IV

143 7 2
                                    

"Kız,deme?" Faruk laubaliğinden ödün vermemişti.Katya arkada kollarını önde kavuşturmuş dinliyordu.

"N'oldu?"

Ellerini yüzünde iki yanağında kavuşturdu."Ayy,çok romantik gidiyo' Katya...İçim gitti şu an,yeminle e-ri-dim."

"Romantik...mi?"

"Sen anlamazsın ayı Yogi abicim,sınavları vericem diye 40 tip ingilizce aslından aşk romanı oku,öyle konuş benimle." Önüne döndü.Karşısındaki turist,umarım ki dediklerinden pek bir şey anlamamıştı.

"So...What happened afterwards?"

Bak bak,havalara bak...'Vat hepınd aftırvırds'mış.Biz bilmiyoruz sanki 'what'ını,'after'ını...Amacı gösteri yapmak hayvanovasının...

"Türkçe konuşsanıza oğlum,biliyor ya?"

"Hee,5N 1K'ları bilmek bir dili bilmeye yetiyor çünkü.Siz susun ben size sonra anlatırım."

İşte,ben diyorum,hayvan...

Katya'ya döndüm,"Sen anladın mı bari bi şey?"

Alt dudağını çıkartarak omuz silkti. "Sen biliyorsun benim ingilizceyi..."

Dudaklarımın arasından az önce çektiğim için iki katını verdim."Hiç mi bi tahminin yok en azından?"

Gözleri sandalyedeki adama kaydı."Cenna bunun manitası galiba..."

Al,bir tuhaf ad daha..."Ne biçim ad ya o,ben olsam manitam demeye çekinirim."

"Di mi,biraz maskülen bir ad hakkaten-"

"Zaten maskülen olsa daha iyi." İşaret parmaklarını dudaklarından çekti. "Feminen olsaydı daha mı iyi olurdu?Kızına İbrahim adını koyan aileler gibi..."

Bize döndü.İkimiz de bir şey anlamamışlığın boşluğunda sessizce ona bakıyorduk.

"...'Uzun boy','geniş çene','kıvırcık saçlar'?Cidden bunca zamandır kafanızda bir kız canlandırdığınızı söylemeyin bana..."Gözleri bana döndü."Abi,söylesene şu ana kadar hangi kız seni evine kadar bıraktı?"

Anlamamız birkaç saniye sürdü.Bitiş sireniyse elini ağzına götüren Katya'nın yüksek bir tınıdan başlamış "Aaa..."sesiydi.

Ben büyük bir şoka uğramamıştım."İş hayatımın" çoğunu Avrupa Yakası'nda geçirmiştim.Bizim bardan çıkar çıkmaz başka bir barın önünde öpüşen gözlerine sis inmiş gibi makyajlı kızlar,Nişantaşı'ndan Taksim'e geçerken kullandığım ara yolların kenarlarında kabuklu kuruyemiş gibi kalmış LGBT daireleri...Bu yollardan her gün geçen birinden önyargı bekleyemezdiniz.

Ancak yine de düşünmeden edemedim: 'Ulan sakın bu bardan birinin-'

Kapı,arka fonda viyaklayan bir kadın sesiyle açıldı.

"Nasıl tutarsınız yavrum,nasıl tutarsınız?!"

"Teyze,zorluk çıkarma-"

"Başlatma zorluğuna be!" Bu cümledeki tıslar tonla,kimin geldiğinden artık emindim. "Asıl siz bana zorluk çıkartıyorsunuz,yer işletiyorum ayol ben bu çocuklarla!"

"Teyze-"

"Ekmek parası çocuğum,ekmek parası!Teyze meyze anlamam,garsonlarımı istiyorum ben!"

Saniye Hanım,saniyeler içinde kapının önünde belirdi...Gözünü,ilk benim hizaya getirdiğinde yüzünün ağlamaklı bir ifadeye büründüğünü fark ettim.

"Emir...Oğlum..." Maneviyatta bile olsa,eminim gerçek annem bu kadar drama yaratamazdı.Sarıldık.Kollarımda artık biraz daha sakindi.Ama sesi hâla kırıktı.Artık nasıl bir kavganın ortasında kalmışsa...

"Evde otur otur dayanamadım,bir oraya bir buraya,hani hop oturdum hop kalktım derler ya...''

Bu kadının kuruntusu ağlatır,ciddiyim.

"Tamam Saniye tamam," Annem yaşında kadına adıyla hitap etmenin kulağa tuhaf geldiğini biliyorum ama inanın bana,bunu öneren kendisiydi.Kendisini genç hissettiriyormuş.Gaza gelip mesaiye kaldığım akşamlar elimde viledayla dolaşırken gelip yanağımı sıkan kadını genç hissettirmek mi?Hediyem olsun. "sana bir şey olmadıysa endişelenecek bir şey yok."

Yüzünü omzumun üzerinden çekip bana anlamazcasına baktı."Bana ne olacak canım,asıl senin için endişelenmeli,şu haline bak- Bacağına ne oldu senin?!"

Abo...

Bir açıklama bulabilmek için sıyrılmış kotumun üzerinde kırmızıya bulanmış beyaz bandaja baktım ancak Saniye'nin endişeli yüz ifadesi kafamı daha da allak bullak etti.

Faruk atıldı: "Kavga sırasında bardakları cilalıyordu,kavgazedemiz tezgaha çarpınca bardaklar devrildi,bu da yardım edeyim derken yumruk yedi,dizlerinin altındaki kırıklara düştü."

Evet,ben de onlar nasıl oldu diye soracaktım,bu gizemi açıkladığın için saol Faruk.

"Desene,az bile yapmışım öküz herife..."

"...'Yapmışım'?"

"Sen baygınken süpürgelerden birini kaptı,sana saldıranın kafasına geçirdi.Adam sendeleye sendeleye çıktı."

Olayla alakası yok diye evine gitmiş olabilir mi cidden,Katya?Tabii bu soruyu içimden sormuştum.Varsın,Saniye Hanım süpürgesini geçirsin.Helal bile olsun...

"I...am sorry..."

Gözleri dosdoğru bana bakıyordu.Ürpermeye yeten ve bir o kadar da irrite edici bir kalp sıkışması yaratıyordu gözleri...Baygın bir bakışa ne kadar duygu yükleyebilirsiniz?Retinalarınızın RAM'i buna yeter mi?Onun yetiyordu işte...

"...have we met before?"

Faruk'a döndüm: "Ne diyor bu?"

Cevap yok.

Niyeyse sessizlik,Faruk'un varolmayan çevirisinden çok daha anlam verebilir gibi gelmişti...

Cenna (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin