Ceylin'in acısı... Dinmeden Buğlem'in ölümü... İki hafta geçmeden Özlem'in intiharı...
Domino taşları... Taşlar; yapılanlar, saçma sapan acılar, pişman oluşlar... Esen rüzgar; Bir ses, dejavu saçmalığı ... Ufak yanlışlar, büyük tsunamiler... Gelen mesaj...
''Karanlıktaki Şeytan kaçtı''
Oyunlar... Algı oyunları...Bir itin önce beni sonra diğerlerini kullanması... Kandırılmanın, Öldürmenin gereksiz sıkıntısı... Önüne geçilemeyecek büyüklükteki nefret... Zehirli yılan... Acıma... Özgür'e ve Buğlem'in ailesine acıma...
Düşünme Utku... Hissetme... Umursama... Pişman olma Utku... Pişman olursan yaşayamazsın... Ceylin'in intikamını aldın. Pişman mısın? Hayır! Kaan'ı cehennemin dibine gönderdin. Pişman mısın? Hayır! Ya Özlem'in intikamı....?
Etraftaki insanları umursamadan bağırarak küfür ettim. Olmuyordu Özlem deyince olmuyordu. Elimden bir şey gelmiyordu. sokak lambasının gövdesine yumruk attım. Yumruk atmanın etkisiyle düşen kapüşonumu yeniden takarak ilerlemeye devam ettim. Hava pusluydu ve benim için en uygun havaydı.
Yoksa acizlik bedenini ele mi geçiriyor Utku? Bulamadığın çareler içinde boğulacaksın... Özlem'in intikamını nasıl alacaksın? Sokak lambalarına vurarak mı? Yoksa kendini vurarak mı? Sayıp sövmen uzun aradan sonra yaşadığın vicdan azabını dindirecek mi?
Kafamın içinde Karanlıktaki Şeytanın sesi çınlıyordu. Hızlı yürümemi koşmaya çevirip arabayı bıraktığım yere doğru koşmaya başladım. Arabaya bindiğimde kapıları kilitleyip kafamı direksiyona yasladım. Gözlerimi kapatıp bir süre nefes alış verişimi dinledim. Kafamın içinde milyonlarca düşünce aynı anda dönmeye başladı. Birine odaklanmak imkansızdı. Gözlerimi açtığımda gözüme çarpan ilk şey silahım oldu. İçimdeki Şeytan kahkahalar atarken dişlerimi sıktım. Yol boyunca milyonlarca plan yapıp asansör kata çıkana kadar aynadaki halime acıdım. Bıkkın bir şekilde kapıyı açtığımda ise evde tabaka haline gelmiş gri sigara dumanı vardı. Buğlem'in odasına yöneldiğimde Özgür yatağın yanına oturmuş kitap okuyordu. Yerde altı boş bira şişesi ve ve odanın farklı yerlerine fırlatılmış çok sayıda sigara paketi duruyordu. Yanında duran paketin içindeki son sigarayı alıp boş paketi fırlattı. Sigarasını yakıp iyice içine çektikten sonra sigarayı parmaklarının arasına sıkıştırdı. Sarhoş sesiyle kitabı sesli okumaya başladı.
'' Müzikler geceye karıştı. Kaybolmuş kurşun müziği takip etti. Birisi olmaması gereken bir anda olmaması gereken bir yerdeydi. Ve kan akması gereken yerden aktı. '' kafasını kaldırıp bana baktı ''Son''.
Kitabın kapaklarını birbirine çarptı. Kitabı özenle yatağın üzerine koydu ve gözlerini gözlerime kilitledi.''Özgür''
Henüz yarısına gelmediği sigarasını parkede söndürüp izmarit dolu bira şişesine attı.
''Görüntüleri unutmak zor oldu. Unutulmuş gibi yapılmaya çalışıldı, olmadı. Umutsuzluk bir hayal yarattı. Sonra kulağa fısıldanmak istenen şarkı yazıldı.''Gözünden düşen yaşı silip ''Buğlem bu kitabı okuduğunda ' Hiç kimse benim' diyordu. Ona her seferinde benim her şeyimsin diyordum. Her şeyim uzaklaşmış olabilir ama ben ona gideceğim. Beni Buğlem'e götür'' dedi. Ayağa kalktığında sarhoşluğun verdiği etkiyle sendelese de hiçbir şey olmuyormuş gibi kapıyı açıp 'hadi' anlamında elini salladı. Sokağa çıktığımızda, Özgür'ün beyaz yüzünü ve kanlı gömleğini görenler bize bakıyordu. Özgür yol boyunca bayramlıklarını giymiş çocuk gibi heyecanlıydı. Mezarın olduğu yere geldiğimizde Buğlem'e ''Seni o mezarların arasına gömerim'' dediğimi hatırladım. O saniye ağır bir pişmanlık ve acı solumda bir yerlere saplandı. Çünkü Buğlem 'in mezarı Serhat ve Ferhat'ın arasındaydı. Özgür elini Buğlem Yalçın yazan yerin üzerinde gezdirip derin bir nefes aldı. Uzun süren sessizliğin ardından Özgür fısıltıyla şarkı söylemeye başladı.
''Söyle, nerdesin bal
Artık, benlesin bal
Artık sen benim canımsın
Canlı kalan tek yanımsın
Nerdesin...''
Devam edemeyip hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Benim çektiğim acıları o da çekiyordu. Ben her türlü acıyı çekebilirdim ama o çekemezdi, çekmemeliydi. Buna izin vermeyecektim. Dişlerimi sıkıp Özgür'ü omzundan tutup dışarı çektim. Biraz daha burada durursak ben yine Ceylin'in yanına gidecektim çünkü. Ve bu sefer dönemeyecektim. O benim gibi onlarca kez mezar başına intihar etmeye gelmeyecekti. O acı çekmeyecekti. Nefes aldığı her an ciğerlerine bıçak saplanmayacaktı. Kardeşim bunları yaşarken ben normal hayatıma devam edemezdim. Kontağı çevirirken ''Her zaman ben kazanırım '' diye fısıldadım. Ak Yokuşa geldiğimizde Özgür hala ağlıyordu.
''Hazır mısın?''
Özgür kafasını kaldırmadan başını salladı. Muhtemelen söylediğimi duymamıştı bile. ''Bende'' dedim gülümseyerek.
''Sen Buğlemine ben Ceylinime kavuşacağım saniyeler sonra''
Ani hareketle direksiyonu uçuruma kırdım. Bariyerler parçalanmış aşağı yuvarlanmaya başlamıştık. Parçalanan ön cam yüzüme batıyordu. Araba takla atmaya devam ederken emniyet kemerini çıkardım. Araba kısa süre sonra durdu. Güldüm.
''Geliyorum''
X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X
''Uçurumdan yuvarlanan arabada iki genç yanarak can verdi'' olarak çıktılar haberlere saniyeler sonra unutulmak için.
H İ K A Y E S O N U ! !
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşçı Mafyam
Teen Fiction# AŞÇI MAFYAM isimli tek kitaptır # #Saf kız bad boy hikayesi değildir# * * * Gülücüklerle dolu bir yaşamın paramparça olması neye bağlıydı? Her şey parçalanmış bir hayatı birleştirmeye yeter miydi? Mutluluk ölüm döşeğinde acının elini tutmuşken...