Burnuma yavaş yavaş süzülerek beni ayıltmaya çalışan yardımsever araba kokusuyla uyanıyorum.Kafam arabanın arkasında,sağ kapıya dayatılmış.Elimi şerefsizoğlunun yumruğunu geçirdiği şakağıma götürüyorum...Soğuk ve nemli bir şey elime geliyor.Buz?
"Dokunma."
Ses arabanın çaprazından geliyor."Katya,polislere ifade vermesi gerektiğini düşünüp barda kaldığından beyin kanaması geçirmemeni sağlamak bana düştü.Dört kolum yok,o yüzden o kapıya dayansan iyi edersin."
Beynim bulanıyor: "N...N'oldu ya?"
"Sikim sikim işlere bulaştık abi,olan bu..." Agresif bir havada kornaya basıyor.Elimi kulağıma götürmek istiyorum ama bir acı kolumdan beynime ani bir geçiş yapıyor,inliyorum...
"...Ha,ve kolunu da kırmış olabilirsin.Karakolda oraya pansuman yaparız.Ve sol bacağına da cam saplandı.Çıkardım ama...Ne diyecem,en iyisi şimdilik hiçbir yerini oynatma." Arabayı sağa sola vals yaptıra yaprıra kullandığı sürece bu çok da kolay gözükmüyordu...
Acımayan kolumu uzatıp bacağımı kontrol ediyorum.Kırmızı renk,iki parmağımın üzerine yayılıyor.İrkiliyorum.Konuşmaya devam ediyor: "Dediğim gibi,parçayı çıkardım ama kanamanın durumundan emin değilim.O yüzden çabuk olmamız lazım." ''Karakola mı gideceğiz?!Al,durumu özetliyorum sana: Oluk oluk kan akıyor bacağımdan,çabuk bir hastaneye gidelim!''
''Sakin olur musun,her şeyi halledeceğim.''
'Halledeceğin mevzuyu sikeyim'.Sanırım hayatımda ilk defa içimden Faruk'a saydırmıştım bu cümleyle...
Yanımızdan geçen kırmızı-mavi ışıkları arabanın kuşemsi tavanına yansımalarından seçiyorum.Sirenler çalıyor.Arabamız hızını ağır ağır arttırıyor.Haliyle virajlarını da.Önce kafamı,sonra da kanayan bacağımı karşı kapılara çarpıyorum.Kaslarımda trajikomik bir acı...Burada,bu şekilde öleceğimi bir anlığına kabul ediyorum.Bu arabada,pek kollarında olmasa da Faruk ayısının gözetiminde...Güzel bir hayat yaşadığım gibi klişe yalanlarla kendimi hem avutmaya,hem sakinleştirmeye çalışıyorum.
Ben bu düşüncelere dalmışken,araba park ediyor.Kafamın altında kalmış buzu sağlam kolumla tutmaya çalıştığım sırada kapı açılıyor.Yaralı bacağım kırık kolumun çarpraz tarafında ve daha fazla kan kaybedemeyecek durumda olduğundan beni koltuk altımdan çekerek dışarı çıkarmaya çalışıyor.Sağlam bacağımı beton zemine değdirdiğim anda polis arabaları yanaşıyor.Gireceğimiz binanın floresan veya neonla aydınlatılmış arma şeklindeki panosuna bakıyorum.Kısa sürüyor.Dosdoğru içeri giriyoruz.
''Bara gelen tüm polisler bunlar mı?''
''Hayır,bizden önce varmış bir araba daha vardı.Bizimle gelenleri 'Yaralı var.' diye zor bela ikna ettim,bana borcun var...''
Tek ayağımın üzerinde sekerken beş dakika önce saydırdığım küfürler için gizlice özür diliyorum.Çakma bir doktor,çakma bir sürücü,gerçek bir dost...İşte o kişi,bu akşam Faruk'tu...
Tabii bu özür faslı,sağlam ayağımı da kapının kenarına çarpana kadar sürdü.
"Hay senin..."Dişlerimin arasından derin bir nefes alıp acıyı tutmaya çalışırken odada ağzı burnu kandan zar zor temizlenmiş,sandalyede ifadesizce oturan adamı gördüğümde nefesim yavaşladı.
Gözlerine bakıyorum.Elasının tonu hafızama kazınsın diye bu sefer daha uzun.
"Komiserim!"
"Hm?" odada masanın ardında ayakta duran üniformalı kapıya döndü.
"Barın sahibesiyle garsonu da getirtiyorlar."
"İyi.Birazdan bayanları karşılarım,sen odayı gözetle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cenna (ASKIDA)
Mystery / Thriller''Yaşamın kaleminin ucudur hatalarımızı yazanlar,ve silgisi olmayan bir masada,bazen kalemimizi kırmamız gerekir.'' - Ander Bodnan bir avukattır.Kahveden ve monoton hayatından nefret etmektedir.Hayatına giren birisi sayesinde bir ay içinde kendini k...