Çiçek Şövalyesi

4.1K 386 141
                                    

Vakit kaybetmeden Istvan'a ulaşmak zorundaydık ama adını bile bilmediğimiz birisi tarafından rehin alınmıştık. Savaşçının arkasından yürürken zırhına işlenmiş çiçek desenlerini inceliyordum. Bu kadar sevimli bir ortamda bu duruma düşmek ne kadar alakasız dursa da şu an için yapılabilecek tek şey uyum sağlamaktı. Herhangi bir saldırıda bulunamazdım ; Percy ve Dionysos ellerindeydi. Tam karşımızda yükselen şatoya doğru uçmakta olan ejderhalara çevirdim bakışlarımı. İlk kez bu yaratıklarla karşılaşıyordum. Ariçem'de adını bile bilmediğim canavarlarla savaşmıştım ama daha önce bir ejderhaya denk gelmemiştim. Gökyüzünde güneş olmamasına karşılık aşırı bir sıcak vardı. "Neden bizimle tanışmak istiyor ? Efendiniz yani ?" şatoya yaklaşık 300 m kalmıştı. Savaşçı ilk önce cevap vermeyecek gibi yürümeye devam etse de tekrar sorduğumda "Sizinle tanışmak istiyor. Sadece sizinle Aikaterine." diye cevapladı. "Alison. Bana Alison demeni tercih ederim." savaşçı umursamadan yola devam etti. Merdivenlere geldiğimizde ejderhaların hareketleri zemini titretiyordu. Şato aynı bahçelerde olduğu gibi çiçeklerle bezeliydi. Her yerden farklı kokular hücum ediyordu. Percy ve Dionysos'un elleri arkadan bağlı bir şekilde getirildiklerini gördüğümde yanlarına gitmek için adım atsam da savaşçı yolumu kesti. "Önce Efendi." sert bir dille ve göz teması kurmaktan kaçınarak konuşmuştu. "Tamam , sadece arkadaşlarımı çözün. Silahlarımızı zaten aldınız." dediğimde Dionysos'u çözdüler. "Kahraman bağlı kalacak. Elementini kullanmaması için." bakışlarımı Percy'e çevirdiğimde durumundan pek de memnun gözükmüyordu. "Yolu gösterin." sinirle peşlerinden yürümeye başladığımda durumun fazla gıcık bir hal aldığını fark ettim. Istvan'a ulaşabilmek için Anthos'u mutlaka geçmek zorundaydık. Burada kaldığımız süre boyunca da zaman kaybı yaşıyorduk ve Riddle görevi olabildiğince erken bitirmemiz konusunda bizi uyarmıştı. Theron'un durumu acil olarak öne alınmıştı ama bir savaşın ortasındaydık ve çember üyelerinin hepsi farklı yerlere dağılmış durumdaydı. Bu karşı taraf için avantaj sayılırdı. Hekate'nin Istvan'da olduğu bile kesin değildi. En son görüldüğü yer orasıydı. Eğer umduğumuz gibi Istvan'da değilse başka bir yol denememiz gerekecekti ve bu yine zaman kaybı demekti. Merdivenlerden çıkarken tek düşündüğüm bir an önce çıkıp gidebilmekti ki içeri girdiğimde bunun pek de kolay olmayacağını anlamıştım.
***
Geçen sene okulumuza yeni bir çocuk gelmişti : Justin O'Brien. Biyoloji dersinde eşi olmayan tek kişi ben olduğum için Bayan Barefoot çocuğu benimle eşleştirmişti. Küçük sohbetlerin ardından takılmaya başlamıştık. Bir süre güzel bir arkadaşlığımız olsa da ardından futbol takımına katıldı ve okulun popüler çocuklardan biri oldu. Sadece derslerde görüşmeye başladığımız sıralarda takımdan birkaç arkadaşıyla birlikte sınıfa gelip herkesin gözü önünde bana çıkma teklifi etmişti. Herkesin şaşırması bir yana ben daha tuhaf karşılamıştım. Dersleri iyi olan ve okula yüzme ile koşu takımlarından madalya getiren kız dışında bir hiçtim. Nasıl kabul ettiğimi hatırlamıyorum bile ama teklifini kabul etmiştim. Hog's isimli bir kafede buluşmak için anlaştık ama neredeyse bir saat beklememe rağmen gelmedi. Diğer gün okula gittiğimde biyoloji dersine de gelmedi. Sonraki bir hafta boyunca da gelmedi. Hatta arkadaşları gelip sorduklarında onların da haberi olmadığını fark etmiştim. Yaklaşık iki hafta sonra okula geldiğinde bir kolu sargıdaydı ve yüzünde morluklar , şişlikler vardı. Yanıma gelip benden özür dilemişti. Zaten bir erkek arkadaşım olduğunu neden söylemediğimi sormuştu. Tuhaf karşılasam da asıl olan biteni öğrenememiştim. Erkek arkadaşım yok dememe rağmen beni dinlememişti. Bir daha da bana yaklaşmadı hatta dersi bıraktı ve karşıma bile çıkmadı.
***
"Merhaba Alison , sanırım hatırlamadın beni ?" elleri cebinde karşımda taht odası vari bir salonun ortasında duruyordu. Etrafta her kirişte 3 koruma duruyordu. Percy ve Dionysos'u da peşimden giriş salonuna getirdiler. "Justin ? Justin O'Brien ?" adını söylediğimde kahkahalar atmaya başladı. "Okul futbol takım kaptanı , popüler çocuk. Hatırlamana sevindim. Hafızanda yer edememek egomu zedelerdi. İkinci şanslara inanırım." hızlı adımlarla üstüme yürüdü. Elini sıkmam için uzattığında "Paeon. Çiçek Tanrısı. Memnun oldum Alison. Sanırım diğer adınla Aikaterina." diyerek gülümsedi. İfadesinde beni rahatsız eden bir şey vardı. "Alison , sadece Alison yeterli." elini sıktığımda bileğimden çevirerek elimin üstüne küçük bir öpücük bıraktı. "Kibar olmak her zaman bir adım önde olmaktır." geri çekildiğinde yanı başımda bekleyen savaşçıya uzaklaşmasını işaret etti. Bakışlarımı geri çevirdiğimde Percy'nin ağzının bezle kapatılmış olduğunu gördüm. Gözleriyle Paeon'u işaret ediyordu. Bir şeyler anlatmaya çalıştığının farkındaydım ama neyden bahsettiğine dair hiçbir fikrim yoktu. Dionysos'a bakışlarımı çevirdiğimde onun da anlamadığını fark ettim. "Evet , nerede kalmıştık ? Hı , seni takip ettiğim için benimle kavga eden erkek arkadaşına gelelim. Onu yanında göremedim ?" Jason'ı soruyordu. "Bu görevde bizimle değil." kısa cevaplar vererek dikkatini daha fazla çekmemeye çabalıyordum. Ukala tavırları ve kendinden emin halleri sinirlenmem için yeterliydi. "Neden bizi buraya getirdin ?" gülümseyerek bakışlarını bana çevirdi. "Duyumlarıma göre buralarda çok tanınıyorsun. Kehanetler , hayat kurtarmalar , çemberi yönetmeler , Ruh elementi bir de üstüne Banshee. Tarihin gördüğü bir ilksin. Tabiki seni tekrar görmek beni memnun etti. Hog's buluşmasına gelemediğim için de telafi etmek istedim. Erkek arkadaşının kabahati hepsi." lafı dolaştırıyordu. "Ne istiyorsun ?" diye sorduğumda salonu adımladı. Ayak sesleri boş duvarlarda yankı yapıyordu. "Ne mi istiyorum Alison ? Güzel soru. Eskiden de zekiydin ama Aris olmak seni değiştirmiş. Tekrar buluşmak istersen seve seve sana eşlik ederim. Gerçi yine duyumlarıma göre rakiplerim çok fazla. Sence seni neden takip ediyordum ? Aptal bir lisede onca süre ?" bana doğru yavaş adımlarla yürüyordu. Tam önümde durduğunda "Adım adım hayatını izledim. Her anını , büyümeni , ilk yürüyüşünü , ilk söylediğin kelimeyi , ilk düşmeni ve ilk kez bir elementi kullandığın anı. Hepsini. Adımdan anlamış olacağını düşünmüştüm ya da çocukluğunun en azından bir kısmını hatırladığını düşünmüştüm. Sanırım yanılmışım. Hafızanı silen kişi bayağı iyi bir iş çıkartmış ortaya. Jason beni senin çevrende görünce nasıl tanıdı sanıyorsun ? Neden rahatsız olup saldırdı ? Logan'ın elementlerini nasıl kaybettiğini anlatayım mı ? Gördüğü işkenceleri ? Elaina'nın yaptıklarını ?" nefesimin hızlandığını hissediyordum ama sakinleşmek gibi bir çabam da yoktu. Geçmişim hakkında her şeyi biliyordu. "Kimsin sen !" farkında olmadan bağırmıştım. Sesim salonda yankı yaptığında Paeon gülümseyerek saçımdan bir tutamı kulağımın arkasına attı. "Sanırım arkadaşın anladı kim olduğumu." Percy'i işaret ettiğinde savaşçılardan biri Percy'nin ağzındaki bezi çıkardı. Percy bakışlarını Paeon'dan bana çevirdiğinde "Pan'ın erkek kardeşi. Elaina'nın yanında sizinle birlikte büyüyen diğer çocuk. Siz oradan kaçırıldığınızda geride kalan tek çocuk. Sen ölü olmalıydın ?" diye sorar gözlerle Paeon'a bakışlarını tekrar çevirdiğinde Paeon gülümseyerek "Yeniden doğdum." dedi.

ARİÇEM 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin