kurumuş göz yaşlarım yüzümü kaplıyordu.
vücudum titriyordu,
derim soluklaşmıştı.
elimin hemen yanında boş alkol şişesi düşmüştü.
soğukluk havayı dolduruyordu,
sokak lambaları karanlık gökyüzünü loş olarak ışıklandırıyordu.
bir nefes verdim,
duman soğuk havaya karıştı.
geç olmuştu.
muhtemelen sokağa çıkma yasağı saatimi aşmıştım,
ama umrumda değildi.
burası şehrin sessiz tarafıydı.
burada polis devriye gezmiyordu.
nasıl olsa korkmuyordum.
ailem reşit olmadan içmemin ve geçit yasağı cezasını öderdi,
ve haberlere çıkmamak için rüşvet verirlerdi.
elimdeki sigarayı yere attım.
turuncu ışık caddenin ortasında parlıyordu.
çığlık attım,
taştan duvara yumruk attım,
ve kemiklerimi kırıp kırmayacağımı umursamadım.
yumruklamaya devam ettim,
tâ ki elimi hareket ettiremeyene kadar.
karanlıktı,
ama sikik sokak lambaları sokağı loş yapıyordu.
kan duvarın küçük bir kısmını kaplıyordu,
ve hala,
duygusal acım fiziksel acımdan daha ağır basıyordu.