A-4

145 5 5
                                    

İnsanlarla tanışmamız onlara sadece ellerimizi uzatıp "Merhaba,ben..." dememizden ibaret değildir.Uçaklarda,vapurlarda,restorantlarda rastgele karşımıza çıkan sıcak kanlı insanların diyaloglarına şahit olur,bazen doğrudan diyaloğun içinde oluruz.Konuşuruz.Birbirimize muhteşem ilginçlikteki hayat görüşlerimizi anlatırız.Sonra da eğer bir daha görüşürsek diye birbirimize numaralarımızı veririz.

Sonra da o numaralar bir daha aranmaz.

İki bin beş senesinde Manhattan'dayız.Biri diyabetli,diğeri avukat olmak üzere iki tuhaf adlı adam bir kafede karşılaşıyor.Ufak bir sohbet alıp başını gidiyor.Diyabetli,avukatı evine bırakıyor ve bir daha ortaya çıkmamak üzere apartmanın kapısının ardından kayboluyor.Avukat,diyabetlinin numarasını almadığını fark edince hikayemiz mahsun bir sona bağlanıyor.

Ve dört sene sonra bir devam filmi çekiliyor.

Barda işaret parmağımı barmene paralel tutarken öylece kalakalmamı Carter görseydi sinir olurdu ancak o çoktan arabasını almaya,sokağın girişine gitmiş ve ben de bilinçsiz ancak içten bir rant atışımın akabinde camdaki o kıvırcıklı silüet,görsel hafızama adeta kafa atmıştı.Ancak o silüet de çağ dışı konuşmalar insanı çarptığında oluşan saçma sapan ilüzyonlardan biri olabilirdi...

"Bir bardak daha alabilir miyim?"

Masaya konulan iri bardağı alıp kafama diktim.Çarpmanın etkisine çarpmayla karşılık vermek tecrübelerime göre etkili bir yöntemdi.Başarı oranı 40'a 60...Yani yüzde kırk.Hiç fena değil.

O akşamın on dakikasını umumi tuvalette kusarak geçirmemle oranı 30'a 70 yaptım.Dört duvar ardında güneşin utana sıkıla gökdelenlerin ardına geçerek bıraktığı gökyüzüne öğürtülerimi gönderiyordum.Bittiğinde elimin tersiyle ağzımı sildim.Bu halimle kapıyı nasıl açacağımı planlarken kafamı yasladığım kapı geri çekildi.

''Kafein bitti,alkole mi başladın?''

''Kafeler bitti,barlara mı dadandın?''

Elini uzattı.İstemeye istemeye tutarak ayağa kalktım.

***

''Kaç sene oldu?Dört mü?''

''Hm-hm...Okulu bitirdim.Aslında buraya gelirken evine rastlamıştım ama-''

''Onun yerine gizemli bir şekilde ortaya çıkıp içki ısmarlamayı mı düşündün?''

''İçkiyi aklından çıkar,şu haline bak...''

''İçkiyi çoktan aklımdan çıkarmıştım çünkü sana verecek değilim.''

Dirseğimi tezgaha yasladım.

''Hem ne varmış halimde?''

Elinde duran dosyayı uzattı.''Bunu tuvalette yerde bırakmışsın.'' İlk sayfasını açıp okudu. ''Bu ne böyle,mahkeme salonları,tanıklar- oooo,lacivertli fıstığı beğendim...''

Dosyayı elinden kaptım. ''Beğenmesen iyi edersin.O kız rakibimiz...di yani.''

''Deme?Niye ''di''?''

''Dava bitti.Artık bu dosyanın pek bir değeri yok.'' Dosyayı tezgaha geri attım. ''Zaten benim de değil ki...'' ''Kimin?'' ''Bundan sana ne?'' Alkol kokan bir kıkırdamayla elimle gözlerimi örttüm. ''Lanet olsun,senin hangi okulda okuduğunu bile hatırlamıyorum ama sen benim yaşadığım yeri biliyor musun?''

''Daha önce gittiğim yerleri asla unutmam,bir.İkincisi,Manhattan küçük bir yer.''

''Y...rağımı küçük...Bir bizim bürodan yürü bakalım kopyacıya kadar.''

Cenna (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin