Sanal Gerçeklik

174 41 282
                                    

İlk başlarda çok güzel bir rüya görüyorsundur, bir anda kabusa dönüşmeye başlar ve sen uyanmak istersin ya benim kabusum rüyamın güzel olup olmadığını bilmeden önce başlamış uyanmak için farkında olmam şart koşulmuştu.

Düştüğüm kuyudan çıkmam için uzatılacak el kalmamış benliğimde kaybolmam çok uzun sürmemişti. Ama gerçekliğime dönmem gerçek kabusumu hayattayken yaşamam lazımdı. Dörtlünün arasında beş olarak kaybolmadan önce dışlanmışlığımın çaresizliğini alıp götürmeliydim buralardan.

Git buradan, Seran! Uzaklaş onlardan! Yoksa ne söylemek istediğin kelimeler ne de kurmak istemediğin cümleler dökülmeden uzaklaş buradan! Melankolini onlardan uzakta yaşa! Gerekirse ben de seninle arabeske bağlarım bu gece. Ama şimdi git!

İlk defa benimle aynı düşünceleri paylaşan iç sesimi dinleyip gitmeye karar verdim buradan. "Aaaa hepiniz buradasınız. Ne kadar güzel! Size daha fazla doyum olmaz, oyununuz bölünmesin" derken bir yandan dişimi gıcırdatıp tırnaklarımı da yememek için kendimi zor tutuyordum.

"Gel sen de oyuna katıl diyeceğim ama senin yapacak önemli işlerin vardır şimdi, Kuzen!" samimi olmayan konuşması gıcıklığına "yok benim işim, ben de oynayacağım" dememi sağlayacaktı. Ama içimden bana gitmemi söyleyen iç sesimi dinleyip buradan kaçmalıydım.

"Evet, canım var, arkadaşım bekler" derken sayısını atan Yusuf yanımıza gelmişti.

"Nasılsın bakalım, Seran? Duydun mu ÖSYM iki güne sınav sonuçlarını açıklayacak, heyecan var mı?" dedi. Ben de ona "Hacı, şimdi kim takar duyuruyu" desem çok mu kaba olur, rezil mi olurdum acaba?

"Tabiki heyecanladır, sıkıntıdan zayıflamış bile" diyen Deniz zayıfladığımı fark ettiği için sevinmiştim.

"Vermesi gereken daha fazla kilosu olduğundan fark edemedik belki de" diyen Koray'a "ben sana ne yaptım ki bu kadar acımasızsın" bakışları ile bakarken ağzımdan başka cümleler çıkmıştı.

"Seni insan yerine koyup, merak edip buraya geldim. Sosyal medyadan burada olduğunu gördüm. Kaç gündür telefonlarıma da cevap vermeyince buraya yakın bir yerdeydim ve atlayıp geldim. Ama sen değmezsin ne endişe edilmeye ne de meraka. Sen, sen o aynı burnunu ısırdığım günkü şımarık çocuksun. Büyümeyeceksin de." diye kimsenin konuşmasına izin vermeden bir hışımla çıktım.

Embesiiiiiiiiiillllllllll, embesiiiiiiillllllllllll

Bowling salonundan çıkarken o anda gözüme bir boks makinesi çarptı. Küçük bir çocuğun topu indirmeye çalıştığını görüp, yavaşça çocuğu kenara itip topu indirip sinirle bütün hıncımla topa vurdum. Öyle bir vurdum ki beş olmanın acısını, Yusuf'un mutluluğunu, Koray'ın embesilliğini akıttım bir enerjiyle yumruğumdan topa.

Çocuğun tuhaf bakışları yaptığım sayıda benim bakışlarım ise vurmanın etkisi ile acımaya başlayan elimdeydi.

"oha! Sen ne yaptın?"

"Kusura bakma ufaklık, çok sinirli idim, jeton kaç para ise borcumu ödeyeyim"

"yok, abla yok senin sayende bedava bowling kazandım.

"Nasıl yani"

"Abla erkekler bile bu kadar sayı yapamıyor. Hem biliyormusun? 2575 sayısını geçenlere Bowling oyunu bedava ve sen geçtin."

"öyle mi? fark etmedim. Ama sana özür hediyem olsun. Git ve oyna"

"Tamam, bunu özür olarak kabul ediyorum abla"

"Ne yapıyorsun burada, Cenk" diyen aksanı tuhaf adama bakıyordum.

"Amca, bu abla benim jetonumla topa vurdu ve sayı yaptı. Şimdi bize Bowling hediye oynayalım mı? Sinemaya sonra gideriz." Diyen çocuğun demek amcasıydı bu tuhaf aksanlı.

Kalbime GelenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin