"What U Do?"

2.6K 295 123
                                    

Chanyeol kendini yüksek bir binadan düşmüş ve hâlâ yere varamamış gibi hissediyordu. Görme açısı daraldı, baktığı yerin etrafını karartı halinde görüyordu. İşitme duyusu bozulmaya başladı. Sesleri iyi çekmeyen bir radyo kanalı gibi gidip geliyordu.

Baekhyun Japonya'ya mı taşınıyordu?

Nereden çıkmıştı bu?

''Ben de bir iş teklifi aldım.'' dedi Chanyeol'un aklından geçeni okumuş gibi, çok ürkütücüydü. ''Japan News Gazetesinde. Daha önemli bir gazete, maaşı da daha iyi. Kariyerimle ilgili daha çok fırsat yakalayabileceğim. İyi bir iş yani. Tam istediğim gibi.''

Evet harikaydı. Baekhyun'un hep istediği gibi.

Tek bir sorun vardı. Kore'de kalmak istemesi gerekiyordu.

Tamam Chanyeol bunun Baekhyun'un planlarının arasında olduğunu biliyordu. Başarılı olmak, basamakları tırmanmak bunu gerektirirdi sonuçta ama yine de...

Kore'den ayrılmamak, Chanyeol ile kalmak istemeliydi. Cazibesi ve cinsel gücüyle Baekhyun'u elde etmiş olmalıydı.

Kahretsin.

İşler hiç hayal ettiği gibi gitmiyordu. Hatta o kadar rayından çıkmıştı ki kendini Sibirya'da buluverse şaşırmayacaktı.

Düşün Chanyeol. Yağmurdan kaçarken doluya tutuldun, şimdi yağmurlu yere geri dönmenin yolunu bul.

''Ne güzel'' diye devam etti Baekhyun ayağa kalkarak. ''İkimiz de yeni işlerimize başlayacağız. Kariyerlerimizin dönüm noktasındayız. Bazen her şey nasıl yoluna giriyor değil mi?''

Baekhyun kollarını kavuşturdu. Yüzü aptal bir maymunun burnunu karıştırırken ki haline benziyordu.

Bu manzara Chanyeol'u nasıl tahrik edebiliyordu?

Gittikçe şiddetlenen arzularını kontrol altına almak için elini pantolonunun önüne götürmek istiyor, bunu yapmamak için yumruklarını sıkıp hayatının kontrolden çıkmış, parçalanmakta olan kısımlarını düşünmeye çalışıyordu.

Ne diyordu Baekhyun? Evet, hayatlarının ne kadar iyi gittiğinden mutlu olmaları gerektiğinden bahsediyordu.

Hadi canım. Yeni bir iş Chanyeol'u mutlu etmeyecekti, Baekhyun'u da öyle. Hatta Baekhyun ülke değiştirmekle de mutlu olmayacaktı.

Hem Baekhyun gerçekten sevinseydi karşısında böyle beti benzi atmış halde kıvranmaz, çok sevdiği muhabbet kuşu ölmüş gibi kendine sarılmazdı.

Sadece Chanyeol'un hatırı için gülümsediğini anlayacak kadar iyi tanıyordu onu. Bu bilgi yüreğini ferahlattı, iliklerine kadar işleyip omuzlarını geri atmasına, sırtını dikleştirmesine, göğsünün birkaç santim şişmesine neden oldu. Chanyeol tazelenmiş bir kararlılıkla sırıtıyordu şimdi.

''Aslında'' dedi yavaşça. ''Ben o kadar da güzel olduğunu sanmıyorum.''

Baekhyun'un sahte gülüşü soldu.

''Ne demek istiyorsun?''

''Bak'' dedi. Öne doğru bir adım atıp ona biraz daha yaklaştı. ''Ben buraya sadece aldığım işten bahsetmeye gelmedim.''

''Ya, öyle mi?'' Baekhyun'un sesi ince ve yumuşaktı.

''Evet.''

Bir adım daha attı. Baekhyun ise dudaklarını yalayıp geri çekildi. Chanyeol sırıtmamak, onu yakalayıp deliler gibi öpmemek için bütün kontrolünü kullanıyordu.

Çok yavaş hareketlerle Baekhyun'a eğildi, onun geriye çekilmesi Chanyeol'u eğlendiriyordu. Eğilip, yemek yerken yerde bıraktığı ikinci kese kağıdına uzandı. Doğrulurken Baekhyun'un ihtiyatlı bir tavırla gözlerini açtığını gördü.

Kelimelerle anlatılmayacak kadar harika biriydi. Chanyeol yerinde duramıyor, bu kısmı geçip daha güzel şeylere başlamak için sabırsızlanmıyor olsa ona sabaha kadar takılabilirdi.

Kese kağıdını hışırdatarak açıp elini içine soktu.

''Sana bunu vermeye gelmiştim.''

Chanyeol iddia üzerine ördüğü uzun atkıyı çıkartırken Baekhyun'un adeta kalbi durdu.

Chanyeol geldiğinde elinde fazladan bir paket olduğunu fark etmemiş, sadece yemek getirdiğini sanmıştı.

Zorlukla yutkunup Chanyeol'un ördüğü yumuşak yününe baktı. Parmakları basit örgünün düzgün ilmekleri üzerinde gezindi.

Çok güzeldi. Chanyeol'un ilk başta örgü konusunda ne kadar zorlandığını biliyordu ve yakından bakarsa bazı yerlerde kaçırdığı ilmekleri göreceğinden emindi ama hiçbiri, Chanyeol'un ona hediye etmesiyle daha da özel hale gelen atkının büyüsünü azaltmayacaktı.

''Bana mı veriyorsun bunu?'' Sesinin titrediğini duyup gözlerinde birikmekte olan yaşları hissedince utandı.

''Sana veriyorum.'' dedi Chanyeol yavaşça. Kendi sesi kulağına pek normal gelmemişti.

Başını kaldıran Baekhyun onun gözlerinin içine baktı ve eriyip bitmek üzere olduğunu fark etmemesi için dua etti.

''Neden?''

''Çünkü Japonya'ya taşınmanı istemiyorum ama benim de seninle gelmeme izin verirsen iş değişir.'' ikinci kısmı sonradan aklına gelmiş gibi eklemişti. ''Seninle gizli saklı, geçici, her şeyi berbat etmemek veya can düşmanı olarak kazandığımız adı lekelememek için sır olarak saklayacağımız bir ilişki yaşamak istemiyorum. Seninle Penalty Box' a gitmek, kimin gördüğüne aldırmadan, aklıma estiğinde bir öpücükle o ukala havanı söndürmek istiyorum.''

Büyük, güçlü elleriyle Baekhyun'un bileklerini tutup kendine çekti. Artık göğüsleriyle dizleri birbirine değiyordu. ''Buraya sana yeni işi anlatmaya geldim, çünkü senin sayende oldu. Yapamayacağımı sandığım bir şeyi yapmamı sağladın. Böbürlenmeyi değil, çok seyahat etmem gerekeceğini söylemeye, bunun sakıncası olup olmadığını sormaya geldim.''

''Neden...'' sesinin ciyaklama gibi çıktığını fark edince durup boğazını temizledi. ''Benim için sakıncası olup olmadığını neden umursuyorsun ki?''

Chanyeol'un dudağının kıvrılan kenarı ne kadar eğlendiğini gösteriyordu. ''El örgüsü atkılar beyninin çalışmasını engelliyor anlaşılan. Bir tartışmada galip gelmek istiyorsam bunu unutmamak lazım. Hem örgü örmeye devam etmek için de bahanem olur.''

Baekhyun'u iyice sinirlendirmemek için çatılmaya başlayan kaşlarını öptü.

''Umursuyorum, çünkü benim yanıma taşınırsın veya ben buraya taşınırım diye ümit ediyordum. Her halükarda aramızda olup bitenlere bir şans verelim istiyorum. Günlük hayatta da yatak odasındaki kadar uyumlu olacak mıyız görürüz.''

Baekhyun'un az önce neredeyse durmuş olan kalbi şimdi kontrolsüzce atıyordu. Kalp atışları sanki boğazındaydı ve hem ciğerlerine hava gitmesini hem kanının beynine ulaşmasını engelliyordu.

''Yani sen bana şey mi diyorsun...''

''Beraber yaşayalım diyorum,'' diye vurguladı Chanyeol.

Bir an için yüzünde ciddi, hatta biraz rahatsız bir ifade belirdi.

''Sevgilim ol. Beraber olalım. Nasıl gideceğini görelim.''


KOMBATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin