Özel Bölüm ㄱ4ㄴ

1.7K 85 551
                                    

"Hyung, Min Wook gelmiş!" diye bağırdıktan sonra kapıya koşmaya başladı Chan Yeol. Bir yandan da kollarını açmış, "Min Wook!" diye bağırıyordu.

Müşterinin siparişini teslim ettikten sonra ben de kapıya doğru yöneldim. Min Wook, annesinin bacaklarının arkasına saklanmış, kahkaha atarak Chan Yeol'a bakıyordu. Chan Yeol ise, "Gel buraya hergele." diye onu çağırıyordu.

Min Wook beni görünce saklandığı yerden çıktı ve onu yakalamaya çalışan Chan Yeol'un kollarından kaçıp bacaklarının arasından geçtikten sonra bana doğru yalpalayarak koşmaya başladı.

Öyle coşkulu geliyordu ki adımlarımı hızlandırmadan edemedim. Her ne kadar ben de koşmak istesem de onun yürüyüşünü görmek hoşuma gittiğinden kendimi tuttum.

"Babaaaaaa!" diye bağırırken kendi ayağına takıldı. Onu yakalamak için endişeyle ileriye doğru atıldığımda, "Anası kılıklı." diye düşündüm. Neyseki yakalayabilmiştim. Ben yerde, Min Wook ise benim üstümde yatıyorduk. Başını göğsümden kaldırıp dişlerini göstererek gülümsedi ve yeniden göğsüme gömdü başını. İyiydi, yaralanmamıştı.

Min Seon yanımıza gelmişti koşarak. Chan Yeol da yanımızda dizlerinin üstünde bekliyor ve ikisi birden "İyi misiniz?" diye soruyordu. Oğlumu tutmaya devam ederek oturdum ve siyah saçlarını koklayarak öptüm derince. İkimiz birden gülmeye başlayınca diğer ikisi rahatlamış bir şekilde nefes aldılar.

Min Seon kalkmamız için elini uzattığında sıkıca tuttum sonsuza kadar bırakmayacağıma söz verdiğim eli. Min Seon beni kaldırırken omzumda keskin bir ağrı oluşmuştu. Ama onları endişelendirmek istemediğim için gelen inlemeyi gülümsemeyle geriye gönderdim. Ayağa kalktığımda yanağımı öpüp, "İyiki baban bir kahraman." dedi Min Wook'a.

Daha sonra ayağa kalkan Chan Yeol'a dönüp, "Min Wook geldiği için coşuyorsun ama onu doğuran bana selam bile vermiyorsun." diye sitem etti. Chan Yeol onun bu sözlerine karşılık olarak, "Alındın mı ha?" dedi bir yandan da Min Seon'un saçlarını karıştırırken. Min Seon ona bağırdığında elini teslim olurcasına kaldırıp özür diledi ve ona sarıldı.

Şu anda kafede duyduğumuz deklanşör sesleri hiçbirimizin umrunda değildi. Min Seon çıkış yaptığından bu yana geçen üç yılda çizdiği imaj tam olarak kendisini yansıtıyordu. Asla burnu havada ego yığıntısı olmamıştı.

Ailesi ve dostlarıyla dışarıda vakit geçirirken kasılmıyordu. Çıkacak haberlerden korkmuyordu. Belki de bu yüzden şimdiye kadar hakkında neredeyse hiç kötü bir makale yoktu.

Sadece Min Seon bir röportajında uzun süreli bir ilişkimiz olduğunu ve iki hafta içinde evleneceğimizi söylediğinde hayranları şok geçirdikleriyle ilgili yorumlar yaparken bazıları hamile olabileceğinden şüpheleniyordu.

İşin bu kısmında Yi Xing devreye giriyordu ve hakkını vermek gerekirse gerçekten çok çabalıyordu. Min Seon'a zarar verebilecek her şeyin önüne geçiyordu.

Bazı etkinliklerde bir araya geliyorduk ve kameralar karşısında dostça davranıyorduk. Daha sonrasında nasıl olduğunu anlamadan birbirimizi arkadaş olarak bulduk. Tabiki bunda Rei isimli bir kızla görüşmeye başlayıp Min Seon'a olan aşkının arkadaşlığa dönüşmesi büyük rol oynamıştı.

Bir masaya oturduğumuzda tüm ekip yanımıza geldi ve kucaktan kucağa dolaşan Min Wook'u uzun süre göremedik. Se Hun, "Bugün programın yok mu noona? Yeni albümün çıkalı çok olmadı." dedi Min Seon'a. Min Seon ona, "Olmaz olur mu? Bugün VVIPlerle toplantım var. Önemli kararlar almamız lazım." diye cevap verdi.

Baek Hyun hemen atlayıp, "Çok havalı. Kimler bu VVIPler?" sorusunu sordu. Min Seon o sırada kapıdan giren kızlara bakıp, "Siz ve sizin hanımlar." diye cevap verdikten sonra masaya gelen kızlara sarıldı.

The Pianist || XIUMINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin