Tanıdık

4.2K 384 631
                                    

Paeon bir anda elini havaya kaldırarak durmamızı işaret etti. Ayak seslerimiz de kesilince ormanlık alan tamamen doğal haline büründü. "Neler olduğuna dair fikri olan ?" Percy mırıltıyla konuşmuş olsa da Paeon susmasını işaret etti. Tedirgin gözüküyordu ki bu da iyiye işaret sayılmazdı. Bir anda her şey birbirine girdi. Etrafımız tamamen sarıldığında "Sanırım biz onları bulmadan onlar bizi buldu." diye fısıldadı.
***
Dizlerimin üzerine düştüğümde ağzımdan çeneme oradan da yere damlayan kanı fark ettim. Yarı sersem bir şekilde gördüğüm şeyleri netleştirmeye çabalasam da darbelerin etkisiyle bulanık görüyordum. Sırtıma inen kırbacın acısıyla haykırsam da durmak gibi bir niyeti yoktu. "Küçük tatlı Alison , sanılandan daha büyük bir bela oldun başımıza." karnıma yediğim tekmeyle odanın köşesine savruldum. Ellerim ve ayak bileklerim zincirliydi. Yaptığım hiçbir büyü işlemiyordu. Zincirlerin engel olduğunu düşünsem de gücüm de yoktu. "Jas... Per..." kan dolu ağzımı açmaya çabalasam da isimlerini söyleyememiştim. Kadın kahkahalar atarak elini saçlarımın arasına soktu. Çekerek beni beton zeminde sürüklediğinde parmaklıklara gelmiştik. "Bak ! Sana diyorum iyi bak !" çabalasam da sol gözümdeki şişlik nedeniyle göz kapağım açılmıyordu. İnce bir şerit halinde de olsa karşı hücreyi görebiliyordum. Percy ve Jason'ın yarı baygın yatan vücutlarını... Kan kaplı vücutlarını... "Sence nefes alıyorlar mı ? Buna kız kardeşim karar verecek sanırım. Ama buradaki asıl sorun onlar değil Alison. Hayır hayır... Asıl sorun sensin !" tek bir el hareketiyle beni karşı duvara yapıştırdı. Zemine düştüğümde son gördüğüm kendi kanımdı. Koyu kırmızı...
***
Hafifçe gözlerimi araladığımda gün ışığının yüzüme vurması ile ellerimle yüzümü kapattım. Kaburgalarımın sızladığını hissedebiliyordum. Öksürdüğümde dudağıma gelen kanın tadını da... "Dorena... Yaratılmış büyünü kullan , elementleri değil büyünü kullan kızım." sesin geldiği yöne bakışlarımı çevirdiğimde adamı bir yerden tanıdığımı fark ettim. Arkasını dönüp hücreden çıkıp gidişini izledim. Sonra görüntü tekrar dağıldı ve ben zindanda tekrar uyandım. Rüyamda gördüğüm Percy ve beni Hades'in elinden kurtaran adamın ta kendisiydi. Bu sefer benimle konuşmuştu , konuşmak için farklı bir yöntem olsa da. Neden her başım sıkıştığında yardım ediyordu ki ? Zindan koridorunda yükselen ayak sesleriyle yavaşça toparlanıp köşeye çekildim. Muhafız olduğu kıyafetinden belli olan Aris "Ayağa kalk ! Efendi seni görmek istiyor !" dizlerimin titremesini durdurmaya çalıştım ve ayağa kalktım. Hızla karşı hücreye göz gezdirdiğimde Jason ve Percy'nin orada olmadığını fark ettim.  Paeon'dan ise hiç haberim yoktu. Yavaş adımlarla yürümeye başladığımda yaşlı adamın sözcükleri kulaklarımda çınlıyordu. "Büyünü kullan..."
***
Çıplak ayaklarım , parçalanmış kıyafetlerim , birbirine girmiş saçlarım... Bakışlarımı kaldırdığımda giriş kapısından Percy ve Jason'ı görebiliyordum. Aynı benim gibi zincirlenmişlerdi. Benden daha kötü durumda olduklarını söylesem yalan söylemiş olmazdım. İkisi de beni fark etti. Gözlerimi kırparak kurtulmayı deneyeceğimi anlatmaya çalışsam da anladıklarından şüpheliydim. Kapıdan içeri adımımı attığım anda olayın tamamen boyut değiştirdiğini anlamam gerekirdi. Bakışlarımı salonda gezdirirken herkes de aynı anda beni incelemeye başladı. Taht odası tarzı bir yerdi ki daha önce bir rüyamda burada bulunmuştum. Elaina ve Dard ile ilgili olması gerek... Bakışlarım Dard'a takıldığında gözlerini kaçırdı. Tam yanında duran Pan ise yüzüme bakmamak için her şeyi yapmaya yeminli gözüküyordu. İkisi de sanki mahkeme salonunda gibi ellerini önlerinde birleştirmiş dimdik duruyorlardı. Geri kalan Silinmişleri ve Arisleri tanımasam da ayırt edebiliyordum. "Güzel Alison , şöyle oğlumun yanına geçebilirsin. Yaklaşık bir haftadır ayrı sayılırsınız. Bu sizin için uzun bir süre sayılmaz gerçi." Walter gülümsemesini tüm yüzüne yaymış bir şekilde bana bakıyordu. Bakışlarımı tekrar Jason'a çevirdiğimde o ise Walter'a bakıyordu. Sanki iğrendiği bir şeyi inceler gibiydi...Kendi babasını... "Dikkatini çekememek beni üzdü kızım. Dorena değil mi ?" tam arkamı dönerek bu sefer tahta odakladım bakışlarımı. Görüş açımda bulunabilecek en ilginç tablo bulunuyordu sanırım. Erinysler olduğunu tahmin ettiğim ve Elaina'ya aşırı derecede benzeyen iki kadın ki daha önce tapınakta bizi ölüme terk ettiklerinde tanıştığımız için çıkarmam zor olmamıştı. İki tarafında ejderha heykelleri bulunan bir taht , tahtta oturan bir adam ve yanında tüm iticiliğiyle Elaina... Adamın kafasında bir cüppe vardı ve tüm yüzünü saklayan bir maske takıyordu. Gözleri açıktaydı ama bu açıdan tanıyabilmem imkansızdı. "Alison , adım Alison." adam kafasını kaldırarak "Oh , evet şu Dünya isimleri." dedi. Elaina da pis pis sırıttığında tüm salonda kahkaha sesleri yükseldi. Beklemem gerektiğini hissediyordum. "Diğer mahkum ?" Elaina'nın Paeon'ı kast ettiğini anlasam da Arisler iki büklüm bir halde tahtın önüne geldiler. İçlerinden biri kısık bir sesle ama herkesin duyabileceği bir seviyede "Hücresinde... Hücresinde yok Efendim , şey... Sanırım , sanırım kaçmış." tahttaki adam sadece bana bakıyordu. Bir elini yanağına koyarak dirseğinden destek almıştı. Film izler gibi beni seyretmesi ne kadar hoşuma gitmese de tepki verecek bir durumda değildim. Sonra herkesin gözü önünde tek bir el hareketiyle muhafızları ortadan yok etti. Geriye sadece kıyafetleri kaldığında gülümseyerek "Şaşırma Yaratılmış , hele ki ölüleri canlandırabilen biri olarak , lütfen bunlara şaşırma." ukala tavrı sinirimi bozuyordu. Ne kadar biraz önce yaptığından etkilenmiş olsam da... "Beni nasıl ve ne kadar tanıyabilirsin ki ? Kulaktan dolma bilgilerle mi ? Tüm Arislerin konuştuklarıyla mı ? Hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun." kıkırdadığında sesi maskenin altından ilk kez net gelmişti. Tanıdık gelse bile çıkarmam şu an için imkansızdı. O kadar düşünecek zamanım yoktu. Adam yavaşça ayağa kalktığında herkes diz çöktü. Hızla ve aynı anda... Jason , Percy ve ben... Ayakta sadece üçümüz kalmıştık. Elaina sanki bir zafer kazanmış gibi sırıtarak kendi tahtında oturmaya devam ediyordu. Adam ağır adımlarla bana doğru geldiğinde Jason zincirlerini çekiştirdi. "Beni tanıdın değil mi Jason ?" ağzını açmasıyla adamın elini kaldırması aynı anda gerçekleşti. Jason'ın sanki boğuluyormuş gibi iki büklüm olduğunda konuşacak hali kalmamıştı. Dudaklarını aralamaya çabalasa da pek mümkün olmuyordu. "Bırak onu , elindeyim işte ! Bırak onu !" haykırdığımda Jason derin bir nefes aldı. Adam şaşkınlıkla bakışlarını bana çevirdi. "Büyüleri terse çevirebiliyorsun... Ben seni bıraktığımda hava elementini bile kontrol edemiyordun Alison." sesini net duymuştum. İlk kez sesini net duymuştum... Yavaşça maskeyi çıkardığında neye uğradığımı şaşırdım. Sanki kalabalık bir trafiğin tam ortasında kalmıştım. Beynim durdu. Algılarım tamamen kapandı. Karşımdaki yüz dışında odaklanabildiğim hiçbir şey yoktu. Ne diyeceğimi ne tepki vereceğimi bilemez halde orada öylece ona bakmaya devam ettim. Başından beri oydu. O kadar şey olurken... Her şeyi bile bile... Kulaklarım çınlıyordu. "Merhaba Alison." diye sırıttığında zihnimde her şey yerini buldu. Zaman Koruyucusu'nun ta kendisine bakıyordum. Tanıdığım bu yüze daha önce de defalarca bakmıştım ama hiçbir zaman böyle hissetmemiştim. Hiçbir zaman ona bakarken nefret beslememiştim. Yutkunarak ismini mırıldandım : "Jackson ?".

#ZamanKoruyucusu

ARİÇEM 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin