ㄴ20ㄱ FİNAL

2.2K 111 695
                                    

"Min Seon, eve git."

"Sensiz gitmeyeceğim."

"Min Seon! Kalan iki dilek hakkımdan birini kullanıyorum. Eve git."

"Min Seok, bu halde gidemem kendi başıma. O yüzden birlikte gidelim."

"Tamam, biz eve bırakırız Min Seon'u."

Yi Xing'in sözlerinden sonra parti bitmişti. Herkes gergin bir şekilde fırtına öncesi sessizliği dinliyordu. Bu sessizlik ise sağır olmama yetecek kadar rahatsız ediciydi.

Kyung Soo karışmasaydı işe, Min Seok'u da beraberimde götürebilirdim. Diğerleri farkındaydı durumun ama Kaptan ya fark etmedi, ya umursamadı, ya da bunun erkek erkeğe çözülmesi gerektiğine karar verdi. Nedeni neydi bilmiyordum ama ben gittikten sonra olacakları tahmin edebiliyordum.

Kyung Soo, Hae Ran ile kalkıp yanıma geldiğinde ben ısrarla Min Seok'a vazgeçmesi için gözlerimle yalvarıyordum. İşe yaramadığını fark edince, "Hayatım, lütfen benimle gel. N'olursun?" diye sesli yalvarmalarıma başlamıştım.

Min Seok geri adım atmayınca, Se Hun, "Meleğim, yarın görüşürüz." deyip Cheon Sa ile vedalaştı. Min Seok ise Kyung Soo'ya dönüp, "Ona dikkat et." dedi.

Kyung Soo onu başıyla onayladıktan sonra Hae Ran'a yardım etmesini söyleyip kolumdan tuttu ve birlikte beni kaldırdılar. Cheon Sa arkamdan koltuk değneğimi ve çantamı alıp çıkışa doğru ilerlemeye başladığında Hae Ran da beni bırakıp montumu almak için eğildi.

Gözlerim kararıyor ve kulaklarım çınlıyordu. Alkolün de etkisiyle dengemi kaybettiğimde Kyung Soo elini hemen belime dolayıp düşmemi engelledi. Eğilip, "Yürüyebilecek misin?" diye sordu ve benden cevap olarak olumsuz bir homurtu alınca diğer elini bacağımın altına geçirip beni kucağına aldı.

Dengemi kaybetmem Min Seok'u oturduğu yerden kaldırmaya yetmişti ama o burada kalmak istiyordu. Elini yüzüme götürüp, "İyi misin?" diye sordu. İyi değildim. Sevgilim ile patronumun kavga etmesini istemiyordum.

"Bugün benim doğum günüm. O yüzden beni yalnız bırakmayıp benimle gelsen?" diye sordum berbat olmuş doğum günümü bahane ederek. Min Seok artık kararsız görünüyordu. Gözlerine bakıp, "Lütfen, sana ihtiyacım var." dedim bir kez daha yalvararak.

Burun kemerini sıkıp gözlerini kapattığı iki saniyenin sonunda, "Bana ver." dedi Kyung Soo'ya. Kyung Soo beni ona teslim ettiğinde özenle beni kavrayıp bedenine bastırdı. Öfkeden deli gibi çarpan kalbini hissedebiliyordum. Başımı omzuna yaslayıp boynundaki kollarımı sıkılaştırdım. Ona, onun olduğumun ve endişe etmemesi gerektiğinin güvenini vermeye çalışıyordum.

"Gidelim." deyip Hae Ran'dan montunu almasını rica ettikten sonra benimle birlikte kapıya yöneldi. Bu arada vermek istediğim güveni hissetmiş olacak ki kalp atışları yavaş yavaş normale dönmeye başlamıştı.

Kyung Soo'nun arabasına geldiğimizde arkamızdan Jong Dae ve Jun Myeon'un koşarak, kucaklarına aldıkları hediyeleri getirdiğini gördüm. "Bugün için hepinize teşekkür ederim. Lütfen bunu diğerlerine de iletin ve benim yüzümden parti bozulduğu için üzgün olduğumu belirtin." dedim.

Min Seok beni arabaya yerleştirdikten sonra hediyeleri bagaja koymalarına yardım etti. Bagajın kapağını kapattıktan sonra Jun Myeon'a duyamadığım bir şeyler söyledi. Jun Myeon onu başıyla onaylayınca, Min Seok elini onun omzuna koyup teşekkür etti ve yanıma geldi.

Arabada beni yan olarak kucağına oturttuktan sonra bacağımı Cheon Sa'nın kucağına uzattım. Bu şekilde daha rahattım. Kyung Soo arkasına dönüp, "Tamamsanız gidiyorum." dediğinde Min Seok, "Tamamız. Bizim kafenin oradan ben tarif ederim." diye cevap verdi ve Kaptan gazı kökledi.

The Pianist || XIUMINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin