Umut

3.3K 261 354
                                    

Mucize :
1.
Akıl yoluyla açıklanamayan, bu yüzden de Tanrısal bir güç tarafından yaratıldığına inanılan doğaüstü olay.
2.
İnsanları hayran bırakan olağanüstü olay ya da şey.
Şu an ise benim için sadece Percy'nin kurtulması anlamına geliyor bu kelime. Sık sık çaresiz kalıp bir mucize beklediğim olur. Ama söz konusu en yakın arkadaşımın hayatıyken sanırım şu an benim için doğru olan kelime "zavallı". Gerçekten tek umudumun Dard olması Acheron nehrinden çikolata sosu akmasıyla eş değer bir durum.
Bileklerimi ne kadar gevşetmeye çabalasam da kesiklerin sızısı ve kelepçelere bulaşan kan dışında bir kazancım olmuyordu. Ağlamayı bırakıp bir çare bulmam gerekirken tek yaptığımsa gözyaşlarımın akmasına izin vermekti. Lucifer'ın gözleri önünde acınası bir halde ağlamaktan başka bir şey yapmıyordum. Dard iki eliyle kılıcın kabzasını kavradığında Percy'nin gözlerini kapattığını fark ettim. Korktuğunu sanmıyorum bir Ölümsüz'ün ölümden korkması fazlaca ironikti. Eminim hayatının Dard'ın ellerinde olmasını kendisine yedirememişti. Birkaç saniye içerisinde en yakın arkadaşımın cesedine bakarken bulacaktım kendimi. Bakışlarımı Dard'a çevirdiğimde tereddüt ettiğini görebiliyordum. Yine de kılıcı indirdi. Hızla kafamı çevirdim. Görmemek için mi refleks mi bilmiyorum. Daha önce de arkadaşlarımı kaybetmiştim. Defalarca kez hem de.
***
Çevrenizdeki insanları düşünün ve size verdikleri değeri. Sizce siz onlara hak ettikleri değeri veriyor musunuz ? Ya da tam tersi onlar sizin hak ettiğiniz değeri size sunuyor mu ? Belki de hiç hak etmeyen kişilere hiç hak etmediği değeri verip en sonunda üzülen de siz oluyorsunuz. Aylarca belki tek bir cümleyi bekliyorsunuz. Değer gördüğünüze dair tek bir adım. Eğer bu son dediğim gruptansanız tek önerim bırakın. Hemen bırakın. Diğer tarafta her koşulda yanınızda olan her üzüntünüzü sevincinizi paylaşan insanlara değişiyorsunuz size hiçbir değer vermeyen ve sizi umursamayan insanları. Onlar değişmeyecekler. Siz istediğiniz değeri verin istediğiniz kadar bu değeri onlara gösterin onlar sizi hiçbir zaman sizin istediğiniz gibi sevmeyecek. Eğer arkadaşlarınız ve çevrenizdeki diğer insanlar sizden hiçbir koşulda vazgeçmiyorlarsa da ne mutlu size. Çünkü ne olursa olsun ne kadar tartışsanız bile ilk adımı atmamak için inatlaşsanız bile ya da sinirlenip kırıp dökseniz bile eninde sonunda size bir şekilde dönüyorlarsa o değeri hak etmişlerdir.
Peki ben Percy'nin verdiği değeri hak ediyor muyum ? Şu an açıkcası bu cevabı bilmiyorum. Gözlerimi sıkı sıkı kapatmış bir şekilde cesedine bakmamak için direniyorum. Elimden geleni yapamadım. Elimden gelenin yakınına bile yaklaşamadım. Ama onun bana verdiği değer bunun çok ötesindeydi. Defalarca hayatımı kurtaran her anımda yanımda olan koşulsuz benim için her şeyi yapan sorgulamadan güvenen ve bunu bana hissettiren... Omzuma sıkı sıkı yapışan iki el hissettim. İtildiğimi hatta sürüklendiğimi. Bir anda meydan o kadar hareketlenmişti ki. Hızla uzaklaştırıldığımın farkındaydım. Geri dönüp bakmaya fırsatım bile olmadan taş duvarın arkasına doğru geçtim. Çığlıkları duyabiliyordum ama tek düşündüğüm Percy idi. Dinlediğim veya odaklandığım söylenemezdi ki zaten genelde sorun yaşardım. Hala Jason ve diğerlerinin nereye götürüldüğü hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Şu an bunların pek anlamı da yoktu. Çuvallamıştık. Sırtımdaki eli hissediyordum ama açıkcası sahibini de merak bile etmiyordum. Muhtemelen bir sonraki gösteriye kadar zindana atılmamı emretmişti Lucifer en azından iyi ihtimal buydu. Evlerin arasında ilerlerken kalabalıktan uzaklaştığımızı fark ettim. "Kendine gel kime diyorum !" sendeleyip düştüğümde saçlarımı geri itip beni sürükleyen kişiye bakma fırsatım oldu. Çevreden gelen uğultuların arasında seçebildiğim bir cümleydi. "Bir saattir sana bağırıyorum sağır falan mı oldun ! Hey Ally cidden şoka girmenin hiç sırası değil ikimizde canımızdan olmak üzereyiz ! Beni bu yaptığıma pişman etme !" güneş inatla gözlerimi kısmama neden olsa da karşımdaki kişiyi görebilme imkanı veriyordu. "Dard ? Dard sen misin ?" hızlıca ellerimdeki ve ayak bileklerimdeki kelepçeleri çıkarıp beni kucaklar gibi ayağa kaldırdı. "Gerçekten iyi değilsin. Ally bak Percy'den pek hoşlandığım söylenemez ama Lucifer'dan da pek hoşlanmıyorum zaten. Beni Percy'i kurtardığım için pişman etme. Cidden eğer biraz daha saçmalamayı kesmezsen Lucifer o kılıcı ikimizin bir boynuna indirecek." sersem sersem ona bakarken dediklerini idrak etme çabasındaydım. "Bir dakika ne ? Ne dedin sen ? Percy meydanda... Bir saniye kılıcı indirmedin mi ? Percy yaşıyor mu ?" gözlerini iri iri açarak bir süre duraksayıp suratını buruşturdu ardından omuzlarımdan beni sarsmaya başladı. "Ciddi misin hadi ama ! Gerçekten iyi misin ! Çıldırmak üzereyim Alison olan biteni görmedin mi ! Son anda kılıcı boşluğa savurdum. Percy kaçtı Alcander ile. Gerçekten gidebilir miyiz artık ? Endişelenir misin bilmiyorum ama Jason hala ellerinde. Yani yarın tekrar meydana erkek arkadaşını izlemeye gelmek istemiyorsan şimdi onları bulmalıyız." başımı sallayarak dediklerini onayladım. Bizi o kurtarmıştı. Percy'i ve beni. Son kartımın ve tek umudum mucizeye dönüşmesi... Beklemediğiniz bir anda mucizelerin olması böyle bir şey sanırım. Ve sanırım bizi hayatta tutan da bu. Mucizelerin en büyük kaynağı da bu : Umut.
***
Tavandan zemine damlayan su sesi dışında çıt bile çıkmıyordu. Hücrelerin mahkumlarla dolu olduğu söylenemezdi. Hatta bizim beklediğimizin aksine tamamen bomboştu. Anysia ve Logan yardım getirmek için geri dönseler bile onları beklememiz bize pahalıya patlardı. "Şu diğer çocuk sarı saçlı olan o kim ?" diye fısıldadı. Üst kattan gelen koşuşturma seslerine aldırmadan demir kapıyı çevirip bizi zindanlardan devasa bir araziye çıkardı. "Alex. Elementi bitki." diye cevap verdim. Detaya girip olan biteni ona anlatmak istemiyordum her ne kadar Percy'i kurtarsa bile. "Nerede olduklarını öğrensek de onları iki kişi kurtarmaya çalışmamız intihar olur Alison. Muhtemelen tüm kapılar kapatılmış bütün giriş ve çıkışlar kontrol ediliyordur. Şehre kimse adım atamaz kimse de şu saatten sonra çıkamaz." çok fazla bir seçeneğimiz yoktu. Sırtını duvara yaslayıp elleriyle suratını kapattığında Dard'ı ilk kez bu kadar endişeli gördüğümü fark ettim. Düzensiz bir şekilde nefes alıp veriyordu. Bakışlarımı diğer tarafa ormanlık alana çevirdiğimde ise bir anlık bir yansıma gördüğümü sandım. İlk bakışta anlam veremesem bile sonrasında adamı tanımıştım. Percy ile daha önce bize yardım eden o yaşlı adamdı. Ağaçlık alanın girişinde durmuş bizi izliyordu. Ona baktığımı fark ettiğindeyse hafifçe tebessüm etti. Arkasını dönüp yürümeye başladığında istemsizce sanki ona doğru çekiliyordum. Hızlı adımlarla patikayı inmeye başladığımda Dard'ın arkamdan bağırdığını duydum. "Hey Alison ! Tanrı aşkına nereye gittiğini sanıyorsun ! Aklın yerinde mi senin !" koşarak bana yetiştiğinde ise hala söyleniyordu ama benim pek dinlemek gibi bir çabam olmadı. Ormanlık alana gelip içeri girdiğimizde küçük bir patikayı daha aştık. Silüet halinde hala adamı görüyordum. Ne kadar mantıklı bir hareketti onu takip etmek bilmiyorum ama daha önce defalarca hayatımı kurtaran birinden bir zarar gelebileceğini pek düşünmüyordum.
Düzlüğe çıkıp açık bir alana geldiğimizde bayağı ilerlemiştik. Yavaşlayıp durduğunda ise anlık da olsa gerildiğimi hissettim. Dard birkaç adım önüme geçtiğinde adamla aramızda yaklaşık 7 metre vardı. Yüzünü bize döndüğü an hala gülümsediğini gördüm. "Kimsin sen ?" Dard'ın çıkışması adamı etkilememişti bile. Bakışlarını bir saniye olsun benden ayırmadı. Ardından beklemediğimiz bir şekilde kıyafeti alev aldı. Refleksle gözlerimi kapatıp açtığımda ise adamın bulunduğu yerde artık kar beyazı bir baykuş kanat çırpıyordu. Dard bileğime yapışıp beni daha da geri çekmeye çabalasa da etrafımız anında savaşçılar tarafından sarıldı. Daha önce Ariçem'de rast gelmediğimiz türden bir zırh giyiyorlardı. Tam karşımızdaki savaşçılar anında geri çekilip diz çöktüklerinde savaşçıların zırhına uygun bir zırh giyen pelerinli bir kadın alanın ortasına doğru yürümeye başladı. Kadını tanıdığımdan emindim ama kesinlikle hatırlamıyordum. Baykuş süzülerek kadının omzuna konduğunda kadın kibar bir hareketle tüylerini okşadı. Hafızamın silinmiş kısmına ait bir anıydı. Masmavi gözleriyle kusursuz bir güzelliğe sahipti. Gülümsemesiyle sanki etrafa baharı getiriyordu. "Merhaba Alison." tam önümde durup hafifçe başını eğerek beni selamladığında hareketini tekrarladım. "Merhaba." diye fısıldadım. "Muhtemelen beni hatırlamıyorsun tatlım ?" bakışları şefkatle doluydu. "Ne istiyorsunuz ? Daha doğrusu kimsiniz ve niye Ariçem topraklarındasınız ?" Dard'ın sinirle ağzından çıkan sözlere rağmen kadın narin bir hareketle bakışlarını Dard'a çevirdiğinde sanırım vereceği cevaba ikimizde hazır değildik. "Haklısınız kendimi tanıtmadım kusura bakmayın. Ben Tanrıça Arene ve oğlumun hayatı için buradayım.".
***
"Anaklusmos'un yerini biliyorum galiba." dedim. Jason Jack'e döndü. Hepsi pür dikkat beni dinliyordu. Jason birkaç adım atarak yanıma geldi. "Emin misin Alison?" dediğinde herkes çevremize toplanmıştı. "Evet Jason. Sarışın bir kadın söyledi." dedim. Zihnimi Jason'a tamamen açıp rüyayı ona izlettim. Jason gözlerini iri iri açarak geri adım attı. Beni ilk kez görmüş gibi bakıyordu. "Ne oluyor Jason?" dediğimde Jason ellerini başına götürerek "Jack olamaz değil mi?" dedi. "Biri bana da neler olduğunu anlatabilir mi ?" dedim. Jason bana dönerek "Arene benim annem Alison." dedi.
(Ariçem-1'den alıntıdır.)

ARİÇEM 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin