ㄴ14ㄱ

1.5K 102 363
                                    

"Jong In, sandalyeleri yukarıya çıkartmama yardım eder misin?"

"Hemen geliyorum."

Jong In, lolipopunu ağzına atıp Chan Yeol'un yanına giderken ben de Min Seok ile birlikte temizleme suyunu yeniliyordum.

Üst katın tadilatı bitmişti. Artık temizlik ve yerleştirme işleri kalmıştı. 'Eleman Aranıyor' ilanının yanına 'Size daha iyi hizmet verebilmek için yenileniyoruz. Kapalı olduğumuz bu süreçteki anlayışınız için teşekkür ederiz.' ilanını asmıştık.

Min Seok kovayı çıkartırken ben de fırçayı götürüyordum. O sırada ellerini gözlerine siper etmiş, içeriye bakan birisi dikkatimi çekti. Min Seok'a, "Sen çık. Ben geliyorum." deyip kapıya doğru gittim.

Sağ elime fırçayı alıp sol elimle kapıyı açtım birden. Kapıyla iyice bütünleşen çocuk, benim kapıyı açmamla dengesini kaybedip içeriye doğru yalpalarken, "Amanın!" deyiverdi. Ben onun bu haline kıkırdarken o birden doğrulup bel selamı verdi. Doğrulduğunda elimdeki fırçayı görüp korku dolu gözlerle bir adım geriye çıktı.

"Buyrun?" dedim gülümsememi saklamaya çalışarak. Yüzüme bakıp bir süre düşündükten sonra neden geldiğini hatırlamış olacak ki, "Doğru ya! Ben ilan için gelmiştim." dedi ilanın olduğu tarafı parmağıyla göstererek.

Gösterdiği ilana bakıp, "Kapalı olup olmadığımızı teyit etmek için mi geldiniz?" dedim. Yüzünü buruşturup elini gözümün önünde 'hayır' anlamında salladıktan sonra, "O değil, eleman ilanı için." diye cevap verdi.

Elimdeki fırçanın sapını çenemin altına koyup çocuğu süzmeye başladım. Uzun boyluydu. Saçları düz bir şekilde alnını örtüyordu. Büyük, yuvarlak gözlüğü siyah çerçeveliydi. Çok ürkek görünüyordu. Ve çok saf...

Ben onu süzmeye devam ederken, o başını eğmiş yere bakıyordu. O sırada Min Seok'un, "Min Seon, nerede kaldın?" diye üst kattan bağırmasıyla, karşımdaki yerinden sıçradı. Gülmemek için kendimi tutup, "Geliyorum!" diye bağırdım ben de. Buna tepki olarak ise ilan için gelen çocuk aniden elini ensesine götürüp, "Amanın!" dedi.

Çok şeker görünüyordu. Tepkileri ise çok hoşuma gitmişti. İşe alınır mıydı bilmiyordum ve bu tepkisini belki son kez görebilmek için, "Patron! Eleman ilanıyla ilgili görüşmek için gelen biri var!!" diye bağırdım. Bu esnada çocuğu incelemeye devam ediyordum ve her kelimemle beraber hıçkırmasını ve gözlerini kısmasını içinden kahkaha atarak izledim.

Jun Myeon arkamdan, "Ne bağırıyorsun kuyruğuna basılmış kedi gibi?" diye beni payladıktan sonra yanıma geldi. Çocuğu süzüp, "Merhaba, ben Kim Jun Myeon. Buranın sahibiyim." diye kendisini tanıttı, az önce bana bağırırken oldukça uzak olduğu nazik bir sesle.

Çocuk hemen bel selamı verip, "Çok memnun oldum efendim. Ben Oh Se Hun. Burada çalışmak istiyorum." dedi. Jong Dae, Baek Hyun ve Jun Myeon hala doğrulmamış olan Se Hun'a şaşkın şaşkın bakıyordu. Onlara asıl gösteriyi göstermek için, "Heey! Se Hun! İçeriye geçsene! Patronla orada konuşursunuz!" diye bağırmaya başladım.

Cümleme başladığım anda Se Hun yeniden, "Amanın!" deyip birden doğrulmuştu. Onun bu hareketi Baek Hyun'u çok güldürmüştü. Ona baktığımda, "Amanın" diye onun taklidini yapıyordu.

Jun Myeon bana ters ters bakarken, bir el t-shirtümden tutup beni geri geri çekmeye başladı. Kim olduğunu görmek için mızmızlanarak arkamı döndüğümde Min Seok'u kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakarken buldum. Hemen aegyo yaparak ortamı yumuşatma girişiminde bulundum ama yemedi. Çenesinin ucuyla yukarıyı gösterip beni önüne aldı ve temizlik için çıktık. Se Hun'un görüşmesini çok merak ediyordum halbuki...

The Pianist || XIUMINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin