Pantolonunu zorlayan çelik gibi sertliği, içindeki tsunami boyutlarına gelmiş arzuyu düşününce Chanyeol, Baekhyun'nun ilk öpücüğünün bir tutku patlaması yaratmasını beklemişti.
Baekhyun'u hemen kanepeye yatırıp soyacak, ikisini de cennetin müstehcen köşelerine gönderecekti.Bu yüzden Baekhyun'un kendisini yumuşak, şefkatli bir biçimde öptüğünü, dudaklarının kuş tüyü hafifliğindeki dokunuşunu, hissettiği sıcacık duygu selini fark edince şaşırdı.
Son kez beraber oluyorlardı. Baekhyun'un saçlarını son kez okşuyor, bedeninin kendininkine bastırışını, parmaklarının altındaki yumuşak tenini son kez hissediyor, her şeyi hatırlamak istiyordu.
Ağırdan almaya, her dokunuşun, her lezzetin, her iç çekişin tadını çıkarmaya niyetliydi.
Tüm bunları bir anda fark edince kanını kaynatan öfkeli cehennem ateşleri hafifleyip içten içe devam eden bir yanma halini aldı.
Baekhyun'un belini tutan ellerini gevşetti, dudaklarındaki baskısını azalttı. Chanyeol'un ciğerlerindeki, göğsündeki basınç neredeyse normale dönmüştü.
Bu yavaş, baştan çıkarıcı, şefkatli ve yumuşak öpüş saatlerce sürmüş gibi geldi Chanyeol'a. Aralarındaki tutku her zaman öyle ateşli, hızlı, yeri göğü sarsan cinsten olmuştu ki bu değişiklik adeta gerçeküstüydü.
Ama güzeldi. Değişikti ama yine de güzeldi. Chanyeol başka bir yere gitmeleri gerekmeyen pazar öğleden sonraları böyle uzun uzun, tembel hareketlerle sevişmeye alışabileceğini düşündü.
Bu ağır, tembel okşamalar başka bir yere varmasa bile kendi başına yeterince tatmin ediciydi.evet, bu kesinlikle alışkanlık yapabilirdi, tabii kucağında oturup kollarını okşayan, uyuklamak için en rahat pozisyonu bulmaya çalışan bir kedi gibi kıvranıp duran Baekhyun olduğu sürece.
Ama böyle bir seçenek yoktu, değil mi?
O gece, o an her şeyin sonu olabilirdi.
Chanyeol'un parmakları Baekhyun'un yanağını, çene kemiğinin çizgisini, uzun boynunu okşadı. Sonra dudaklarını onunkilerden ayırmadan Baekhyun'u kucağına alıp yatak odasına taşıdı.
Baekhyun karşı koymadı, ne yaptığını bile sormadı. Tabii muhtemelen ağzı meşgul olduğu için sesini çıkarmamıştı, ama onun uysal ve uyumlu davrandığını düşünmek, doğru olsun olmasın Chanyeol'un hoşuna gidiyordu.
Baekhyun'u düzgün bir şekilde yapılmış yatağa yatırdı. Kendisi de üzerine uzanıp onu öpmeyi, okşamayı, kendi zihniyle ruhunu anılarla, duyu organlarının algıladıklarıyla doldurmayı sürdürdü.
İçinden bir ses on, yirmi, hatta elli yıl sonra o anları düşündüğünde Baekhyun'un gülümsemesini, kendi pantolonundaki şişkinliği hatırlayacağını söylüyordu.
Baekhyun altındaki yatağın kıpırdadığını hissettiğinde gözlerini sımsıkı kapalı tutmaya devam edip nefesini düzenlemeye çalıştı. Yüzüne düşen tutamları çeken Chanyeol alnına bir öpücük kondurup yataktan indi.
Neredeyse hiç ses çıkarmamasına rağmen Baekhyun onun halı kaplı zeminde yürüdüğünü, giysilerini toplayıp kapıya yöneldiğini duyabiliyordu. Gözünü hafifçe aralayıp karanlıkta kapıdan çıkıp giden Chanyeol'un güzel ve sıkı bedeninin arkasını izledi.
Çelik gibi kasların mükemmel görüntüsü normalde midesinde kasılmalara neden olurdu ama o an tamamen doymuş bir haldeydi ve yüreğine, alnına konan öpücükle bin kat beter olan bir ağırlık çökmüştü.
Öylesine beraber olan insanlar böyle şeyler yapmazdı, değil mi? Yoksa yaparlar mıydı? Bir öpücüğe gereğinden fazla anlam yüklemeye mi çalışıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMBAT
Fanfiction"Ben spor muhabiri olmak istiyorum, hem de çocukluğumdan beri. Beyzbol, basketbol, Amerikan futbolu, hokey, tenis, futbol, golf... hepsini seviyorum. Günün on iki saati spor istatistikleri beynimde dolaşıp duruyor." "Kalan on iki saatte ne düşünüyor...