24

978 54 3
                                    

Pulseoksimetre...Evet pulseoksimetre...Kurumuş boğazımı yakarak geçen hastane kokusu... Sessizlik... Yavaş yavaş gözlerimi açtım. Siyah mı ? Gözlerimi kapatıp bir süre bekledim. Yeniden açtığımda bana göz kırpan yine siyahtı... ''Kimse var mı?'' dedim bağırmaya çalışarak. Bana geri dönen ses eko yapan kendi sesimdi. Bir anda sağ tarafta göremediğim kapı açıldı ve içeri ışık oldu. Parmağımdakini çıkarıp ayağa kalktım. Bahçe... Genellikle masallarda tasvir edilen yeşil çiçekli böcekli bahçelerden... ''Gel hadi...''. Bu ses... ''Ferhat!'' diye bağırdım. ''Gel hadi Buğlemsu'' dedi Ferhat. Ellerimi kapının pervazına dayayıp öne eğildim etrafta kimse yoktu... ''Nerdesiniz?'' dediğimde arkadan hışırtı gelmesiyle arkama döndüm. Kaan 'ın gözlerinde Siyah kumaş parçası bağlanmıştı.Bir bileğinde kelepçe vardı. ''Kaan '' dediğimde bana doğru hiçbir şey demeden gelip kelepçenin diğer kolunu bana taktı.''Karanlıktaki şeytan seni sevmiyor'' dedi. Ama bu ses onun sesi değildi. Korkuyla yeniden ''Kaan'' dediğimde ise beni kapıdan itti. Ben yeşil bahçe beklerken uçurumdan düşüyordum ve Kaan yoktu. 

Derin bir nefesle gözlerimi açtığımda hastane kokusu boğazımı yaktı. Ama hastanede değildik. Bu ev kiminse ve neredeyse hastane gibi kokuyordu. Kaan elinde kupayla korkmuş gözlerle bana bakıyordu. ''İyi misin?'' dediğinde yattığım koltuktan kalkıp tokat attım. Kaan iyice sersemlemişken sarıldım. Gözümü etrafta gezdirdiğimde geri çekilip ''Burası neresi?'' dedim. Hala salak salak bakıyordu. Omzundan itekleyip kendine getirdikten sonra sorumu yineledim. ''My sweet home'' dedi gülerek. Kaşlarımı çatıp ''Ha?'' dedim. ''Başımız aldı. Gözüne girdiğim için'' dediğinde kafamı iki yana sallarken ''Başımız kimmiş acaba Kaan Bey?'' dedim. Kaan söyleyip söylememek arasında gidip geliyordu. Ve bunu yansıtmamaya çalışsa da  suratında belli oluyordu. ''Evet. Söyleyecek misin artık ?'' diye biraz sesimi yükselttim. ''Pes!'' dediğinde alaycı bir alkış eşliğinde kafamı salladım ''Karanlıktaki Şeytan bizim başımız'' dediğinde beynimden vurulmuşa döndüm. Sanki o an zaman durmuştu. Karanlıktaki Şeytan,beni ölümle tehdit eden adam, bizim ''başımız'' çıkmıştı. Salonun ortasında duran sehpayı gözüme kestirip üstünde ne var ne yok yere fırlattım. Hepsi gürültüyle kırılırken Kaan'a daha önce hiç kimsede denemediğim ağırlıktaki tokadı attım. Kaan 'ın başı yana düşerken elindeki kupayı yere fırlattı. Konuşmak için ağzını açtığında ise ''Sen beni ölümle tehdit eden birine hizmet mi ediyorsun?Adi insan. ''diye bağırıp yeniden tokat atmak için elimi kaldırdığımda bileğimi sıkı sıkı tutarak beni engelledi. Diğer elimi kaldırdığımda ise yine aynı şeyi yaptı. Gözlerimin içine öfkeyle bakıp beni kalktığım koltuğun üzerine attı. ''Seni öldürmemesi için yardım ediyor olma ihtimalimi düşündün mü hiç?'' diye bağırdı. ''Umrumda mı sence? Bu Ülkenin askeri polisi yok mu? Sanane! Hadi bir bok yeyip girdin bu şerefsizin ekibine. Beni!Niye!Sürüklüyorsun peşinden!''dedikten sonra ayağa kalkıp parmağımı ona doğru sallayarak ''Sakın bir daha karşıma çıkma'' dedikten sonra kapıya yürüdüm. Odanın kapısından çıkarken''Melekte olsak,şeytanda ols...'' diye şarkı söylemeye başladığında bir tokat daha atıp kapıya gittim. Kapı kilitliydi.Kapının pervazından kafasını uzatıp ''Yolculuk nereye?'' dediğinde sinirden dolan gözlerimle karşıma gelen ilk odaya girdim. Oda boş ve karanlıktı. Ne kadar süre orada durdum ve sakinleşmek için ağladım bir fikrim yoktu ama kapıdan çıktığımda odanın kapısına yapışmış post-it gördüm. post-it te ''Seni bir kere kaybettim ve ikincisinin olması istediğim en son şey .Akşama güzel ellerinden bir yemek yeriz artık'' yazıyordu.

Kaan...Kaan Uras...Sadece düşman kategorisine girdiğini bilmeni isterim... Burada sana huzur yok...

     



4K olmuşuz... yani belki kitabınız daha fazla okunuyor ve 4K ne diyorsunuz belki ama benim için güzel bir yer.. 4M lere inşallah :)

Aşçı MafyamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin