kalktığım anda saçımı tuttum.
gözlerim güzel, mavi bir manzaraya açıldı.
yanımdaki çocuğu görünce azıcık şoka girdim. "jungkook."
çikolata renkli gözler açıldı,
ama hemen ardından kapandı.
dizine vurdum. "kalk."
kaşlarını çattı.
"bırak uyuyayım, jiminie."
bu unuttuğum bir takma addı.
bana ortaokulda taktığı tatlı bir isimdi.
bana bakarak derin bir nefes aldı. "fırtına çıkacak gibi."
"umrumda değil."
"ıslanacaksın, telefonun nerede?"
ceplerine bakıyordu.
"büyük ihtimalle evde, seninki?"
"sanırım yatağında." kafasına vurdum.
homurdandı ve vurduğum yeri ovaladı.
birden bire,
hızlıca kalkıp,
etrafa baktı.
yüzüne gelen iki damlayı sildi. "ah, yağmur yağıyor."
"hadi!" elimden tutup çocukmuşum gibi beni çektiğinde sorar gibi baktım.
"nereye?"
tavşan gülüşü kalbimi hızlandırdı.
"maceraya."