Altın Post

5.5K 304 2.5K
                                    

Sanırım Ariçem'i en son huzurlu bir şekilde bırakmamın üzerinden yıllar geçmişti. İlk kez kurulu gördüğüm zaman , meydanı ilk kez gezdiğim zaman , ilk balo... Şehir ve kurul düşeli uzun bir zaman olmuştu. Şehir Walter yönetiminde ilerlemesine rağmen kurallar Zaman Koruyucusu tarafından konuluyordu artık. En azından biz öyle sanıyorduk. Lucifer geldiğinden beri her şey alt üst olmuştu ve diğer taraf gücüne güç katarken biz sayımızı korumak için olağanüstü bir çaba sarf ediyorduk. Eskiden Elaina ve Walter'dan daha büyük bir sorunum olacağını biri bana söylese sanırım bu pek inandırıcı gelmezdi. Onlara karşı bile bir şansım olduğunu düşünüyordum. En azından çevremdekiler buna inanmamı sağlıyordu. Lucifer ve Zaman Koruyucusu'na karşı ise sanırım şu an için sadece hayatta kalmaya çabalıyordum. Çabalıyorduk.
***
"Dün için özür dilerim." sırtımı duvara yaslamış diğerlerinin ortak salona gelmesini beklerken girişteki merdivenlerde oturuyordum. Bakışlarımı yukarı kaldırdığımda Alex'in orada öylece beni izlediğini fark ettim. "Sanırım net cümleler kurmanı da abine borçluyuz. Sandığınızdan daha fazla benzediğinizi söylemiş miydim. Sinir bozucu bir şekilde hatta." hafifçe tebessüm etti. O da benim gibi iki üç parça bir şey almış olmalıydı yanına ki sırt çantasını çantamın üzerine fırlattı. "Oturmamda bir sakınca var mı ?" diye sorduğunda başımı iki yana salladım. Saçlarımı kulaklarımın arkasına atarak bakışlarımı ona odakladım. "Dün için cidden..." diye tekrar konuya girdiğinde elimi sallayarak "Bana herhangi bir neden için özür borçlu değilsin Alex. O senin kardeşin ve ben birbirinizi bulduğunuz için seviniyorum. Hem senin hem de onun adına. Ailesinden birine güvenmek ve tutunmak ona iyi gelecek. Ailesinden birinin yanında olması bile... Biraz olsun anlamışsındır Jason pek sıcak veya sempatik değildir. Ama birbirinizi tanıdıkça anlaşmaya başlarsınız. Sanırım sahip olunabilecek en iyi kardeşlerden birine sahipsin , bunun değerini bilmelisin." hafifçe tebessüm ederek dediklerimi dinledi. "Sandığından daha fazla şey bildiğimi unutuyorsun Ally." yine "Ally" demişti ve yine üstü kapalı konuşuyordu. Bir şeyleri itiraf etmemi beklermiş gibi bir hali vardı. Ne kadar anlam veremesem de dünki kaos ortamının üstüne görev öncesinde tekrar gerilim istemiyordum. "Jason ile aranızdakiler ne zaman başladı ?" dediğinde bir anda tüm düşüncelerimden sıyrıldım. İrkildiğimi fark etti. Yanlış bir şey sormuşçasına kaşlarını kaldırarak Jason'ın bakışlarından birini daha yaptı. Tanrım ! O kadar benziyorlardı ki Alex'in ortaya attığı bu kardeşlik mevzusuna itiraz etmek mümkün değildi. "Şey.... Ihmm sanırım ben Ariçem'e geldiğim zamanlarda. Yaklaşık 5 yıl önce." elini çenesine götürüp hafifçe kaşlarını çattı. "Emin misin Ally ? Daha önce görüşmediniz mi ?" derdi neydi ki , beni köşeye sıkıştırmak istermiş gibi tavırlar sergiliyordu. Güne iyi başladığımızı düşünürken her şeyin yine karmaşıklaşması hoşuma gitmemişti. "Şu malum geçmişimizden bahsetmek istiyorsan Alex doğru düzgün bir şey hatırladığım söylenemez. Hafıza silmek gibi dahiyane bir fikirle bütün geçmişimi sildikten sonra beni Dünya'ya atıp sonra canları istediğinde geri getirdiler. Yani hatırladığım bu kadar. Ve dediğin gibi madem bu kadar çok şey biliyorsun sanırım önce sen konuşmalısın." sinirlendiğimi fark etmişti. Çekinir gibi bir tavrı olmasa da susmayı tercih etti. "Hey , günaydın ! Bu suratlarınızın halini sormak istemiyorum." Noah elini omzuma koyduğunda elimi elinin üstüne koyarak gözlerimi kırptım. Sormaması kesinlikle benim de tercihimdi. "Diğerleri nerede ?" dediğinde Jason merdivenlerin başında belirmişti. Arkasında Anysia , Paeon ve Logan vardı. "Takım burada galiba. Başlıyoruz o zaman. Percy'i bulduğumuzda ona ilk yumruk atan ben olmalıyım. Bizi fena uğraştırdı." kıkırdayarak omzuma vurdu Noah. Ayağa kalktığımda tekrar Percy'nin iyi olmasından başka herhangi bir şey istemediğimi fark ettim. Onu kaybedemezdim ve Lucifer bunu gayet iyi biliyordu. Onun için geleceğimi de biliyordu. Bile bile tekrardan tehlikeye yürüdüğümü ve çevremde ailem dediğim insanları da bu karanlığa çektiğimi fark ettim. Sanırım Ariçem'in en büyük yükü buydu. Kaldıramadığım tek yükü buydu. Kazandırdıkları kadar kaybettiriyordu. Tekrar tekrar bıkmadan...
***
Şehre bakarken içimden bir parça buraya daha önce hiç gelmemeyi istedi. "Kimseyi çok mutlu ettiğini görmedim." Alex tam arkamdaydı. Bakışlarımı ona çevirmek yerine yavaşça geri dönüp kamp kurduğumuz alana doğru yürümeye başladım. Umursamaz tavrıma aynı umursamazlıkla cevap verdi. Peşimden gelip inatla beni bir diyaloğa sürükledi. "Hep böyle suskun musun ? Yoksa bana özel bir şey mi ? Ya da o gün eğitim alanında olanlardan sonra seni biraz korkuttum mu ?" omuzlarımı silktim. "Alex abinle farkınız ne biliyor musun ? Jason hiçbir zaman bu kadar sorgulamaz." söylediğim hoşuna gitmemişti ama susmadı. "Beni Jason ile kıyaslamaktan vazgeç. Farklı yerlerde farklı koşullarda büyüdük." hatırlamak istemiyormuş gibi başını salladı. Soru sorma sırasının bana geçtiğini hissetmiştim ki öyle oldu. "Farklı koşullar derken ? Cidden Alex daha önce nereden geldiğinden hiç bahsetmedin. Böyle donanımlı bir eğitimi kimden aldığından da ? Her şeye nasıl bu kadar hakim olabilirsin ki ? Yaşına bakılarsa bunca bilgi ve deneyim için fazla gençsin. Jason da senin yaşındayken böyleydi. Fazla dikkat çekiyordu. Ama onun eğitmeni babanızdı. Ki Walter'ın ruhu ne kadar kötüyse bir o kadar da iyi bir savaşçı kendisi bunu kimse inkar etmez. Jason'ın yaşıtlarının en iyi olması kaçınılmazdı. Peki sana ne demeli ? Sadece Jason'ın kardeşi olman veya Walter'ın baban olması seni bu kadar iyi yapmaya yeterli nedenler değil." dediğimde nefesimi nasıl kontrol edip bu kadar düzgün art arda cümleler kurduğuma ben bile şaşırmıştım. Birkaç saniye beni inceledi. Tepki vermesini bekliyordum ki yavaşça tebessüm etti. "Hiç değişmemişsin." diye fısıldadı. Yanımdan geçip giderken kurduğu cümlenin şokunu yaşıyordum. Peşinden gitmeyeceğimi biliyordu. Peşinden gidip kurcalamayacak kadar inatçı olduğumu da ama işte asıl olay zaten burada kopuyordu "beni" biliyordu. Beni tanıyordu. Çocukluğumdan... "Sen iyi misin ?" irkildiğimde Anysia bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. "Ally hey neyin var ?" yavaşça kolumdan tutup beni oradan uzaklaştırmak için yürüyüşe çıkmışız gibi kamptan uzaklaştırmaya başladı. İtiraz etmedim. Alex'in fazladan bir şeyler bildiğini biliyordum. Jason ile daha çocukken bir süre birlikte yaşamış olmalarına bile ihtimal veriyordum. Ama benimle birlikte büyüdüğü... Tanıdığı kişinin ben olduğumu düşünmemiştim. Başından beri Jason'a odaklanmıştım. Jason ve Alex arasındaki ilişkiye... "Anlatmak istersen dinlerim Alison ?" Anysia sessizce yanımda oturmuş beni inceliyordu. Onu da fazlasıyla korkutmuş olmalıydım ki kedi gibi sessizce yanıma oturmuş tepki vermemi bekliyordu. Başımı iki yana salladım. Alex'e bir şekilde güvenmişlerdi ve hatta yarın onun peşinden Ariçem'e gireceklerdi. Percy... Tanrım Perseus ! Şu an burada olmasına o kadar çok ihtiyacım vardı ki... Hiçbirine bir şey söyleyemezdim. Alex'in beni çocukluğumdan tanıyor olması iyi karşılanmayacaktı çünkü genel olarak eğitim evindeki hiçkimsenin çocukluğundan gelenler iyi karşılanmıyordu. Ariçem'in benden aldıklarından sadece bir tanesiydi : Çocukluk. Üzerimdeki etkilerini hala taşıyordum ve izleri her gün peşimden geliyordu. Elimi Anysia'nın dizine koyup "Başım döndü. Önemli bir şey değil. Sadece... Sadece bu olanlar ağır geliyor bazen. Percy benim için..." diye başladığımda Anysia elini koluma koyarak "Biliyorum Ally. Bana hala kızgın olduğunu da biliyorum. Ama sen benim kız kardeşimsin. Ve neler hissedebileceğini biliyorum. En yakın arkadaşını geri alacaksın. Bunun için elimizden geleni yaparız. Percy bizim de ailemizden." o kadar samimiydi ki bir şeyleri onlardan saklamak kötü hissetmeme neden oluyordu ama Alex konusunu bilmeleri işleri sadece zorlaştırırdı. Hafifçe gülümseyip susmayı tercih ettim yine , yeniden...
***
"Gerçekten bu Lucifer zevksiz herifin teki." Noah omuz silkerek etrafına bakınıyordu. Şehir tamamen aslan heykelleri , kırmızı postlar , altın rengi kaplamalarla döşenmişti. Ariçem'in eski samimi sade halinden eser yoktu. Lucifer'ın güç gösterisiyle karşı karşıyaydık. Egosunu tatmin etmek için şehri de komple baştan kendine benzetmişti. "Tören yaklaşık bir saat sonra herkes yerlerini ve görevlerini anladı mı ?" Jason tam arkamdaydı. Sanki her an biri üzerime atlayacakmış gibi dibimden ayrılmıyordu ki tedirgin olmasına ben de bu sefer hak veriyordum. Lucifer ve Zaman Koruyucusu'nun birlikte çalışacaklarını düşünememiştik. Birlikte çalıştıklarında da bu kadar büyük bir orduya hükmedeceklerini düşünememiştik. Yavaş adımlarla kendi yerime geçtiğimde meydanın tam karşısındaydım. Jason beni bu sefer olaydan uzak tutamayacağını biliyordu ki teklif bile etmemişti ama olduğum yerden bile ne kadar tedirgin olduğunu görüyordum. Tam karşımdaydı ve beni inceliyordu. 5 yıl önce de böyleydi. Uzaktan beni incelerdi ve sessiz kalırdı. Değişmeyen şeylerden biri de buydu. Bana olan bakışları... Masmavi gözleriyle bana olan bakışları... Üzerimden hiç çekmesini istemediğim bakışları... Bakışlarımı çaprazımda bir dükkanın çatısında kalan Noah'a çevirdiğimde ise ona baktığımı fark edince gülümseyip gözlerini kırptı. Dudaklarıyla bir şeyler mırıldandı. Ne dediğinden adım gibi emindim :"Sonsuza kadar birlikte Alison.". Anysia ve Logan ise kalabalıkta meydana yakın bir kısımda duruyorlardı. İşler karışana kadar kimliklerini kesinlikle belli etmeyeceklerdi ki sanırım işlerin karışması çok da uzun sürmeyecekti. Jason üzerine bastıra bastıra söylemişti "Herhangi birimiz ölmek üzereysek olaya dahil olun. Olayın dışında kalıp eğer bir şeyler ters giderse Riddle'a haber vermenize ihtiyacımız olacak. En son bakışlarımı Paeon'a çevirdiğimde ise meydanın tam ortasındaydı. Heykelin kenarında parmaklıklara yaslanmış bir şekilde oturuyordu. Kalabalığı kolaçan ediyor gibi görünse de ayinin başlangıcını bekliyordu. O da bakışlarıma karşılık verip göz kırptı. Alex'in işaretini bekliyorduk ki beklediğimizden de erken geldi. Saçlarıma damlayan birkaç damla yağmur... Jason'a döndüğümde başını aşağı yukarı salladı. Bu Alex'ti ve ayin başlıyordu. Bakışlarımı kalabalığın hareketlendiği yere çevirdiğimde onu gördüm. İki elinden ve ayaklarından bağlanmış bir şekilde sürüklenerek kalabalığın arasından ayin yerine getiriliyordu. Tam yanında Dard yürüyordu. Donuk bir ifadesi vardı. Onu böyle görmeyi beklemiyordum. Walter ve Elaina en arkadan geliyordu. Zaman Koruyucusu'nu yani Jackson'ı görmek için etrafa bakınsam da ne o ne de Lucifer henüz ortalıkta görünmüyordu. Tam o sırada heykelin etrafında alevden bir çember belirdi ve yakınındaki Arisler birkaç adım geri çekilmek zorunda kaldı. Anlık bir şimşek etkisiyle ortalık titrediğinde ayin bölümünde Jackson belirdi. Sırtındaki altın post gibi duran pelerine bakılırsa Lucifer'ın köpeği olmayı bayağı benimsemişti. Jackson'a bakarken böyle şeyler düşünmek hala garip hissettirse de kafamı sallayıp asıl olaya odaklandım. Percy adım adım sunağa götürülüyordu. Ve biz burada böylece durmuş bunu seyrediyorduk. Aklımdan geçenleri tahmin etmiş gibi Jason elini kaldırarak sabit durmam gerektiğini , sabretmemi işaret etti. Dard'ın Percy'i sunağa çıkarmasını izledim. Bu bile Dard'ın kafatasını parçalamam için yeterli bir sebepti. Sessizce seyretmeye devam ettim. Olayların bir anda bu kadar hızlı gelişeceğini düşünmemiştim. Dard'ın yavaşça sunaktan ayrılıp direkt bakışlarını bana çevirdiğini gördüm. Anlık bir şok etkisiyle Jason'a dönsem de Jason çoktan durumu fark edip bana doğru koşmaya başlamıştı. Dard bana daha yakındı ve benim de hiç kaçmaya niyetim yoktu. "Senin burada ne işin var ! Aklını mı kaçırdın ölmek mi istiyorsun !" bileğimden sıkıca tutup kendisine çevirmişti. Beni sürükleyerek kalabalıktan uzaklaştırdığında Jason'ın deliye döndüğünden emindim. Kalabalığın en arkasında arka sokakta eski bir eve girdiğimizde hala Jason'ın beni gördüğünü fark ettim. Kalabalığı iterek bize doğru koşuyordu. Eve girişimizi de görmüştü ki bu yaklaşık birkaç dakika içinde burada olacak demekti. Dard'a döndüğümde inatla bileğimi bırakmıyordu. "Percy için gelmen büyük bir aptallık. Onu kurtaramazsın bunu görmüyor musun !" sinirlenmemem imkansızdı. "Her şeyi oluruna mı bırakayım ! Her seferinde pes edip emirleri mi uygulamalıyım senin gibi ! Vaz mı geçmeliyim arkadaşlarımdan !" diye bağırdığımda onu daha da sinirlendirmiştim. "Kimden vazgeçmişim Alison ben ! Senden mi ! Senden vaz mı geçtim !" kapı kırılır gibi açılıp Jason içeri girdiğinde Dard'ın ona bakmaya bile vakti olmamıştı. Bir toz kütlesini havaya kaldırarak karşı duvara savrulduğunda Jason'ı tutabileceğimi sanmıyordum. "Hey Jason ! Bırak bırak onu ! Percy daha önemli şu an Percy daha önemli !" Jason bir süre sakinleşecek gibi görünmese de söylediklerime kulak verip beni evin dışına çıkardı. "Bu çocuk başımıza bela olmaktan sıkılmadı." diye homurdandığında aynı şeyi düşünsem de bu sefer bizi korumaya çalışır gibi bir havası olduğunu görmezden gelemedim. İçimden bir ses olayların farklı yönde gelişeceğini söylüyordu ki şu an meydana baktığımda içimdeki sesin haklı bir yansımasını görüyordum. Dard sadece bir dikkat dağıtma seremonisiydi. Noah ve Alex kıskıvrak yakalanmış elleri arkalarından bağlı bir şekilde dizleri üzerine çökmüşlerdi. Tam arkalarında Walter tebessüm eden bir ifadeyle bizi seyrediyordu. Bakışlarım Logan ve Anysia'a kaydığında henüz onların fark edilmediğini anladım. Bakışlarımla asla ortaya çıkmamalarını işaret ederek gitmeleri gerektiğini anlatmaya çalıştım. Şu an yardım çağırmak için doğru bir zamandı. Anysia anlamış olmalıydı ki Logan'ın kulağına bir şeyler fısıldadı ve Logan uzaktan bana hemen geri döneceklerini işaret etti. Walter'a bakmamaya özen göstererek Jason'a yaklaştım. Hafifçe bakışlarını bana çevirdiğinde dönüp ona baktım. "Sana hiçbir şey olmasına izin vermem. Korkmanı gerektirecek hiçbir şey yok. Bana güveniyor musun ?" diye fısıldadığında sanki bunların olacağını biliyor gibi davranıyordu. O kadar soğukkanlıydı ki yakalandığımıza neredeyse sevinecekti. Başımı aşağı yukarı salladım. "Seni seviyorum Alison Grace." diye fısıldadı. Hafifçe serçe parmağını benimkine dokundurdu. Bu hareketi bile gerginliğimi alması için yeterliydi. "Ben de seni." diye fısıldadığımda muhafızlar etrafımızı çevreleyip bize diz çöktürdüler. Jason itiraz bile etmiyordu. Kurtulmaya çabalamıyordu. Bu tavrı sanırım Walter'ın da dikkatini çekmişti ki gözlerini ondan ayırmıyordu. Neyi planladığını hala kestirememiştim. Aklında ne olduğunu ve bizi bu durumdan nasıl kurtarabileceğini... Zemin titremeye başladığında Jackson ellerini birleştirerek "Efendi geliyor. Tören başlasın !" diye haykırdı.
***
Bakışlarını üzerimde hissediyordum. Ne yapacağımı merak ediyordu. Çaresizken ne tepki vereceğimi... Heyecanla orada öylece durmuş beni seyrediyordu. "Evet Alison , manzara hoşuna gitti mi tatlım ?" yüzüne bakmayacağımı ağlayıp kaçacağımı falan düşünüyordu sanırım. "Bu zevki sana tattırdığım için bana minnettar olmalısın sevgili Alison." bakışlarımı Dard'a çevirip tek umuduma baktım. Ellerimdeki zincirleri çözmem imkansızdı. Bunu bütün yol boyunca denemiştim. Jason ve diğerleri hangi hücredeydi haberim bile yoktu. Percy'nin bakışları... Ne demek istediğini biliyordum. Kaçıp kendimi kurtarmamı , onun hayatı için yalvarmamamı , kendimi düşünmemi... İlk kez yenildiğine şahit olmuştum. Tanıdığım en güçlü savaşçılardan biriydi. Tanıdığım en iyi kişilerden de biriydi ve sanırım en iyi dostumdu. O olmadan yaşayamazdım. Bunu bilen tek kişi de ben değildim. Lucifer onunla olan bağımı gayet iyi biliyordu. Dard , ben ve Percy arasında yaşanan o bir yılı biliyordu. Bu yüzden Percy dizleri üstünde boynuna inecek kılıcı bekliyordu. Bu yüzden o kılıcı tutan Dard'dı. Ve aynı sebepten ben bunu seyretmeye mahkumdum. Lucifer tüm bu sessizliği bozdu : "Sanırım zamanı geldi Dard. Yaratılmış bir sayı daha kaybetti. Bitir işini."

ARİÇEM 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin