Hırsız

1.7K 149 77
                                    

"Uyan Ally. Hey Alison uyanmalısın." kolumdan ve başımdan enseme doğru yayılan ağrıyı belirgin bir şekilde hissedebiliyordum. Ama sanki vücudumun geri kalanı tamamen bağımsız bir şekilde uyuşuktu. Göz kapaklarımı aralamaya çabaladığımda saçının uçları yüzümü okşuyor gibi garip bir his yaratıyordu suratımda. Elleriyle saçlarını kulaklarının arkasına attığında yüzü netleşti. Bir süre sadece onu izlemekle yetindim. Bu yüzü görmeyeli yıllar olmuştu ki son gördüğüm an ile şu an arasında da birçok fark vardı. Bir gariplik vardı. Beni huzursuz eden bir şey. Yavaşça dirseklerimin üzerinde doğrulduğumda hala ormanlık alanda olduğumuzu fark ettim. Bir nebze olsun içim rahatlamıştı. Bizimkilerden çok fazla uzaklaşmış olamazdık. Hala nehrin akıntısının sesini de duyabiliyordum. "Merhaba Ally." dediğinde elini uzatıp yavaşça yanağıma dokundu. Kaskatı kesildim. Tuhaflığı fark etmem için bu hareketi yeterli olmuştu. Ölüydü. Tuhaf olan bir ölüye bakıyor olmamdı. Bir ölünün benimle konuşuyor olmasıydı. Tartarus'ta değilseniz bu Ariçem için bile fazlaydı. Hızlı bir şekilde geri çekildim. İrkildiğimi fark etmişti. "Alison korkmana gerek yok. Bize zarar vermek gibi bir amaçları yok. Uyarmak için gelmişler." bakışlarımı hızla Jason'dan tarafa çevirdiğimde yalnız olmadığımızı fark ettim. Nefesimi kontrol etmeye çalıştım. Jason gayet sakin gözüküyordu. Birkaç adım atıp yanıma geldiğinde elimden tutup beni ayağa kaldırdı. Hala ne diyeceğimi bilemez halde onlara bakıyordum. Evet daha önce de bu tarz tuhaf şeylerle karşılaşmıştım ama bu kadar canlı olup aynı zamanda ölü olmaları... Cevap beklermiş gibi her biri yüzüme bakıyordu. Sanki onlar benden daha fazla korkuyordu. Banshee'ye dönüşmemi falan bekliyorlardı galiba. Şu an o kadar dikkatimi toparlayabileceğimi sanmıyordum. Jason'ın elimi tutması ve sıcaklığı bir nebze olsun sakinleşmeme olanak tanımıştı. "Merhaba Andela." diyebildim sadece. Şu an için sanırım bu bile bir mucizeydi. Pan'ın onu yaralaması üzerine gözlerimin önünde ölümünü izlemiştim. Elementinin bedeninden ayrılmasını , hayat dolu ışıl ışıl bakan gözlerinin donuklaşmasını ve kollarımda Andela'dan geriye sadece soğuk bir beden kalmasını... Gözlerimin dolduğunu hissedebiliyordum. Ariçem'in benden aldıklarına bakıyordum. En başından beri , yıllarca Walter'ın , Jackson'ın ve Lucifer'ın benden çaldıklarına bakıyordum. Ölülerden oluşan devasa bir orduya bakıyordum. Tam karşımda sonu gözükmeyen bir alana yayılan , sayılarının kaç olduğunu bile tahmin edemeyeceğim kocaman bir orduya. "Merhaba Alison Grace." sesi tanıyordum. Hızla bakışlarımı çevirdiğimde tekrar ne diyeceğimi bilemez bir halde buldum kendimi. "Ava..." ismini fısıldadığımda kabalık içinde daha fazla tanıdığım yüz olduğunu fark ettim. "Sanırım yardımımıza ihtiyacınız varmış , Lucifer'ın ölülerden oluşan ordusu varsa sizin de bir tane olmalı diye düşündük." koşarak boynuna atladığımda soğukluğunu hissedebiliyordum ama Ava'ydı işte. Buradaydı , hepsi. Kaybettiklerimin hepsi.

***

"Öhöm öhöm... Merhaba Alison Grace veya Banshee mi demeliyim ? Sence hangisisin ?" kıkırdadığımda o da gülümsedi. Jason'ın uzaktan bizi izlediğinden emindim ama şu an konuşmamızın onu da rahatlatacağını biliyordum. "Merhaba Adras." gülümseyerek ona sarıldığımda içimi o tanıdık hüzün kapladı. "Hey o ses tonu ne öyle ? Tamam ölü olabilirim ama hala buradayım." gülümsemeye devam etsem de ona karşı kendimi çok kötü hissediyordum. Jason gittiğinde o vardı. Bütün zor zamanlarımda yanımdaydı , tabi bana karşı hislerinin de bunda etkisi vardı ama ben onu ailemden biri gibi görmek dışında duygusal bir bağ hissedememiştim. Bunun getirdiği mahçupluk hep bende kalacaktı. "Özür dilerim." diye fısıldadığımda hafifçe tebessüm etti."Hey hey , geçmiş hakkında konuşup tekrar canlı olduğum zamanları hatırlatma bana istersen. Hem aramızda daha yakışıklı ve canlı olanı seçtiğin için kimse seni suçlayamaz Ally." diyerek Jason'ı işaret etti. "Teşekkür edebilirim o zaman , her şey için ?" dediğimde saçlarımı karıştırıp "Evet bak bunu kabul edebilirim. Uğrunda tekrar ölemeyeceğime göre her şeye varım Grace." diyerek kahkaha attı. Onunla birlikte tekrar gülebilmek ve en azından hatalarım için özür dileyebilmek sanırım bugünün bana getirdiği en güzel şeydi. Tam o sırada Jason yanımıza gelerek "Bunu duymak isteyebilirsiniz." Andela da yanındaydı. Bir süre çekingen bakışlar attıktan sonra "Pan ile ilgili bilmeniz gereken bir şey var. Yani sanırım bunu başından beri bilmemiz gerekiyormuş ben de tesadüf eseri öğrendim. Pan yani bizim bildiğimiz adıyla Pan kırların , satirlerin ve çobanların Tanrısı yaklaşık 22-23 yıl önce öldürülmüş , Walter tarafından. Yani Jason ve sen daha çocukken , hatta belki de sen Dünya'ya gönderilmeden önce. Kendisi şu an tam arkanda duruyor Ally." idrak etmeye çalışırken yavaşça arkamı döndüm. Bildiğimiz haliyle Pan yaşıyordu ve Andela'yla evlenmişti ki ardından Andela'yı gözlerimin önünde öldürüp taraf değiştirmişti. İşaret ettikleri tarafa baktığımda ise gerçekten de Pan olabilecek bir tanrı bir grup arisle sohbet ediyordu. Çevresinde ufak tefek yapraklar uçuşurken sanki tabiatın merkeziymişçesine hareket ettikçe toprak da hareketlenip ayaklarına sarılıyordu. Fakat fazlasıyla da ölü gözüküyordu. "Andela emin misin ? Yani Pan buradaysa bizim Pan olarak tanıdığımız kişi kim ?" Ava da yanımıza gelip sohbete dahil oldu. "Adımız gibi eminiz. Ve evet bizim de cevabını merak ettiğimiz soru bu. Andela'yı öldüren ve yıllarca sizin arkanızı kollarmış gibi yapıp Pan'ın yerine geçen ve ardından en ihtiyacınız olduğu zamanda sizi bir savaşın ortasında bırakan o pislik kim ? Asıl sorumuz şu an bu. Evet bir çok düşmanımız var ama bu kadar uzun süreli bir kini tutması için bir nedeni olmalı. Şu an Dard'ın da ölmesiyle tam olarak Walter'ın sağ kolu olmuş durumda." kollarını göğsünde kavuşturduğunda omuzlarını silkti. "Sanırım benim bir tahminim var." derken Jason'ın ifadesinde kararsızlık hakimdi. Söyleyip söylememek arasında gidip geliyor gibi bir hali vardı. Bakışlarını usulca bana çevirdiğinde söyleyeceklerinin herkesten çok beni bağladığını anladım. Çünkü konu benimle ilgiliyken Jason sanki dudaklarının arasından çıkan kelimeler beni yaralıyormuş gibi bakardı. "Pan'ı ilk kez gördüğümüzde yani sen Ariçem'e döndükten sonra ilk kez gördüğümüzde onda tanıdık gelen bir şeyler vardı ama bu daha önceden gördüğün birini görmek gibi değildi. Nasıl anlatsam ? Sanki onunla bir yerde karşılaşmıştım ama bu hoşuma giden bir anı değildi." nasıl anlatacağını şaşırmış gibi konuşuyordu. Kelimeleri özenle seçmeye dikkat ediyordu. En sonunda çıkmaza girince " Logan..." diye fısıldadı. İşte bu noktadan sonra gelecek kelimeler benim için artık hayati önem taşıyordu. "Ally , Logan'ın elementlerinin alındığı gün , Ruh'tan geriye sadece toprak bıraktıklarında sanırım o da odadaydı. Onu odaya girerken görmüştüm. İlk önce bağlantıyı kuramadım o yaşta bu kadar çember hakkında ya da Tanrı ve Tanrıçalar hakkında bilgim yoktu ama o adamın Hermes olduğunu biliyordum." dedi. Bir çırpıda söylemenin verdiği rahatlık ve benim vereceğim tepkiyi beklerkenki gerginlik arasında gidip geliyordu. Anlamamıştım , çünkü Hermes'i tanımıyordum. "Hermes'in Logan ile bağlantısı ne ? Veya Hermes'ten korkmamız için nasıl bir nedenimiz var ? Tamam Lucifer'ın tarafında olabilir ya da Logan'ın elementleri çalındığında odada olabilir ama bunun bize faydası ne ?" Adras söze girdiğinde bu sefer her şey yerli yerine oturmuştu. "Hermes haberci tanrıdır evet ama Ally hırsızlığıyla da ünlüdür. Logan'ın elementlerini çalmak için ona başvurmuş olmaları muhtemel çünkü Hermes bu evrendeki aklına gelebilecek her şeyi çalabilecek bir yeteneğe sahip. Hatta bir ruhu bile. Bu nedenle aynı zamanda ölülerin ruhlarını yeraltı dünyasına taşır. Yani şu anda da Hermes'i yıllar önce kullandıkları amaç için kullanıyorlar. Logan'ın son elementini de çalmak ve onu yeraltı dünyasına kapatmak."

ARİÇEM 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin