"Masa beşin siparişleri hazır." diye seslendiğinde Jong Dae, hemen gidip tepsiyi aldım. Siparişleri teslim edip müşterilere afiyet olsun dileklerimi sunduktan sonra bu sefer de yeni gelenlerin siparişlerini almak için masa onikiye yöneldim.
Burada çalışmaya başladığımdan beri sürekli koşturuyordum. Jun Myeon tebrik, Chan Yeol ve Jong Dae teşekkür ediyordu. Min Seok ise, bu kadar kasmama gerek olmadığını söylüyordu. Açıkçası ben de bayılmıyordum arı gibi oradan oraya gitmeye ama haklı bir nedenim vardı bunun için.
Kendi kendime bir karar alıp gelen kadın müşterilerle ilgilenmeyi üstlenmiştim. Diğerlerinin bundan haberi yoktu gerçi ve iki haftadır da olayı anlamamışlardı. Onları av olmaktan kurtarmak için uğraştığımı hala bilmiyorlardı.
Normalde Min Seok haricindekilerin kısmetini kapatmak istemezdim açıkçası, ama balo günü bizim kızlarla baya yakınlaşmışlardı. Hatta after party yaparken tüketilen alkol miktarının verdiği yetkiye dayanarak, hafiften flört etmeye bile başlamışlardı. Ben de, her ne kadar burada sadece haftanın dört günü çalışıyor olsam da arkadaş olarak üzerime düşeni yapmakla yükümlüydüm.
•
İş konusunda Ae Young teyzeyle anlaştıktan sonra yeniden aşağıya inmiştik Min Seok ile. Dinlenmek için masaya geçen ekibin yanına gittiğimizde Cha Song, nereye kaybolduğumuzu sormuştu. "Hazır mısınız? Söylüyorum. İş teklifi aldım. Artık Fairy Tale'in piyanistlerinden biriyim!" diye coşkuyla cevap vermiştim.
Dostlarım aynı coşkuyla tebriklerini iletirlerken Jun Myeon duraksayıp, "Destiny'e gelmeyecek misin?" diye sordu. Ona dönüp, "Tabii ki geleceğim. Ama yarı zamanlı olarak kabul ediyorsan..." cevabını verdim. Jun Myeon düşünür gibi yaptıktan sonra gülümseyerek, "Olur." deyip yeniden tebrik etmişti.
Ye Won ise çalışma koşullarımı sormuştu. Ben de hemen cevapladım. "Haftasonu bir gün tam, hafta içi üç gün yarım gün. Ekstra durumlar olursa, ekstra ücrete giriyor. Aylık program, bir önceki ayın son haftası belirleniyormuş. Her zaman şık ve bakımlı olmak zorundaymışım. Düğün, balo, yemek gibi özel davetlerde piyano çalacağım işte. Maaşı da çok iyi."
Yeniden gelen tebriklerin ardından Chan Yeol, "O zaman after party yapıp bunu kutlayalım." diye teklifte bulununca hepimiz kabul etmiştik. Yemekten çıktıktan sonra bir kulübe gidip cozutuncaya kadar içip eğlenmiştik. Bende son kısımlar gene yoktu gerçi ama neyse ki ne kadar içerse içsin sarhoş olmayan bir sevgilim vardı ve sorunsuz bir şekilde eve gidebilmiştim.
•
Ortalık biraz sakinlediğinde kendimi boş bulduğum bir sandalyeye attım. Sanırım dört saattir aralıksız çalışıyordum. Ben oturunca Min Seok da yanıma gelmişti. Kollarıma masaj yaparken, "Akşam Fairy Tale'e gideceksin daha. Kollarını bu kadar yormamalısın." dedi. Haklıydı ama kendime engel olamıyordum.
Jong Dae masaya elinde bir kahveyle gelip, "Çok çalıştın bugün. Hazır oturmuşken bunu da iç." dedi ve kahveyi bıraktıktan sonra işinin başına döndü. Arkasından, "Teşekkür ederim." diye bağırdığımda, arkasına bile bakmadan elini kaldırıp sinek kovalar gibi salladı. Chan Yeol ise siparişlerini teslim ettiği masadan ayrıldıktan sonra arkama geçip omuzlarıma masaj yapmaya başladı.
Bu halleri çok komik geliyordu. Ben de kendimi tutamayıp gülmeye başladım. Min Seok kollarıma masaj yapmaya devam ederken neden güldüğümü sorduğunda cevap vermek yerine daha çok güldüm. Gülmek, bulaşıcı bir eylemdi ve bir süre sonra üçümüz de salak bir şekilde kahkaha atıyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Pianist || XIUMIN
Fiksi PenggemarBenzer isme sahip iki kişi ve adresini şaşırmış bir paket... "... sadece açım ve seni seviyorum. Başka sorun yok."