5. Bölüm

327 69 399
                                    


Piyer Bezuhov ile içsel bir çatışmanın ortasında olduğum rüyamdan ayvalık tostunu kaptırdığım için uyanmıştım. Her daim bana muhalefet olan gıcık ses, 'sen ancak en özel kahramanlarla bile rüyalarında yemek yer, savaşını yaparsın. Millet rüyasında aşk görür, romantizm görür, sen ise yemek görürsün, birde utanmadan içsel çatışma dersin, olsa olsa bu oburlar arası atıştırma olur...' diye yine söylenmeye başlamıştı. Ona aldıracak durumda bile değildim tek düşündüğüm mega süper karışık ayvalık tostumun ve barbekü soslu baharatlı patates kızartmamın ellerimden gidişiydi.

Sabah sabah olsa da şuan nasıl yerdim dediğim bir yemeğe yine çok bilmiş gözlükleriyle bakan iç sesimin öğürme sesi karışıyordu.

İstemsiz bir heyecan ile aynanın karşısında üstüme başıma çeki düzen verirken tabi ne kadar verebilirsem bir yandan da acaba bugün beni ne sürprizler bekliyor diye düşünmeden duramıyordum. 

Aşağı indiğimde midemi saran beynimde açlık çığlıklarının duyulmasına sebep olan mis gibi kokan sucuklu yumurta bile olacak olanları düşünmekten beni alıkoyamıyordu. Yine de çok açtım, dediğim gibi stres altında dahi yiyen insanlardandım ben. 

Annemin 'az ye kızım!' nidalarına rağmen gömüldüğüm kahvaltıdan beni alıkoyan servis şoförümüz Hasan ağabeyin arabasının korna sesiydi. Babam gözlüklerinin üstünden 'bugün de tatsızlık istemiyorum yoksa olacaklara katlanırsın' bakışı altında beni yolcu ediyordu. İşe bak yha! Milletin babası öper, koklar, sarar, sarmalar, haksızlıklar karşısında dik dur der, benimki de sanki dünyayı başlarına yıkmışım, en haylaz en yaramaz çocukmuşum gibi davranır.

Soruyorum dalga geçen birine ne yapılır? Hazır cevap iç sesim elinde tırnak törpüsüyle ki o benim için bir ömür törpüsü 'insanın senin gibi bir kızı olunca öpüp başına koyması değil, vurup ensesine atması gerekir' dedi. Çok merak ediyorum ben buna ne yaptım, kesinlikle çocukluğuna inilmeli bunun, keşke bir yerlerde kapatma düğmesi olsa.

O gün heyecandan okulun nasıl geçtiğini, derslerde ne anlatıldığını bile anlayamadım. Heyecanımın sebebi ne olacağını bilememden kaynaklanıyordu. Her ne kadar Sibel kafamı ütülese de onu bile tınlayacak durumda değildim. Korayı bile okulda görmemiştim, görmediğim gibi sanki gelmeyişinin sebebinin ben olduğumu herkes biliyor gibiydi. Ta ki son derse girene kadar! Ne çocukmuş yha bir burun ısırdık sanki kafa göz daldık, gerzek! Pış pış ailenin mızı mız çocuğu...

Benim sınıfta oturduğum sıranın penceresi bahçeye bakıyordu, son saatlere doğru Sibel oraya oturmak için can atar, oturunca da ders boyunca dışarıyı izlerdi. AMA bu defa ona izin vermedim. Çünkü ona dünden çok kızgındım. 

'Kızgındın da ondan mı dün heyecandan uyuyamadın, gerzek, yemezler balım gülüm, yemezler'  diyen iç sesimin bir kez daha kıro olduğunu anladım. 

Neden bu saatlerde camdan dışarı bakıyormuş diye merakımdan bakmaya başlayınca, futbol oynayan yakışıklı erkek yığını gördüm ama orada daha göze çarpan burnunda küçük bandajıyla gözüme takılan Korayı da gördüm. Ben, yazık, gelmemiş benim yüzümden diye düşünürken adam çoktan gelmiş, top peşinde koşturuyordu.

 Ayıp ya! Ben bu şekilde düşünürken iç sesim şaha kalkmış meraklı meraklı tepeden tırnağa beğenmiş bir ifadeyle izliyordu.

Ben böyle dalmışken, Sezen Hocamızın, "Seran, ne oluyor sana, iyi misin? Camdan dışarı bakmakta ne oluyor?  soruları ile kendime gelmiştim.Ne yapacaktım ben şimdi yaa! 

"Özür dilerim, biliyorsunuz malum olaydan dolayı dalgınım." dediğimde sınıfta fısıldaşmalar, gülüşmeler olmaya başladı. Olay dersten çıkmış, herkesçe komik bence trajikomik bir dertleşmeye dönüşmüştü. 

Kalbime GelenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin