Elma

1.7K 119 24
                                    

Eskiden -yani henüz Aris olduğumdan habersiz olduğum zamanlar- yılbaşında ailecek film gecesi yapmak sanırım bizim için minik bir gelenekti. Yine evin tamamını patlamış mısır kokusunun sardığı ve annemle babamın film seçimi üzerine yaklaşık yarım saat tartıştığı bir yılbaşı akşamı annem ile benim için çok sevimli sayılabilecek babamın ise yarısında uyuyakaldığı bir aşk filmi izlemiştik. Ki film seçiminden ve tepkilerden anlıyoruz ki tartışmayı annem kazanmış. Filmin repliklerinden biri sanırım şu an benim Jason'a verebileceğim en güzel cevap olurdu :
"Birlikte değilsek hayatın ne değeri olabilir ki ?"
***
Sanırım gözlerimdeki ışıltı ve kalbimin duraksız atması birkaç saniye kekelememe neden oldu. Jason yavaş adımlarla yanıma geldiğinde beni ürkütmekten korkarmış gibi bir hali vardı. Ya da galiba erken davrandığını düşünüp şu an kendisine kızıyordu. Herkesin tüm bakışlarını bana odaklamış olması ilk kez beni bu kadar rahatsız etmiyordu çünkü ilk kez tüm bakışların aksine ben tek birine odaklanmıştım. "Evet. Evet." diye fısıldadım. Zihninde kelimelerim yankılandığı sırada aynı anda başımla onayladım. Gülümsemesi tüm yüzüne yayıldı ve herkes bir anda alkışlamaya başladı. Beni kendisine çekip öptüğünde haykırışları ve tebrikleri hala duyabiliyordum. Ama yine ben zihnimdeki tek bir sese odaklanmıştım : "Seni seviyorum Ally."
***
Sanırım işin eğlenceli kısmına gelmiştik. "Evet şimdi aynen tarif ettiğim gibi yapmanız lazım. Alison iyice odaklan bak bu işin şakası olmaz. Elmayı düşüremezsin." herkes kahkahalarla gülerken istemsizce ben de kıkırdıyordum. Ariçem'de evlilik üzerine bir gelenek vardı. Aslında ne Jason ne de ben pek böyle şeylere takılmazdık ama Ava ve Andela ısrar etmişlerdi. Madem bu kadar kişinin önünde -ki neredeyse hepsi ölü sayılırdı- bir evlilik teklifi edilmişti bu tüm adetlere göre gerçekleştirilmeliydi. Eski zamanlardan bu yana Ariçem'de erkekler evlenme teklifi etmek istedikleri kadınlara elma atıyorlarmış ve aynı şekilde kadının bu teklifi kabul etmesi için de elmayı tutması gerekiyormuş. Haklısınız , kulağa ne kadar saçma geldiğini biliyorum ama yanlış hatırlamıyorsam Yunan Mitolojisi dersinde de böyle bir alıntı okumuştum. Hem de gerçekten şu an eğleniyordum. Jason yaramaz bir gülümsemeyle karşımda elmayla dururken çok sevimli gözüküyordu "Hazır mısın ?" dediğinde başımla onayladım hafifçe öne eğilip parmaklarımı araladım. Aramızdaki mesafenin çok da az olduğu söylenemezdi. Jason kolunu havaya kaldırıp elmayı bana fırlattığında beklediğimden daha sert gelse de yakalamayı başarmıştım. Percy ıslık çalarak "Gryffindor'a 10 puan !" diye bağırdığında herkes hem kahkahalarla gülüyor hem de bizi alkışlıyordu.
***
"Hey naber ?" Noah yanıma oturduğunda hala birkaç gündür olan bitenleri düşünüyordum. Yarın sabah Noah , Alex , Anysia ve Paeon bizden ayrılıp Poseidon'u aramak için yola çıkıyorlardı. Adras haklıydı ölülerden oluşan bir orduyla Atlantis'e girmemiz demek savaş başlangıcı sayılırdı ve Atlantis'ten geri çıkabilmemiz içinse Poseidon gibi bir tanrının yardımına ihtiyacımız olabilirdi. Bakışlarımı tekrar Noah çevirdiğimde tedirginliğini hissedebiliyordum. Görevin yükü omuzlarında sayılırdı. Hiçbirimiz herhangi bir başarısızlığında onu suçlamayacak dahi olsak da o kendisini bununla yükümlü görüyordu. "Eğer başaramazsam beni affeder misin Ally?" dediğinde istemsizce gülümsedim. Bu onu ciddiye almadığım ya komik bulduğum için değildi. Hatta gülmeme o da şaşırmıştı. Gülümsemem ise tamamen onun masumluğu içindi. Gerçekten hayatım boyunca -Ariçem'e ait olduğumu öğrenene kadar- hep yalnızdım. Bir şekilde diğer çocuklarla bağ kuramazdım , arkadaş olamazdım. Son yıllarda tüm garipliğin bana ait olduğuna kendimi inandırmış ve tamamen içime kapanmıştım. Ailem arkadaşlarım olmuştu da denilebilir. Ama sanırım aileniz olduğu kadar her sıkıştığınızda sırtınızı güvenle yaslayabileceğiniz , iyi günlerinizde beraber gülmenin yanında ağladığınız seve seve omzunu sizinle paylaşacak ve sizi sizden önce düşünüp yüzünüzde istemsiz gülümsemeler oluşturacak Noah gibi dostlara da ihtiyacınız var. Geç olsa da sanırım ben o dostları buldum. Söylediği şeye cevap vermektense içimden geleni yaparak ona sıkıca sarıldım. Gözlerimi kapatıp artık Ariçem'de hangi tanrı veya tanrıça varsa veya teşekkürlerimin kime iletilmesi gerekiyorsa içten ona teşekkür ettim. "Hey ! Ally korkutuyorsun bak beni." ikimizde gülmeye başladığımızda Noah başını iki yana sallayarak "Bunca olan şeyden sonra çok sağlıklı kalman beklenemezdi zaten." diyerek saçlarımı karıştırdı. Neyse ne , gerçekten mutluydum. Noah'un dediği gibi çok sağlıklı kalamamış olsam da.
***
"Gerçekten kocaman bir orduyu Lucifer'a fark ettirmeden nasıl Atlantis'e sokmayı düşünüyorsun ?" Percy soruyu direkt Adras'a yönlendirmişti. Noah ve diğerleri bizden ayrıldığında biz de güzergahı tamamen değiştirmiş daha önce hiç geçmediğimiz yollardan okyanus kıyısına ilerliyorduk. Belki benim bilmemem tuhaf karşılanamazdı ama geçtiğimiz yolları Percy de tanımıyordu ki Ariçem'i avcunun içi gibi bildiğinden emindim. Adras'a her yeni kapıyı ve yolu sorduğunda Adras pes etmeden "Biz sizin gördüğünüz gibi görmüyoruz mekanları , yani siz de bizim gördüklerimizi göremiyorsunuz ilk bakışta. Devam edelim." diye cevaplamıştı. Gerçekten onları geriden takip ediyorduk ve ilk işaret ettiklerinde hiçbirimiz geçitleri göremesek de Adras biraz daha odaklanmamızı istediğinde veya onlardan biri geçiti açtığında bizim görüş alanımıza dahil oluyordu. "Kendimi sanırım uzun zamandır bu kadar aptal hissetmedim." dediğinde Percy'nin tepkisi hepimizi güldürdü. Adras , Percy'nin sorusuna ise şöyle cevap verdi : "Bunu sürekli tekrar etmek kalbimi kırsa da biz ölüyüz Perseus. Yani bizi zaten hissetmeyecekler ve hissetseler bile dikkate almayacaklar. Artı olarak hep beraber şeker mi şaka mı der gibi kapıdan girmeyeceğiz. Bir süreç içinde ordu şehir sınırlarından içeri alınacak. Birkaç gün sürebilir. Bu süreçte önemli olan sizi fark ettirmeden içeri sokmamız. Emin ol siz üçünüz şu anda kocaman bir ordudan daha fazla dikkat çekiyorsunuz. "Peki öyle diyorsan , geride kalanlar ne olacak ?" Ava omuzlarını silkerek "Şöyle düşündük ki ilk içeri girecek grupla girmeniz risk olabilir. Ortada bir grupla girmeniz daha az dikkat çeker. 300 kişilik gruplara ayrılıp 5 grup şeklinde içeri gireceğiz. 2 veya 3. grupla girmeniz daha mantıklı olur. Yani bize tüm orduyu içeri sokmamız için yaklaşık 5-6 gün lazım." Jason ve Percy birbirlerine kısa bir süre için baksalar da ikisi de başıyla onayladı ki bu hareketi genellikle başka bir planları olduğunda yaparlardı. "Dikkat çekmeyin bizim için yeterli , saldırıya geçtiğimizde Noah ve diğerlerinin Poseidon ile dönmüş olmasını dilemekten başka şansımız yok. Umarım Noah aile ilişkilerinde başarılıdır." Percy'e bakışlarımı çevirdiğimde Jason ile aralarında geçen kısa anlaşmayı sorguladığımı anlamıştı. Sonra anlatıcam dercesine başını sallayarak beni geçiştirse de akşam üzeri onun ateşin başında yakaladığımda teslim olmuş gibi ellerine havaya kaldırdı. "Tamam zeki kız , yakaladın bizi aferin. Biz şöyle düşündük ki 5-6 gün fazla. Ve şu karara vardık : İlk grupla direkt giriyoruz."

ARİÇEM 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin