A-3

157 6 4
                                    

2009 -Mayıs sonu

Hayat bir oyunsa,bazı oyuncuların repliklerini uzatmak isterdim.İki saatlik repliğini iki ay yapabileceğim insanlar vardı çünkü...Sahneleri yeniden yazabilirdim.Kafeleri otel odaları veya plaj yapabilirdim.Veya,sahnelerin değişmesine hiç gerek yoktu.Sadece ana karakterin yapabileceği şeyleri değiştirebilirdim.O akşam mesaiye kalıp kağıtları kimin getirdiğini öğrenmek veya birincil şüphelinin numarasını almayı hatırlamak...Saçma olabilirdi ama filmlerin aksine,fantaziler yaşamaya değerdi...

Dört yıl...Bir hamsterın ömrünün tamamlandığı ortalama süre...Farelerden hep nefret etmiştim ve evet,çevremin ölümsüz sıçanlarla dolu olduğunu çoktandır biliyordum.Sadece bu gerçeğe alışmak şu ana kadarki seneciklerin toplamıydı.

Cenna?Kendini uzun zaman önce,duvarda açtığı deliğine gömmüştü...Ne bir adres,ne telefon...Kadrodan ayrılmıştı.İki saatlik rolü bile harikaydı oysa.Ummuştum ki o da kendine yeni bir film çekmişti...Bunu izleyebilirdim.

Ancak şu anda zorunlu olarak kendi hayatımı izlemeye mahkumdum.Her gün,başka bir senaryo,bakî sinematografiyle izlediğim 24 saatlik filmler...Bu sabah,jenerik yine telefonumdaki alarmdı.

Bas,davul ve 80'lerin Bond filmlerini andıran sinsi elektro hoparlörden bağırıyor...

En sevdiğiniz şarkıyı alarm yapın.O şarkının verdiği hissin istisnasızca nefrete dönüştüğünü göreceksiniz.

Brian,

top marks for not tryin'

Bu şarkıyı yazdıkları için Arctic Monkeys'ten ve bu şarkıyı yazmalarına sebep olan Brian adlı dallamadan nefret ediyorum...

Nakarata geçmeden alarmı kapattım,ancak şarkı hâla kafamda çalıyordu.Bir süre sessizliğin içinde,burun deliklerime çöl sıcaklığından geçmiş tozların girmesine izin verdim.Halıfleks kaplı oda (artık kim kaplatmışsa) çürük bir sarıyla ısınıyordu.Rengin iticiliğine daha fazla bakamazdım.

Yüzüstü uyanıp,geri sırtüstü yatmak...Profesyonel bir sabah sporu.

Bu sabah hiçbir şey yapasım yoktu.Günlerden ne olduğunu bile bilmiyorum.Tek bildiğim hangisi olursa olsun,geç kalacaktım.

Telefon...Dişleri sıktıracak tiz bir tondaki melodisinden anladığım kadarıyla çoktan geç kalmıştım ve buna bazılarının itirazı vardı.

"Günaydın,Carter?"

"Günaydın uyuyan güzel demek isterdim ama ne güzelsin,ne de şu an sabah."

Telefonu kulağımdan çekip,saate bakmak için ekranına baktım.

"Boş yere bakma,saat 12:05."

"Bi de rakamlarıyla mı söylüyorsun?"

"Dijitalden bakıyordum."

"Ben de pencereden bakıyorum,veeeee saat daha 10 bile olmadı,haksız mıyım?"

Carter iç çekti. "Bak,sadece buraya gelmen lazım."

"Dava almayalı senin stajına şahit oldum Carter,ne derecede bir yardımım dokunaaaarrrerörerö..."

"...Ander?"

"Şarjım bitiyeeeeeööğ,cızırt..."

"...Sikik heri-"Telefonu kulağından uzaklaştırırken bana kullandığı ilk küfrünü duyumsar gibi olmuştum.Ne kadar gururlandığımı Tanrı bilir...

Evet,hazırlanma vaktiydi.

And I wonder,

are you putting us under?

Cenna (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin