl biri?"
"İyi biri. En azından Burak'ın yaptığını yapacak biri değil". "Erkeklere güven olmaz". Acı acı gülerek "Doğru. Sana da güvenmiştim" dedim. "Affettiğini sanıyordum". "Affetmem bana yaptıklarını unuttuğum anlamına gelmez". Eymen başını çevirip dışarıyı izlemeye başladı.

Baya acıkmıştım. "Acıktın mı?". Acaba zihnini falan mı okuyor? "Hayır zihnini okumuyorum. Sadece seni tanıyorum. Hadi gel bir şeyler yapalım". Mutfağa doğru gitmeye başladı. Bende arkasından gittim.

"Beni merak etmişlerdir". "Etsinler"
"Arayabilir miyim?". "Hayır". "Neden?". "Derin ben seni kaçırdım farkındasın dimi?". "Evet" "Bu kadarına da izin vermem". "Neden böyle yapıyorsun?". "Çünkü başka yolum yok.". Hiçbir şey demeden yüzüne baktım. Masaya oturdum. Benden daha güzel yemek yapıyordu. Bunu bildiğim için sadece onu izlemeyi tercih ettim.

Can'ın ağzından

Derin hiçbir yerde yoktu. Kafayı yiyecektim. Telefonu kapalıydı. Selma teyze bekliyorduk.

Kapı çaldı. Masal kapıya baktı. Selma teyze gelmişti. "Selma teyze Derin'i en son nerede ve ne zaman gördün?"
"Derin'e bir şey mi oldu?". "Hiçbir yerde yok". "En son eve geldi. Sonra dışarı çıktı.". "Saat kaçtı?". "11.15 falandı". Demek ki benim yanımdan ayrılmış biraz evde durduktan sonra dışarı çıkmış. "Odasının önünden geçiyordum. Kapısı aralıktı. Bir şey okuyordu. Sonra pencereden dışarı baktı. 'Sen kimsin?' dedi kendi kendine". Yoksa gizli kişi mi?

Saat bayağı geç olmuştu. Annesi, Arzu,
Buse,Masal,teyzesi... Hepsi ağlıyordu.
Herkes ona bir şey olacağından korkuyordu. "Buse Derin'in küs falan olduğu biri var mıydı?". "Vardı". Heyecanlanmıştım. "Kim?". "Eymen. Derin'in eskiden en yakın arkadaşıymış. Kavga etmişler. Küsmüşler". "Peki o olabilir mi?". "Derin'in anlattığı kadarıyla böyle bir şey yapmaz".

Derin'in ağzından

"Ne zaman hazır olacak?". "Az kaldı."
Ayağa kalktım. "Nereye?". "Evi gezeceğim". Mutfaktan çıktım. Salona girdim. Salona kırmızı ve beyaz renkleri hakimdi. Ordan çıkıp üst kata çıktım. İlk odaya girdim. Burası sanırım misafir odası falandır. Burada da kahverengi eşyalar vardı. Karşısındaki odaya girmedim. Sadece kapısından baktım. Burası da karşı odanın aynısıydı. Yanındaki odaya girdim. İlk uyandığım odaydı. Lacivert yoğunluktaydı. En son bir kapı daha vardı. Açtığımda merdivenler vardı. Yavaş yavaş çıkmaya başladım. Bir kapı daha vardı.Kapıyı açtığımda dilimi yutacaktım. Duvarlarda ikimizin fotoğrafları, yatağın üstünde
bizim arkadaşlık tişörtlerimiz,masanın üstünde ikimizde de olan kupalar ve bileklikler,pufun üstünde fotoğraflarımızın basılı olduğu yastıklar...

Cidden burayı Eymen mi yapmıştı?
İnanmıyorum
Bende.
"Derin?". Korktuğum için yerimden sıçradım. "Eymen gerçekten odaları gezerken girdim. Başka bir niyetim yoktu". Eymen bir kahkaha attı. "Ben sana ne zaman kızdım da benden korkuyorsun. ". "Sonuçta özel bir şey olabilir". "Peki özelimi ben senden ne zaman sakladım?". "Hiçbir zaman"
"O zaman korkma". Başımı hafifçe salladım. "Hadi yemek hazır". Eymen geçmem için kenara çekildi. Aşağı indim. Çok güzel yemek kokuları geliyordu.

Hiç konuşmadan yemek yedik.

"Sen içeri gidebilirsin. Buraya ben kaldırırım". "Vaay Derin öğrendim mi böyle şeyleri?". "Tabi yemek bile yapabiliyorum. Senle küsünce ne birinin evinde kaldım ne de sınıftan biriyle konuştum. Ha bir de aç kaldım". Eymen bir kahkaha attı. "Artık gelirsin". "Pek sanmıyorum"
"Neden?". "Can". İç geçirdim. "İzin vermez". "Ama ben senin arkadaşınım". "Arkadaşımdın". Eymen göz devirdi. Bende arkamı dönüp mutfağı toplamak için işe koyuldum.

İşim bittiğinde salona geçtim. Eymen televizyon izliyordu. Bende karşısındaki koltuğa oturdum.

Acaba beni merak etmişler midir?
Şu anda ne yapıyorlardır?
Tuğba teyzem gelmiş midir?
Berna korkmuş mudur?
Kaçırıldığımı anlamışlar mıdır?
Eymen olduğunu anlamışlar mıdır?
Can üzülmüş müdür?
Buse ağlıyor mudur?

Aklımda o kadar çok soru var ki...
Bunlar sadece birkaçı. Bütün bunları düşünürken kendimi boş, soğuk, karanlık bir hastanede hissettim. Ürperdim...

Bir anda hastanenin soğuk duvarlarında bizimkilerin kahkaha sesleri yankılandı.

Bunları düşünürken boğazıma bir yumru oturdu.

"Derin bir şey mi oldu?". "Hayır" diyerek yalan söyledim. Ama çok küçük bir yalandı. Bir şey olacağını sanmıyorum. Başımı camın olduğu tarafa çevirdim. Manzara çok güzeldi. İnsanın içi huzur doluyordu.

Eymen gerçekten bana çok iyi davranıyordu. Ama beni de bırakmıyordu. Yapacak bir şeyim yoktu.

Buse'nin ağzından

Hiç ara vermeden Derin'i arıyorduk. Haber vermediğimiz yer kalmamıştı.

Derin'in odasına girememiştim. Biraz cesaretimi toplayıp girmeye karar verdim. Kapısının önünde bekledim. Elimi kapı koluna koydum. Derin bir nefes alıp kapı kolunu aşağı çektim.
Kapı yavaşça açıldı. İçeri doğru bir adım atınca Derin'in o ferahlatıcı kokusu burnuma doldu. Bu sırada gözlerim de dolmuştu. Ağır adımlarla gidip yatağına oturdum. Biliyorum kaybolalı daha az bir zaman olmuştu ama benim ağlamam için bu yeterli bir sebepti. Daha fazla dayanamayıp ağlayarak aşağı indim. Herkes surat asıyordu. Normaldi...

Derin'in ağzından

Canım çok sıkılıyordu. Telefonumu da almıştı. Koltuğa yattım. Biraz da orda sıkıldıktan sonra koltuktan kendimi yere attım. Biraz da yerde sıkıldım. Bu sefer de yuvarlanmaya başladım. "Derin?". "Ne?". "Ne yapıyorsun?".
"Yuvarlanıyorum". "Onu görebiliyorum ama neden?". "Sı-kıl-dıııım". "Peki ne yapmak istersin?".
Aklıma gelen fikirle içimden kötü kötü kahkaha atarken dışardan tatlı tatlı gülümsedim. "Şey... Benim yanlışlıkla girdiğim oda var ya"
"Ee". "Oraya gidelim mi?". Düşünür gibi yaptı. "Gel bakalım". Çocuk gibi sevinip ayağa kalktım. Koşarak merdivenleri çıktım. Hızlıca kapıyı açtım. Her yeri tek tek gezip inceledim.

Bu arada biz Eymen ile küçüklükten beri arkadaşız.

Kenarda bir albüm buldum. "Bakabilir miyim?". Hafifçe başını salladı. Albümü açtım. İkimizin de isimleri yazıyordu. Sayfayı çevirdiğimde başta tarihler yazılıydı. Tarihlerin altındaysa tarihlere göre küçüklükten büyüklüğümüze kadar olan fotoğraflarımız vardı. Gözlerim doldu. Yanağımdan aşağı bir damla yaş süzüldü. Yaş deydiği yerleri yakıyordu. Albümün sonuna geldiğimde benim tek başıma olduğum fotoğraflar vardı. Ben artık sarsılarak ağlamaya başlamıştım. "Derin neden ağlıyorsun?". Kafamı kaldırıp Eymen'e baktım. Omuz silktim."Keşke hep küçük kalsak. Eskisi gibi hiçbir şeyden habersiz akşama kadar hatta gece yarılarına kadar oyun oynasak. Sen bana bulaşanları bana çaktırmadan sıkıştırsan. Annemlerden zorla izin alıp dışarı çıksak. Bakıcımdan kaçıp parkta deliler gibi koşsak.". Eymen buruk bir gülümsemeyle bana baktı."Keşke". Beni çekip sarıldı.

Keşkeler hayatta her zaman insanlara zor gelir. Ama herkesin yaşamında bir kere de olsa 'keşke' dediği olmuştur. Şahsen bu keşkeler çok zor...

"Eymen uyumak istiyorum". "Hadi yatalım". Eymen beni ilk uyandığım odaya götürdü. "Burası kimin odası?"
"Benim". "Sen nerede yatacaksın aşağıda yatarım.". Surat astım. Çünkü gece ormandan çok korkardım. "Yanında yatmamı ister misin? Sen gece ormandan korkarsın". Yüzümde bu sefer de bir gülümseme belirdi. Hızlı hızlı kafamı aşağı yukarı salladım.

Ben yatakta, Eymen de koltukta yattı.
"İyi geceler Eymen". "İyi geceler güzelim"

DERİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin