''Örgün nasıl gidiyor Chan Teyze?"
"Kıçımı ye Jongin."
Jongin'in yumuşak, kabarık minderli deri kanepesinin ortasında oturan Chanyeol, arkadaşına sert bir bakış attıktan sonra dikkatini tekrar attığı ilmeklere verdi.
Zaten testosteronu bol arkadaşlarının yanında oturup Steelers maçı izlerken bir yandan örgü ördüğü için kendini efemine bir adam gibi hissediyordu.
Jongin ve Luhan gibi kanepenin ucunda oturup bira içerek ekrana bağırması gerekirdi.
Ama bu son mücadelenin bitiş tarihi hızla yaklaşıyordu ve olağan pazar toplantıları yüzünden geri kalıp kıymetli Ödülü'nden olmaya hiç niyeti yoktu. Bütün şehir, okullu kızlarla büyükannelerin bile yaptığı basit bir şeyi başaramadığını öğrenince yaşayacağı utançtan bahsetmeye bile gerek yoktu.
Dişini sıkıp şişleriyle yününü almış, Jongin'in evine maç seyretmeye gelmiş, hayatlarında hiç kimse tarafından yenilip erkekliklerinden şüphe etmemiş arkadaşlarının canına okumasını göze almıştı.
Söz konusu Baekhyun olsa da, yalnız kaldıklarında ne kadar ateşli olduğunu öğrenmiş olsa da bu iddiayı kazanmak zorundaydı. Sadece kendisi için değil, işi, gururu ve tüm Kore erkeklerin onuru söz konusuydu.
Bunun bedeli en yakın dostlarının kendisiyle uğraşması olacaksa yapacak bir şey yoktu.
Bir sırayı bitirdi, siyah yumaktan biraz ip çekip diğer sıraya başlamak için şişleri değiştirdi.
Bu iddiayı kazanıp Baekhyun'dan intikam alma zamanı gelince çok mutlu olacaktı, ama izleyeceği yöntemden emin değildi.
Baekhyun örgü örme konusunu ortaya attığından beri Chanyeol sıra kendisine geldiğinde ne yapacağını düşünüyordu. Beraber olmaya başladıklarından beri, kışın ortasında otoyol kenarında çıplak çöp toplaması, saçlarını kazıtıp Hare Krishna kıyafetleriyle otobüs garajında broşür dağıtması gibi fikirlerin yerini cinsel içerikli görevler alıyordu.
Kore güzellik yarışmasına girip yetenek bölümünde o muhteşem ağzıyla yapabildiklerini gösterebilirdi mesela.
Striptiz kulübünde çalışıp kucak dansı da yapabilirdi, tabii üzerinde dönüp durduğu Chanyeol'un kucağı olacaksa.
Daracık, siyah deri kıyafetler giyip bir gününü ofisinde Chanyeol ile geçirebilir, işi aksattığı takdirde ona yaramaz bir çocuğun hak ettiği muameleyi yaparak çalışmasını sağlayabilirdi.
Bunları düşünmek bile Chanyeol'un sertleşmesi için yeterliydi, örgüsünü birkaç santim aşağı indirerek pantolonunun önündeki kabarıklığı gizledi. Eğer Jongin veya Luhan durumu fark ederse yünle uğraşmaktan tahrik olduğunu düşünür ve bunu başına kakıp dururlardı.
Hayatları boyunca her zaman bir atkı, bir bere ya da bir çift eldiven görseler Jongin, bu seni azdırdı mı? Sizi yalnız bırakalım mı? diyerek dalga geçerdi.
Tekrar reklam arası başlayıp dikkatini verdiği maçın görüntüsü kaybolunca Jongin bira şişesinden büyük bir yudum alıp Chanyeol'a döndü.
Örgüyü ucundan tuttuğunda Chanyeol'un fermuarının arkasındaki çıkıntıya çok yaklaşmıştı.
"Pek ilerlememişsin, ne örüyorsun sen şimdi?"
"Atkı," dedi Chanyeol kısaca.
Gerçi o an yaptığı şeyin atkıya benzediğinden şüpheliydi. Bu işi öğrenmeye çabalarken fazla sıkı ya da fazla gevşek attığı ilmeklerin sonucu olarak örgünün uç kısmı çirkin bir karmaşadan ibaretti. Beş on santim sonra ne yapması gerektiğini kavramaya başlamıştı. Her halükârda, ördüğü son sıralar, İlk sıralardan çok daha iyiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMBAT
Fanfiction"Ben spor muhabiri olmak istiyorum, hem de çocukluğumdan beri. Beyzbol, basketbol, Amerikan futbolu, hokey, tenis, futbol, golf... hepsini seviyorum. Günün on iki saati spor istatistikleri beynimde dolaşıp duruyor." "Kalan on iki saatte ne düşünüyor...