Geçmişli Gelecek

211 28 280
                                    

Dört Yıl Önce :

Üniversitenin kafesinde sıraya geçmiş kendime bir bardak çay alabilmek için yırtınırken, saçıma tutturduğum kalem biri tarafından hoyratça alınıp saçlarımın gelişigüzel açılmasına sebep oldu. Bir hışımla arkamı dönüp baktığımda saçıma tutuşturduğum kalemle bir şeyler yazıyormuş gibi yapan pis davar ile göz göze geldik.

"Hazır sıradayken bana da bir çay kap, canım"

"Az ye de uşak kullan, davar, hem kalemi geri ver bana çabuk!"

"Nedenmiş o, kalem bana lazım"

" Senin kalemin yok mu? Kalemsiz öğrenci mi olurmuş?"

"Senin gibi saçına toka yapanlardan kalem ihtiyacımı karşılıyorum ben sen merak etme"

"Demek benim gibi saçına toka yapanlardan ha! Çabuk ver kalemimi!"

"Seni masada bekliyorum, hey çayın yanına bir de yiyecek bir şeyler alsana" deyip bir öpücük attı, bir şey dememe izin vermeden masaya geçti bile...

Nasıl biriydi bu böyle? Abisi Rusya'ya gittiğinden beri beni hiç yalnız bırakmamış, destekçim, tesellicim aynı zamanda sürekli beni sinir edenim olmuştu.

Bak yine geldi şerefsiz Yusuf aklıma... Ama güzel şekilde değil, en derinlerden gelen nefret tohumları ile...

" Al bakalım çayını, bu da tostun!"

"Sen bir tanesin, bu arada canım çok sıkılıyor Seran, bir yerlere gidelim mi?" derken bir yandan da saçımdan bir tutam asi kıvırcığı çekiştiriyordu...

"saçın çok güzel kokuyor, böyle sakinlik, huzur kokuyor." Deyip burnunun dibine götürdüğü saçımı aniden çektim.

"öf! Bırak şu saçımı! Ben gelemem, bugün sınıfımızdan Burak diye bir çocukla kütüphanede ders çalışacağız. Finallere bir hafta kaldı, biliyorsun."

"Burak da kim? Biri gidiyor biri geliyor, hızınıza yetişilemiyor, Seran Hanım. Hem lisede de inektin, burada da inek olmaya adaysın."

"Evet ineğim, bir sıkıntın mı var? Sana ne kimle ne çalıştığımdan, hadi naş naş."

"EVET, bir değil bir çok sıkıntım var. Sıkıntılarımın en başını sen çekiyorsun, şimdi benimle geliyorsun... Yoruldum bir son bulmalı artık!

" Sana doyum olmaz, Koraycım ama benim seninle çene çalmaktan başka yapacak daha önemli işlerim var." Dedim ve eşyalarımı alelacele toplayıp gittim. Biliyordum neler söyleyeceğini ama duymaya daha hazır değildim.

Tam kampüse doğru yol almıştım ki motoru ile önümde durdu, kaskı uzattı ve " Bin, çabuk!"dedi, sanki binmezsem kötü şeyler olacak gibiydi. Sırtıma çantamı geçirip bindim ve ellerimi beline sardım, yanlış anlaşılmasın sırf düşerim korkusundan yani.

Kemer Phasellis'e doğru yola çıktık, yol boyunca kasklarımızdan da bir şey duyulmayacağı için sadece düşüncelerimde en derin kuyulardan birindeydim.

İstediği yere geldiğinde, güzelim tarihi eserlerin arasından geçerek eşsiz bir sahile ulaştık, henüz tatil sezonu açılmadığından bomboştu, belki bizim gibi birkaç çift, gitar çalan bir grup vardı.

En sakin yere geçip oturduk ve söze başladı. Bakışlarını benden hiç ayırmayarak:

"uzun zamandır buraya geliyorum, Seran... Böyle içimi ferahlatan bir yer burası, sakinleştiriyor beni. Abim bırakıp gittiğinde, sen harap olduğunda ve elimden hiçbir şey gelmediğinde de buraya geldim. Rahatladım, sürekli senin yanında sana destek olacağımı söyledim kendi kendime, senin beni gördüğün gibi seni göreceğime söz verdim burada. Arkadaşın olacağımı söyledim. Ama yapamıyorum artık, sana baktığımda bir arkadaştan daha ötesini görüyorum. Ben arkadaş gibi değil aşık gibi bakıyorum sana, gözlerinin ötesinde yanan küçük alev toplarını görmeye çalışıyor, kendimce anlamlar yüklüyorum bu sıfatlara... "

Kalbime GelenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin