-1

114 5 2
                                    

Patronu elindeki dolma kalemi çevirdikçe kelimelerinin realizmi olduğu kadar asabiyeti de artıyordu.Fosilleşecek kadar çok jöle içerdiği saçlarından ışık saçıldığını görebiliyordu.Bu görüşmenin ardından hayatta kalsa bile kör kalacağını garanti edebilirdi ancak ne yazık ki kendi bürosuna dava açamazdı.

İstisnalar,gereksiz entrikalar ve müzik duymamış kulaklar kadar keyiften yoksun "keyif" düşkünleri...Tiryakiler,uyuşturucu kaçakçıları...Bazen kötüleri savunan bir Süpermen olabileceğini düşünüyordu.Tayt giymeyi pek sevmezdi ama bu işten daha makul olabilirdi.Şehir anahtarlarını falan sata sata geçinirdi.Belki de Clark Kent'in ikinci işi çilingircilikti?Gazetecilik ve suçluları kovalamak pek para kazandırmıyor olsa gerek.

Kendi mesleğiyle çizgi roman kahramanlarının klişeleşmeye ilerleyen mesleği gazetecilikle karşılaştırması pek mantıklı sayılmazdı aslında ama kim büro işini rengarenk taytlarla şehirde dolaşıp suçluları döverken farkında değilmişçesine "selfie" çekinmeye tercih ederdi ki?(Şu kelimenin patentini de Peter Parker'a vermediler gitti.Yazık oldu o kadar örümcek ağına bulanıp duvarlara tutturulmuş kamerasına...)

Bir de hukuğun torpilli bir dal olduğunu söylemiyorlar mıydı,ah,kafayı yiyordu...Ne güvenliydi,ne de torpilli.Ama ne yapsın.Çağının amerikan kültürü parayı "avantaj",silahı "güven" kelimelerinin yan anlamı olarak görüyordu sonuçta...Ne derece uyabilirdi ki buraya?

"Ben New York'ta bir ingilizim." demişti Sting,o yabancıların arasından çıkmış yeni dost tonundaki şarkısında.Klibindeki karlı caddelerin arasında yürürken kurduğu empatiyi sadece o tarif edebilirdi.

Anthony Lerssen,genç bir ingilizdi.Mavi gözleri,uzun çenesi,çıkık elmacık kemikleri ve gerildiğinde karıştırdığı siyah saçları ile su kadar dingin karakterini ortaya çıkartıyor ve ne zaman giyse kol düğmeleriyle oynamaktan sadece bilek kısımlarının falafolloş,kalan her yerinin bıçak keskinliğinde olduğu takım elbisesiyle bir o kadar endişeli biri olduğunu da belli ediyordu.

Kol düğmesi takmayı,bu özelliğini Vio fark ettiğinde bırakmıştı.Bazı insanların gözleri,sadece ışıktan fazlasını görebiliyordu.Dava günleri dışında elini bile sürmüyordu ama bir duruşma önceleri en az yarım saat oynardı...

Bugün değil.Bugün endişe duyacak negatif bir beklentisi olmamıştı.Ancak,işte tam şu anda kalemi masaya bırakırken-

"ON.MİLYON.DOLAR." İşte gelmişti. "Ve bu sadece bir tazminat için mi?!"

"Bundan daha ağırlarını kazandık.Ortağımla ben-"

"Yine mi şu 'ortağın'...Başımıza bunu açanın da yine o ortağın olduğunu hatırlatırım."

"Teessüf ederim.İşini gayet iyi yapan birisi."

"Hırsıyla da bizi tehlikeye atmasa mükemmel yapacak."

Masasından kalktı. ''Yüz bin dolar bile bir tazminat için nedir biliyor musun?''

''Biraz fazla bir miktarda karar kıldığının farkındayım,ama-''

'' 'Biraz' mı?!'' Kafasını hayırsızca salladı. ''Bir kişinin üstlenebileceği bir dava için çok fazla.''

''Ama tek olmayacak ki?-''

''Adın geçmiyor Anthony,geçen dava gibi...''

''Geçmesi gerekmiyordu.''

''Aslına bakarsan,gerekiyordu.Sadece senin içeriye sızışın daha az süslü olduğu için dikkat çekmedi.'' Elini soğuk dokulu ahşap masasının üzerinde gezdirdi. ''Şanslıydık.''

Bunun son sözü olduğunu belirten uzunca bir sessizlikten sonra ofisin kapısına doğru ilerlemeye başladı.

''Onunla konuş.'' Adımlarını atarken sürpriz son sözlere kulak vermişti. ''Belki başından büyük işlere bulaşmamaya karar verir.''

Cenna (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin