medya: SeranDuyduklarım belki de hayatım boyunca duymak istemediğim cümleler yığınıydı sevdiğim adamın ağzından. Ta derinden yanan içim sessiz çığlıklarımda boğulup yüzeye çıkmak için gözyaşlarımı akmaya zorluyordu. Ben ne gidebildim orada ne de kalabildim ruhumla yanında. Ben çoktan uzaklarda, duymak istemediklerimin uzağında olmak için derinlere itiyordum kalbimi... Ama o kırılmaktan başka bir şey yapmıyordu.
"Seran, daldın gittin yine" derken gülümsüyor muydu o? Ah Yusuf, ben seni kalbime öyle bir yerleştirdim ki nasıl çıkartacağım seni oradan. Nasıl çıkartacağım yeşil gözlerini düşlerimden, nasıl çıkartacağım bana bakmayan ama anlamlı gözlerini kalbimden. O ise sevgilisi ile buluşacağı için çok mutluydu.
"Seran, iyi misin? Seni sınav çarptı galiba, olur böyle şeyler, kolay değil bitti ama geçti bak ya da acıktın değil mi? diye sorular silsilesiyle beni hayata döndürmeye çalışıyordu.
"Kendimi iyi hissetmiyorum, acaba ben eve mi gitsem, Yusuf ağabey?" dedim işte uzun zamandır ertelediğim ağabey sözcüğünü ona öylece deyivermiştim. Ağabey, gerçek dünya da öyle olacaksın ama iç dünyamda ağabeyim olamayacak kadar bana aitsin ve her zaman orada öyle kalacaksın. Ne yazık ki şuan böyle olmak zorunda...
"Saçmalama, az önce iyiydin, nereden çıktı hem gitmek, hani Deniz ile tanışmak istiyordun, Beslenme ve Diyetisyenlik bölümü ile ilgili bilgi alacaktın. Fırsat ayağında işte, hem sana yemek ısmarlayacağım, daha fazla söyletme ama abisi" dedi ve bana mı öyle mi gelmişti abi sözcüğüne vurgu yapmıştı. Ah Yusuf ayarlarımla oynadın, her şeyden anlam çıkarmaya o kadar alışmışım ki olmayan şeyler uydurmaya başladım.
"hadi bakalım gidiyoruz" dedi ve üniversite kampüsünde bulunan şık bir restoranta götürdü, daha çok öğretim görevlilerin takıldığı yerdi.
Kumral, uzun, çekik gözlü badem gibi, harika vücut hatları ve üzerine yapışan mor elbisesiyle mükemmel görünümlü bir kadın bize doğru el sallıyordu. Allah'ım ne olur bu o olmasın, başkası olsun diye dua ederken yaklaşmaya başladık oturduğu masaya. Ayağa kalktı ve sarıldı sevgilisine, benim Yusuf'uma, sevdiğime... Ben daha ne kadar küçülebilirdim karşılarında ve ezilmiş kalbimde...
"Hayatım, nasılsın, bak seni tanıştırayım, Seran" dedi. Kız böyle şaşırarak baktı ve beni bile etkileyecek bir gülümsemeyle bir hışımla Yusuf'a döndü.
" Ahh! Hayatım, Seran, Koray'ın burnunu ısıran kız mı? Hani şu sonra da ona ders anlatmak zorunda kalan" derken gülüyordu.
"Evet, canım ta kendisi, sana anlattığımda sen de çok merak etmiştin bak işte tanış, meşhur burun ısırıcımız Seran" dedi ikisi de gülümsüyordu. Ben ise dalga malzemesi olduğum için fitili çekilmiş patlamak üzere bir bomba misali gerim gerim geriliyordum.
"Seran, kusurumuza bakma böyle gülüyorum ama bu olay benim çok hoşuma gitmişti, boşboğaz Koray'a iyi yapmışsın seni tebrik ediyorum. Koray'ın havalanan bir yerlerinin aşağı inmesi güzel olmuş" dedi ve elimi sıktı. Keşke sinir bozucu biri olsaydı, hani filmlerde olur ya asıl kızın sevdiği çocuğun sevgilisi hep bir cazgır... bana da melek gibi gülümseyişi olan gelmişti.
Gülümsemek zorunda hissediyordum kendimi.
"Evet, hak etmişti ama bitti gitti, Koray ile unuttuk biz olanları, şimdi iyi birer arkadaşız" dedim.
"Sahi neden ısırmıştın burnunu, o bölümünü Yusuf anlatmadı" dedi ve ben Yusuf' a bakmıştım sebebi benim kilomdu... Bunu söylemek istememişti. Ama artık önemli değildi...
"Fiziksel görünüşüm yüzümden, anlaşıldığı üzere" deyip kendimi gösterdim.
"Ah canım özür dilerim" derken garson yanımıza yanaşmış, sipariş vermemizi istiyordu. Deniz ızgara ve salata istedi, yağı ve tuzunu kendi atmak istediğini de ekledi. Yusuf bana dönerek;

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbime Gelenler
Teen Fictionİç sesiyle başı belada olan bir kızın ilk aşk yolculuğundan hiç unutulamayacak olana doğru gitmesini anlatan bir hikaye, Seranın hikayesi bu. ****** birisi kalbine geldi; birisi aklını çeldi; diğeri ruhunu deldi ve o hiç pes etmedi. ****** Birisi a...