Merhamet

4.4K 427 404
                                    

"Jason bu çok güzel..." diye fısıldadığımda o yanaklarımdan akan gözyaşlarını siliyordu. Bakışlarımı tekrar ona çevirdiğimdeyse montunun cebinden ufak bir kutu çıkarıp açtı. İçindeki kolyeyi eline alıp bana çevirdiğinde üzerinde minik bir güneş olduğunu fark ettim. Bir kürenin içinde gerçek alevlerin döndüğünü arada ışınlar saçarak dağıldığını... "Bunu sen yapmışsın." diyerek elime aldığımda ısısını fark edebiliyordum. "Sizin Dünya'nızda tam olarak nasıl sorulduğunu bilmiyorum...Galiba sevgilim olur musun demeliyim ?" dediğinde resmen kekeliyordu. Şaşkın şaşkın bir elimde kolyeyle ona bakarken kendini daha kötü hissetmiş olmalı ki bakışlarını sürekli etrafta gezdirmeye başladı. Kıkırdamalarıma engel olamasam da "Evet öyle deniliyor." diye fısıldayıp boynuna atlamam aynı anda gerçekleşti. Beni hafifçe havaya kaldırdığında hala ağlıyordum. Hem kıkırdayıp hem ağlıyordum. "Seni seviyorum Alison." diye fısıldadı. "Bende seni." diye karşılık verdim. Şuanda kalabilirdim. Hayatımın sonuna kadar şuanda. Şuan mükemmel...
***
Rüyadan uyandığımda yatağımda yatıyordum. Batan güneşten yayılan ışınlar odamın penceresinden içeri sızsa da hala soğuğu hissedebiliyordum. Hafifçe toparlanıp dirseklerimden destek alarak yatakta oturur vaziyete geçtim. Son hatırladıklarım Dard'ın beni zehirlemesi , Zihineflerin yani Canace ve Candance'nin Percy'e işkece etmesi ve Dard'ın beni tehtit etmesi... Bir anda ayak bileğimdeki metalin sertliğini fark ettim. Kalın demirden bir kelepçe ayak bileğime takılmıştı. Çekiştirdiğimde zincirin şakırtısını duydum. Odamın çapraz köşesindeki boruya bağlanmıştım. Su boruları olduğunu tahmin ettiğim üç ince boru vardı yan yana tam köşede sabit bir şekilde duruyorlardı. Ayağa kalkıp zincirin bağlantısını çözmek için çabalasam da boşunaydı. Hem borular hem de zincir çok sağlamdı. Zincirin uzunluğu odada hareket etmem için yeterliydi ama hiçbir şekilde çözülecek gibi durmuyordu. Güçlerimi kullanırsam muhtemelen Dard enerjiyi hemen hissederdi. Çaresizce odanın camından aşağı sarktığımda ilk kez üçüncü kat bu kadar yüksek gelmemişti. Bir an önce buradan çıkmalıydım. Dard ile evlenmeyi kabul edemezdim. Percy'e zarar vermesine de asla izin veremezdim. Tam o sırada kapı hızla açıldı. Dard yanında iki koruma ve ufak bir kadınla içeri girdi. Kadın titrek titrek hareketlerle kendisinden büyük bir torbayı taşıyordu. Dard'ın göz işaretiyle kadın torbayı yavaşça yatağa bırakıp hızla ama küçük küçük adımlarla dışarı çıktı. Dard omzunun üstünden korumalara döndüğünde ise korumalar da kapıyı dışarıdan kapatarak çıktılar. "Merhaba Alison , nasılsın ?" diye sorduğunda sessiz kalmayı tercih ettim. Sinirlenmek şu konumda bana daha çok hataya neden olacaktı. "Heyecandan mı konuşamıyorsun sevgilim ?" kaşlarını kaldırıp sanki yaptıklarından kendisi sorumlu değilmiş gibi davranıyordu. "Hayır." diye fısıldadım. İfademi değiştirmeden ve gözlerimi kaçırmadan ona odaklanmıştım. Yaptığı bunca şeyin ardından en ufak bir suçluluk hissetmiyordu. Üstüne üstlük gayet normalmiş gibi gelip benimle konuşuyordu. "Percy nasıl ?" diye sorduğumda elini havada sallayarak "Arkadaşın için endişelenmene gerek yok. Düğünümüzden sonra kendisini görebilirsin." dedi. Yavaş adımlarla odada dolaşıyordu. "Gerçekten yaptığının doğru olduğunu mu düşünüyorsun ? Gerçekten bu düğünden sonra seni seveceğimi falan mı düşünüyorsun ?" dediğimde bana dönerek "Bana başka çare bırakmadın Alison." hiçbir pişmanlığı yoktu. Ne dersem diyim Dard'ın değiştiği yoktu. Sadece istediğini elde ettiği için öyle davranmıştı. Sinirlenmemeye çalışsam da istemsizce yumruklarımı sıkıyordum. "Jason'ı öldürdükten sonra seni seveceğimi mi düşünüyorsun ?" cümlemi bitirdiğim anda bana dönerek gülümsedi. Kışkırtıyor diye düşünerek kendimi sakin tutmaya çabaladım. "Aa evet. Biricik mükemmel Jason'ı öldürdüm. Jason Craft'ı öldürdüm..." sonra bana yaklaşarak sanki delirmiş gibi bir anda bağırmaya başladı. "...evet öldürdüm ! Ben Jason Craft'ı öldürdüm çünkü iyi olan bendim ! Güçlü olan bendim zayıf olan ise o ! Seni hak eden bendim ! Sevgini hak eden bendim !" yüz yüze sayılırdık. "İstesen de istemesen de Alison , bugün o salona geleceksin. Ve ben ne istersem onu yapacaksın. Yoksa küçük kahramanının yavaş yavaş ve acı çekerek ölümünü izlersin. Sakın merhamet göstereceğimi düşünme. Merhamet zayıflara göredir." dişlerini sıkarak konuşuyordu. Yavaşça geri çekilip yakasını düzeltti. "Akşam 8'de balo salonunda görüşmek üzere sevgilim." diyerek odadan çıktı. Boğazımın alev alev yandığını , nefes alamadığımı hissediyordum. Tüm kinini ve nefretini kusmuştu. Jason'dan bahsederken... Avuçlarımı açtığımda tırnaklarımın derin kırmızı izler bırakmış olduğunu gördüm. Gelinliğin bulunduğu torbaya bakışlarımı çevirdiğimde ise fazla vaktim olmadığını düşünmeye başladım. Yaklaşık iki saatim vardı ve bu iki saatin içinde hem kendim bu aptal zincirden kurtulmalıydım hem de bir sürü Aris'i atlatarak Percy'i kurtarmalıydım. Dard güçlerimi kullanmaya başladığım anda hissedecekti. Olabildiğince hızlı ve güçlü olmak zorundaydım ki bir şansım olsun. İlk önce kapıdaki korumalardan kurtulmalıydım. Amarande'yi sakladığım yeri Dard'a söylememiştim. Geldiğimiz gün bana sadece kılıcımı saklamam gerektiğini halktan tepki göreceğimi söylemişti. Odamdaki dolabı kenara iterek altındaki parkeyi çatlak köşesinden tutup kaldırdım. Amarande tüm ışıltısıyla parke boşluğunda duruyordu. İstemsizce yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu. "Seni görmek güzel." diye fısıldayarak kılıcımı elime aldım. Bakışlarımı camdan dışarı çevirdiğimde Dard'ı ve yanındaki savaşçıları gördüm. Bahçede düğünün girişi için son hazırlıkları kontrol ediyorlardı. Tam sırasıydı. Hızla kapının yanına geçerek kendimi olabildiğince görünmez kıldım. Tüm nefesimi tutarak bir anda bağırmaya başladım. "Yardım edin ! Biri yardım etsin !" anında kapı açıldı ve içeri korumalar doluştu. Üç kişilerdi. Ve hepsi de benden kat kat iriydi. Amarande'yi sallamaya başladığımda ilk ikisi daha ne olduğunu bile anlamadan kendilerini yerde buldular. Üçüncü koruma ise daha iri ve daha güçlüydü. Koluna ve bacağına bir kesik atmama rağmen yakamdan tutarak beni karşı duvara savurdu. Canımın yanması kendime gelmemi sağlamıştı. Ayağa kalktığımda bana korkuyla bakmasından ve güçlediğimi hissetmemden anladığım kadarıyla Banshee'ye dönüşmüştüm. Bu hala kontrol edebildiğim bir güç değildi. Yavaşça ona doğru adım atmaya başladığımda kılıcını yere bırakıp geri geri çekildi. "Anahtarlar nerede ?" diye sorduğumda hala korkuyla bana bakıyordu. "Anahtarlar nerede dedim sana !" titreyerek elini cebine soktu. Üstünde değişik birçok anahtar bulunan bir anahtarlık çıkardı. "Bu... bu küçük olan." diye fısıldadığında anahtarlığı elinden kapıp bacağımdaki kelepçenin kilidine soktum. Kelepçe açıldığında kelepçeyi son korumanın bileğine takıp biraz önce öldürdüğüm Aris'in cüppesini kaptığım gibi odadan çıktım. Üzerinde Atlantis'in sembolünü bulunduran cüppeyi giydiğimde koridorun başındaydım. Koridor tahmin ettiğimden daha boştu ama yine de tehlikeyi göze alamazdım. Amarande'yi cüppenin içine saklamaya çalışarak yürümeye devam ettim. Bakışlarımı yerden kaldırmadan iki kat indikten sonra balo katındaydım. Çevremde bir sürü Aris vardı. Kimisi bana çarparak kimisi de yanımda gelip geçerek koşturuyordu. Herkes balo salonundaki hazırlıklara yardım ediyordu. Hızlı adımlarla mahzene giden basamaklara saptığımda ilk katta bir sorun yoktu. Ama ikinci katta neredeyse otuza yakın koruma vardı ki bu kadar koruma olması Percy'nin bu katta olduğundan emin olmamı sağlamıştı. Percy'i bulsam bile buradan nasıl çıkacağımızı bilmiyordum. Ama pek de ileriyi düşündüğüm söylenemezdi. Tek bir şansım vardı. Tek bir şans... Nefesimi topladım ve bir anda ortaya çıktım. Koridorun ortasına yürüdüm. Çıplak ayaklarım zemine bastıkça soğuğu tüm vücudumda hissediyordum. Cüppeyi çıkarıp attığımda tüm korumalar silahlarını bana doğrulttu. "Odaklan..." diye fısıldayarak nefesimi serbest bıraktım. Baştan ayağa değiştiğimi hissediyordum ve bana korkuyla baktıklarını görebiliyordum. Yavaş adımlarla geri çekilmeye başladıklarında ben de onlara doğru adım atmaya başladım. Percy'nin hücresinin önüne geldiğimde anahtarları çıkarıp kilide soktum. Percy hızla ayağa kalktı. "Bu şekilde gelmemeni tercih ederdim ufaklık yani pek geline benzemiyorsun ama yine de..." kıkırdayarak hücrenin kapısını açtım ve geldiğim ilk günden beri söylemek istediğim şeyi dudaklarımdan serbest bıraktım : "Hadi buradan gidiyoruz , hemen."

ARİÇEM 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin