Tanımak

4K 306 1.6K
                                    

Onda tanıdık gelen şeylerden biri de buydu. Ama nedense zihnimde bir yerde anılarım çatışıyordu. Neden tanıdık geldiğini hala çıkarabilmiş değildim. "Bu yaptıkların... Bunlar olağanüstü Alex. Bir ara element savaşçısının yapabileceği güçte şeyler değil bunlar." Alex sanki bu tepkimi bekliyormuş gibi bakışlarını ayak uçlarına odaklayıp tekrar kaldırdı. Hafifçe gülümsediğinde gamzesi yanağında belirdi. Şimdi daha da tanıdık geliyordu. "Alison ne hissettiğini biliyorum. Sana nereden tanıdık geldiğimi de sen biliyorsun." yavaş adımlarla gerilediğimde Alex hala kendinden emin gözüküyordu. "Bunu şu an Jason'a söyleyemezsin Alison sanırım bunu da biliyorsun. Gerisini de kurcalamak isteyecektir. Ve eğer bu işe karışırsa zamanın dengesiyle oynamış olursunuz. Şu an değil , şu an doğru zaman değil. Hayatlarımızla öderiz bedelini." diye fısıldadı.
***
Suyun bardağımı dolduruşunu izliyordum. Bütün gece birkaç saatlik uyku dışında gözümü bile kırpmamıştım. Dün yoğun bir idmandan çıkmış olmama rağmen Alex'in dediklerini düşünmeden edemiyordum. O güven veren tavrından sonra dün ki söyledikleri beni ürkütmüştü. Gerginliğimi üstümden atamıyordum ve sanırım şu an son istediğim şey onunla karşılaşmaktı. Saatlerce düşünmüştüm. Boş boş tavanı izleyerek bütün ihtimalleri kafamda belirginleştirmeme rağmen ona net bir pencereden bakmak bu kadar kısa sürede imkansızdı. Sadece sanırım artık şundan emindim kesinlikle bizi sandığımızdan daha iyi tanıyordu. Jason ile onu antrenman yaparken karşıya karşıya izlediğimde bunu daha iyi fark etmiştim. Genellikle hiç kimse bu kadar uzun süre Jason'a dayanamazdı. Ama Alex sanki bir sonraki hareketini ezberlemiş gibi her hamlesine geri karşılık vermişti. Jason'ın ekstra çaba harcaması gerekmişti ki bu Jason için de aşıldık bir şey değildi. "Onda bir şey var Alison. Farklı bir şey. Ara element olmak için fazla iyi. Neredeyse Noah'dan bile daha iyi. Bize anlattıklarının dışında bir şeyler var." dediğinde Alex'in cümleleri zihnimde tekrar belirmişti : "Bunu şu an Jason'a söyleyemezsin Alison sanırım bunu da biliyorsun. Gerisini de kurcalamak isteyecektir. Ve eğer bu işe karışırsa zamanın dengesiyle oynamış olursunuz. Şu an değil , şu an doğru zaman değil. Hayatlarımızla öderiz bedelini."
***
Bardağı parmaklarımla kavrayıp tek nefeste diklediğimde suyun soğukluğu bir nebze olsun kendime gelmemi sağlamıştı. Aslında uyumak şu an mantıklı bir hareketti. Saat 05.37'yi gösteriyordu. Bu demekti ki antrenman saatine 2 saat vardı ve benim sanırım uykusuzluktan göz altlarım mosmordu. Jason'ın beni böyle görmesi de iyi olmazdı. Sorgulayacağından ve yalan söylersem anlayacağından emindim ki bu onu daha da kızdırırdı. Mutfak tezgahına yaslanıp diğer günümü kararlaştırmaya çabalarken hafif bir kilit sesi duydum. Başımı arkaya çevirdiğimde mutfak kapısının yavaşça açıldığını ve birinin içeri girdiğini gördüm. Sadece tezgahın üstündeki ışık yanıyordu ki mutfak evin en uç köşesindeydi ve bu çok loş kalmasına neden olmuştu. Tek bir cam vardı ve aydınlatmanın da çok iyi olduğu söylenemezdi. Silüet yavaşça bana yaklaştığında sarı saçları onu tanımama neden oldu. "Jason ?" bardağı yavaşça bıraktığımda Jason yeni uykudan uyanmış haliyle bana yaklaştı. Yüzümü avuçlarının arasına alarak "Ağladın mı sen Ally ?" diye sorduğunda başımı sağa sola salladım. "Uyku tutmadı." biraz daha eğilerek ifademi iyice inceleyince "Kafan neye takıldı ? Anysia ve sen geldiğinizden beri tuhafsınız. Neyiniz var ?" dediğinde daha fazla saklamak istemediğimi fark ettim. Anysia'nın anlattıklarını bir çırpıda anlattığımda uykudan yeni uyanmış hafif şiş gözleri ve dağınık saçlarıyla masum bir şekilde beni dinliyordu. Beni kucaklayıp tezgaha oturttuğunda şimdi yüzlerimiz aynı hizadaydı. Son cümlem bitene kadar dikkatle beni dinledi. İçimdeki her şeyi hissettiğim her korkuyu tek tek anlattım. Alex kısmını atlayarak tabi. Henüz Alex durumunu ben de tam olarak kafamda oturtmuş değildim ve Jason zaten bir sürü sorunla ilgilenirken onu farklı bir karmaşaya daha sürüklemek istemiyordum. "...onu kaybetmek istemiyorum Jason. Buna katlanamam." dediğimde hafifçe tebessüm etti. "Hey hey , Ally Logan'ı kaybettiğin falan yok. En son bir hayali görüntüye inandığında ben ölmüştüm ve Dard ile az kalsın evleniyordun. Doğruluk payını söyler misin bana bu hayallerin veya görülerin ?" söylediği her ne kadar mantığıma yatsa da endişe içinizi kemiren bir kurttur ya hani. Sizi ele geçirdikten sonra belki kurtulmanızın en zor olduğu şeylerden biridir. Endişe ; aslında tam anlamıyla gereksiz bir yorgunluk. Sonuca henüz ulaşmamışken kafanızda kurduğunuz farklı kapılara çıkan farklı yollarla bir tür kendinize işkence ettiğiniz yöntem. Söz konusu Logan olduğundaysa benim için endişelenmemek pek mümkün değildi. "Bak şimdi şöyle yapalım ; sen bence biraz uyumalısın. Antrenman saatini akşama ayarlarım. Hem vücudun biraz toparlanmış olur hem de sakinleşirsin. Akşam tekrar konuşuruz. Gerekirse Dionysos'a da danışabiliriz." başımla onayladığımda kesinlikle uyku fikrine sıcak bakıyordum. Vücudumun ağrıdığını ve göz kapaklarımın daha fazla açık kalamayacağını biliyorum. Sadece sanırım kabus görmekten korkuyordum. "Benimle uyur musun ?" diye sorduğumda kolumu yavaşça çevirerek bileğimin iç tarafına küçük bir öpücük kondurdu. Tezgahtan kayıp yanına indiğimde saçlarımı kulaklarımın arkasına atmakla meşguldü. "Seve seve Alison Grace." diye fısıldadı. Elini tutup omzuna yaslandığımda nefes alış verişinin beni sakinleştirdiğini fark ettim. Yukarı odaya çıktığımızdaysa sanırım kollarının arasında birkaç dakika içinde çoktan uyuyakalmıştım.
***
"Merhaba Alison , seni bu sabah eğitimde göremedim." irkildiğimi fark ettiğinden emindim ama yine de çaktırmamaya çalışarak hafifçe gülümsedim. "Geçen gün seni korkuttuğum için özür dilerim." yavaşça ona dönerek "Korkutmadın." dediğimde kaşlarını kaldırdı. Tavrı sinirlenmeme neden olmuştu. Tam dudaklarımı aralayıp öfkemi kusmak üzereyken kapı ardına kadar açıldı. "Ally bunu görmek isteyebilirsin."  Dionysos odaya daldığında ikimizde yerimizden sıçradık. Şaşkın ifademe bir açıklama yapma gereği duymuş olmalı ki Dionysos derin bir nefes alarak "Logan geldi Ally." dediğinde bir anda tüm algılarım açıldı. Hızla kapıya yöneldiğimde  ise tam çıkmak üzereyken Dionysos elini kapıyla arama koyarak çıkmamı engelledi. Bir an duraksayıp başımı çevirdiğimde Dionysos "Ally , herkes geldi. Sadece..." bir sorun olduğu bakışlarından belliydi. "Ne ? Sadece ne Dionysos ?" Alex araya girerek "Sanırım eksiğiniz var. Eğitim evi anlatılanlardan daha hareketliymiş." diyerek üst kata çıktı. Peşinden ben de koşar adım merdivenleri tırmandığımda Jason ve Noah girişte karşılıklı konuşuyorlardı. Noah'un pek de iyi bir durumda olduğu söylenemezdi. Kıyafetleri paramparçaydı. Saldırıya uğradıkları her halinden belliydi. Beni gördüğünde bir an duraksadı. Bakışlarını benden ayırmasına fırsat vermeden ona sarıldım. "Hey hey Ally , iyiyim. İyiyiz merak etme. Logan da iyi." onu çok özlemiştim ama Logan'ı görmeden içim rahat etmezdi. "Nerede ?" diyerek geri çekildiğimde ortak salonu işaret ettiler. Evin planına henüz alışmış değildim ama şu an bu bile bir problem değildi. Koşarak salona girdiğimde Anysia'nın yanına oturmuş olan biteni anlatıyordu. Anysia bakışlarıyla beni işaret ettiğinde hala bana karşı çekingen olduğunu fark ettim. Logan yavaşça döndüğünde bakışlarımız buluştu. "Bakın burada kız kardeşlerin en güzeli varmış." diyerek ayağa kalktığında ise kollarını iki yana açıp bana doğru yürümeye başlamıştı bile. Beni kucaklayıp havaya kaldırdığında nefes aldığını görmek , iyi olduğunu bilmek... Sırtımdaki tüm yük sanki bir anda kalkmıştı. Geri çekildiğimde "Herkes geldi mi ? Paeon nasıl ?" dediğimde Logan bir an duraksasa da başını aşağı yukarı salladı. Herkes ortak salonu doldurmaya başladığında en son Riddle ve Jason içeri girdi. Hararetli hararetli bir şeyler konuşuyorlardı. Gözlerim etrafta dolaşırken Alex'in bir köşede etrafı izlediğini gördüm. Şu an onu düşünecek kafada pek değildim. Jason ile göz göze geldiğimizdeyse hafifçe tebessüm ederek göz kırptı. Logan'ın yanımda olmasının beni ne kadar rahatlattığının farkındaydı. "Bir şey kaçırdım mı ?" diye sorduğunda Noah'un yanıma geldiğini yeni fark etmiştim. Kıyafetlerini değiştirmişti. Yüzündeki lekeleri silmiş , biraz öncenin aksine şu an temiz kokuyordu. Başımı iki yana salladığımda biraz daha yaklaşarak elini omzuma koydu. "Hey , Percy nerede ?" dediğimde Noah bir an için bu soruyu beklemiyormuş gibi baksa da "Sanırım bunu Riddle'dan dinlesen daha iyi olacak Ally." şimdi sorunu anlamıştım. Herkes dönmüştü. Percy hariç herkes... Çaresizce bakışlarımı Jason'a çevirdiğimde zaten beni izlediğini fark ettim. Kızgın bakışlarını Noah'un üstünden çektiğinde benim haberimin olmasını istemediğini anlamam uzun sürmedi. Bu bakışını tanıyordum. Her zamanki soğukkanlı haliyle "Hallederiz Alison." der gibiydi. "Onu neden geride bıraktınız ?" diye sorduğumda Noah omuz silkerek "Diğer grupla yolun yarısında karşılaştık Ally. Percy'i en son saldırı anında Dard ile savaşırken gördüm. Sonra ikisi de ortadan kayboldu. Puf. Saatlerce aramamıza rağmen tek bir iz bulamadık." diye cevapladı. "Dard mı ?" istemsizce bu isim bile yumruklarımı sıkmama yeterliydi. "Dard ve Pan..." Noah ise sanırım ikinci ismi telaffuz ederken daha çok zorlanmıştı. "İyi de neden Percy ?" Noah bakışlarını yavaşça bana çevirerek "Senin için güzel bir yem Alison. Senin için ne kadar değerli olduğunu bilmeyen kalmadı , ne kadar yakın olduğunuzu da." dediğinde tek düşünebildiğim Percy'nin Lucifer'ın elinde olmaması gerektiğiydi. Ona yapacaklarını hayal bile edemiyordum. "İlk olarak Logan ve bana saldırdılar. Herhangi birimiz seni onlara çekmek için güzel bir yem oluruz. Ama nedense Percy görüş alanına girdiği anda her birinin tek odak noktası o oldu. Tam anlayamadım ama bizden çok onun peşindelerdi sanki..." bir anda parçalar yerine oturur ya hızla Alex'e bakışlarımı çevirdiğimde hafifçe başını aşağı yukarı salladı. Odadan çıkmak için hızla kapıya yöneldiğinde ise Noah'un kolundan kurtulup ben de peşinden gittim. Jason çıktığımı fark etmişti ama durmak gibi bir niyetim yoktu. Koşar adımlarla Alex'i takip ediyordum. "Biliyordun ! Biliyordun ! Başından beri istenen bedenin Percy olduğunu biliyordun ! Bunu söyleseydin onları uyarabilirdik ! Seni ahmak !" hızla geri döndüğünde istemsizce ona çarptım. Sıkıca kollarımı tutup beni duvara savurduğunda "Hiçbir şeyden haberin yok ! Hiçbirini bilmiyordum ! Alison sadece bedenin sen olmadığını biliyorum. Başka bir şey bilmiyorum." diye fısıldadığında onu geri itmeye çalıştım. Yerimden kıpırdamam bile mümkün değildi. "O bir ölümsüz. Ona herhangi bir şey yapamazlar." Alex yavaşça geri çekildiğinde "O kadar emin olma Alison. Lucifer'ı tanımıyorsun." diye fısıldadı. "Sen tanıyor musun ki ?" diye bir ses geldiğinde ikimizin de tepkisi aynıydı. Hızla bakışlarımı Jason'a çevirdim. "Geri çekil." Alex anında benden uzaklaştığında bakışlarını Jason'dan kaçırmıyordu ama dediklerini uyguluyordu. "Sanırım Alex'in bize anlatacakları var." Alex'in bakışları benimle tekrar buluştuğu anda her şeyi anlatacağını anlamıştım. Köşeye sıkışmıştı ve sanırım o da saklamaktan yana kullanmak istemiyordu hakkını. Sadece söyleyeceklerini Jason'ın nasıl karşılayacağından korkuyordu sanırım. "Beni nereden tanıyorsun ?" Jason'ın direkt böyle bir şey soracağını beklememiştim. Alex bir süre bekledikten sonra bakışlarını benden çevirip Jason'a odakladı. Beklediği son cevabı verdiğinden emindim : "Sanırım Ariçem'de kardeşler birbirini pek tanımıyor."

ARİÇEM 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin