Bu her zaman yaptığım bir şey değil ama inatçılığın kanımda var olduğunu kabullenmemek yanlış olurdu.İnatçının tekiyim evet.Söz konusu nefret ettiğim insanlar olunca.Eğer onlar bir şeyi yap diyorlarsa yapmam.Yapma diyorlarsa kesin yaparım.Şuan olduğu gibi.Tamda tahmin ettiğiniz gibi Kulübün önündeyim ve bana bu keyifli işi yapmama ortam sağladığı için minnettar olduğum arkadaşım Chen'i bekliyorum.İçeriden gelen gürültü beni rahatsız ettiği kadar heyecanlandırıyordu da.Sahneye çıkacağım ve şarkı söyleyeceğim öyle değil mi?Bunu kabul ettiğim için aptal olduğumu da eklemek istiyorum.
İnsanların bana uzaydan gelen biriymişim gibi bakmalarından rahatsız olmaya başlamışken nihayet Chen belirmişti yanımda.
''Nerdesin seni aptal?Her zaman geç gelmek zorunda mısın?''
Sinirle tısladığımda Chen cevap olarak beni içeri sürüklemişti.Buraya defalarca gelmeme rağmen üzerimde ki stresi atamıyordum.Daha önce sesimi dinleyen bir çok kişi olmuştu elbette.Ama bu benim ilk sahne performansımdı.Özel olduğu gibi mükemmelde olmalıydı.Chen'in arkasından yürümeye devam ederken herkesin beni süzdüğünden emindim.Yakışıklı ve çekici olduğumu inkar etmem günah olur herhalde.Neyse sahne arkasına geldiğimizde vaktin çabucak geçmesine şaşırmıştım.Hemen şimdi şu an oraya çıkıp bir şeyler söylemeliydim.İnsanların merakla karışık ıslık ve tezahüratları sağırın bile duyacağı cinstendi.Odaklanmaya çalıştım.Derin nefesler aldım ve sahneye ilk adımımı attım.Mikrofon tutuş ustalığım sayesinde rezil olmadan zaten önceden çalmaya başlamış olan müziğin sözlerine gelince ağzıma yaklaştırdım.
Tenime değen rüzgar çok iyi hissettiriyor.
Yavaş yavaş kalbimi ateşe veriyorum ve ilerliyorum.
Aşina olmadığım çok sayıda yol varken nereye gitmeliyim.
Nereye gidersem gideyim,bir hal çaresine bakacağım,gaza basıyorum.
Yepyeni bir dünyaya ilerlemenin iç titreten heyecanı.
Bu oldukça tatlı tıpkı bal gibi ve bir kez daha...
Senin önderliğinde cennetin kapılarını açıyorum.
Bilinmeyen bir yola ilerlerken.
Cennetin kapıları açıldığında,seninle buluşacak mıyım?
Cevabımı,gerçek cevabımı bulmak istiyorum.
Sana gelen yol o uzun yol,ama ben seyahat etmeyi severim.
İç titreten heyecan ve tedirginlik garip bir şekilde birbirine karışır.
Birbirine benzemeyen bu yolda ne çeşit bir ben bulacağım.
****
.Gerçekten iyi bir performans sergilediğime inanıyorum.Chen'in benim için ayarladığı repertuardan bir kaç şarkı daha söyledikten sonra bana verilen görevi en iyi şekilde tamamladığımı inanarak kulüpten ayrıldım.Eve dönüş yolunda ilerliyordum ki Sehun belirdi karşımda.Bilerek olduğunun farkındaydım.
''Burada ne işin var?''dedim merakla karışık umursamazlıkla.Bana yaklaştı.Biraz daha yaklaştı.Ve tam dibimdeydi.Yüzüme değen nefesi bu sefer kulağıma değmeye başladığında irkilmiştim.Bana yakın olmasını sevmiyorum.Bana bu kadar yakın olmasını gerçekten sevmiyorum.Kulağıma değen nefeslerinin arasında konuşmuştu.Zorlukla.Bunu anlayamayacak kadar aptal değildim.
''Büyük bir hata yaptın Luhan.Cezanı çekmelisin.Pişman olacağına bahse girerim''dedi fısıldayarak
''Görücez''dedim kafa tutarak kararlılıkla.O ise bu söylediğime kahkaha atmış ve karanlık sokakta beni tek bırakarak ortadan kaybolmuştu.
Korkmuyordum.
Kesinlikle korkmuyordum.
****
Her sabah olduğu gibi monoton bir sabahla başlamıştım güne.Otobüs yolculuğunun ardından işe geldiğim de her şey normaldi.Farklı olan tek şey Sehun ve arkadaşları ortada gözükmüyordu.Bunu umursamayordum.Çalışanların tek rahat yeri olan odada bacak bacak üzerine atmış kahvemi yudumlayıp dün gece ki maceramı düşünüyordum.Sonra kapıdan içeri bir görevli girip patronun beni çağırdığını söylemişti.İşte bu tuhaftı.Hafif korkuyla koridorda ilerlerken kafam da değişik sahneler planlıyordum.Birisinde bile Sehun yoktu.Bunu gerçekten düşünmemiştim.Demek istediğim kapıyı çalıp içeri girdiğimde üzeri başı dağılmış ve üzerine bir şişe kola dökülmüş Sehun.Meraklı gözlerle ilerleyip masanın önünde durdum.
''Beni çağırmışsınız''dedim gözlerim hala Sehun'dayken.Sırıtıyordu.Bu iyi değildi.Kesinlikle iyi değildi.
''Luhan sen ne yaptığını sanıyorsun?!Seni kaç kere uyarmam gerekiyor hee?Bunu nasıl yapabilirsin?''Sehun'u göstermişti.''Onun kim olduğu biliyorsun nasıl bunu göze alıp onunla kavga edersin?!''Patron bağırıyordu.
''Ama.ama..efen-''
''Üzerine kola bile dökmüşsün.Hangi çalışan bunu yapabilir?Dahası bunu ona nasıl yaparsın? ''
''Bir dakika efendim beni bir dinley-''
''Seni dinlemek bile istemiyorum Luhan.Yaptığın affedilecek bir şey değil.Bu yaptığını göz ardı edecek değilim.Kovuldun!''
KOVULDUN.
KOVULDUN.
KOVULDUN.
Başımdan aşağı kaynar sular indiğinde Sehun ise keyifle gülümsüyordu.Bu hazmedemeyeceğim bir şeydi.Bunu kesinlikle kabullenemiyordum.Sinirle sıktığım yumruğu masanın üzerine vurarak bir patrona bir de Sehun'a öldürücü bakışlarımla baktım.Patron korkmuştu ama Sehun için aynı şey söylenemezdi.Kapıyı yerinden söker gibi kapatıp odadan çıktıktan sonra sinirden dolan gözlerime aldırmadan AVM'yi terk edip yürümeye karar verdim.Sadece öylece yürüyordum.Kendime ve Sehun'a küfür ederek.Ve ne ara akşam olduğunun farkına bile varmamıştım.Issız bir sokağa girip kaldırıma oturmuştum.Yapabileceğim başka bir şey yoktu.Ne dersem diyeyim patron kesinlikle bana inanmazdı.
Ve bu beni bin kat daha sinirlendiriyordu.
Sinirlilik.Hastalık diyebiliriz.Aşırı sinirliyim.Aşırı tepkiliyim.Ve sinirlendiğimde sinirimi atmamın iki yöntemi var.
Birincisi;bir şeyler kırıp dökmek.
İkincisi;kendime zarar vermek.
Her ne kadar tatlı canım olsa da ikinci şık bana her zaman daha cazip gelmiştir.Sinirlendiysem kendime zarar vermeliyim.Çünkü tek yol bu.Çünkü sinirimi atmamı sağlayacak tek şey bu.Nasıl da buna inandırmışım kendimi değil mi? Aslında böyle değil aksine her zaman sakin ve zarif biriydim.Her şey babamın ölümüyle değişti.En başta kişiliğim,hayatım ve sonra herşeyim.Altında olduğum bu büyük çoğu zaman beni ölüme itse de dayandım.Dayanmak zorundaydım.Şimdi olduğu gibi.Şu an kendimi o kadar boş,gereksiz ve işe yaramaz hissediyorum ki kelimeler kifayetsiz kalıyor.Bakmam gereken annem ve kız kardeşimi ve ve ve ödemem gereken banka borcunu nasıl unutur da bir ergene kafa tutarım?Zengin ve patronun oğlu olan zengin piç ergene!
O kadar berbatım ki o kadar bok kafalıyım ki...Tanrım!Lanet olsun!
Ağlamamak için kendimi ne kadar zorlasam da benden habersiz yerinden ayrılan bir tek damla diğerleri için cesaret kaynağı olmuştu.Şuan da beş parasızdım.Şuan o kadar utanıyorum ki yapabilecek bir tek bir şeyim bile yoktu!Başka bir iş bulabilirim.Ama zaman benim için küçük kız kardeşim kadar değerliyken nasıl iş aramakla geçirebilirim? Dahası o lanetin beni böyle darma dağan etmesi kabullenecek şey değil!Bunu tabi ki kabullenemiyorum.Siktiğim piçi senden bin defa nefret ediyorum!
Damarlarıma pompalanan sinir yüklü kanla gözyaşlarımı elimin tersiyle sildiğim de yerimden kalkmam uzun sürmemişti.Evet şimdi bir şeyler yapmalıyım.Siniri atmanın iki yolu var demiştim.İkisini de şimdi aynı anda yapmak daha eğlenceli değil mi?Hemde kurban ayaklarınıza kadar gelirken.Gülümsedim.Sinsi bir gülümsemeydi bu.Korkunç olduğumu kabul ediyorum çünkü ben bile bu halimi görsem korkardım.Ama bu tabi ki kafamdaki düşünceyi etkileyecek kadar büyük bir etken değildi.Şuan tek isteğim sakinleşmekti.Ve bunu nasıl yapacağımı gayet iyi biliyordum.Ölsem bile...
Bana doğru gelen hafif iri,her açıdan benden daha kuvvetli adamın yanında verdim heyecandan tutuğum nefesi.Adam öylece yanımdan geçmeye hazırlanırken ilk atağımı yaptım.Sağlam bir yumruk.Tam da sol gözüne.Adamı yumruğumla sarstığımda ki sevinci anlatmama gerek yok herhalde.Kesinlikle afallamış ve sinir dolu gözlerle bana bakıyodu.Atak yapma sırası ondaydı.
''Dövüşmek istiyorsun''dedi gözlerime bakıp bütün gerçeği okumuş gibi.Sırıttım.Keyifliydi.Kafa salladığım da sırtındaki çantasını ve kravatını çıkarıp yere fırlattığında bu iş daha da keyifli hale gelmişti.
''Buna pişman olacaksın ufaklık''
Kesinlikle pişman olmayacağım seni koca aptal!Beni o kadar rahatlatacaksın ki ölüm ile hayat arasındaki ince çizginin ortasında sana teşekkür edeceğim!
Kollarımı kendime siper edip kaldırdığım da gardımı almıştım.Birazdan çekeceğim acı ve vereceğim hasar düşüncesi bile bu sabah yaşananları unutturacak cinstendi.Çünkü karşımda olan kişi adını bile bilmediğim yabancı değildi bana göre.O kesinlikle Sehun'du.Ve ben ona olan bütün sinirimi bana yaptığı taksit taksit şeylerin bir anda ödenen senet gibi karşılığını verecektim.Hazır ol karşımda ki isimsiz adam canını fena yakacağım! İlk hamleyi beklemek bazen akıllıca olsa da şuan çok saçmaydı bana göre.O yüzden ilk hamle benden.Sinirlendiğim de vahşileştiğimi söyledim mi?Kesinlikle canavarım.Şuan kendimi arenada altın kemer mücadelesi veren bir boksörle eş değerde tutuyordum.Yumruklarım ve tekmelerimle adamı yere yıktığıma yemin edebilirim.Bu kadar güçsüz olduğunu tahmin etmemiştim.Kişiliği ve fiziki benim tam zıttım.Sert duruyor ama tamamıyla fiyasko.Yumuşak duruyorum ve kesinlikle aslan kadar keskin dişi olan bir kişiliğim var.Bu hoşlanacak bir şey.Ayıplamayın.
Adamı yani hayali Sehun'u yeterince benzettiğimi ve sinirimi attığımı hesaba katarak üzerinden kalktım.Fiyasko dediğime bakmayın eli yinede iş görüyor.Patlayan dudağım bunun en büyük kanıtı.Şimdi geri çekilme ve acı çekme zamanı.Yerden acıyla ve iniltilerek kalktığını gördüğüm de zaferime şöyle bir daha baktım sıratarak.Bunun onu sinirlendirdiğini görebiliyordum.Daha çok sinirlendirmeliyim öyle değil mi?
''Tam bir fiyaskosun dostum.Bence vücutlarımızı değiştirmeliyiz.O kaslı kolların ve bacakların hakkını en iyi şekilde verebileceğimi düşünüyorum.Çünkü sende fazlalıklar.''
İstediğimi almış olmalıyım ki sağ yanağıma inen yumrukla yere kapaklanmıştım.Bir yumruk daha.Ardından bir kaç defa daha.Deli gibi kahkaha atıyordum.Acaba gerçekten deli miyim?Düşünmeden edemedim doğrusu.Neyse zevkler ve renkler tartışılmazmış.Bende acı çekmeyi seviyorum nokta.
Yüzümden yumruklarıyla çıkaramadığı hıncını şimdi ayaklarıyla karnımda deniyordu.Aldığım acı yani zevk diyelim bu kadar yeterliydi.Çünkü ciddi anlamda canımın yandığını hissediyorum.Artık bu zevk vermekten çıkmış tamamıyla gerçek acıya dönüşmüştü.Sınırlarımı zorluyordu.Ve ağzımdan burnumdan ve daha bir çok yerimden çıkan kan ve iğrenç kokusu bunu yeterince zorlaştırıyordu.Ama yine de dur diyecek kadar gurursuz değildim.Sonuçta bu oyunu ben başlatmıştım değil mi? Ama artık dayanamıyordum.Karşılık veremiyordum.Nefes bile alamıyordum.Sona gelmiştim.Tükenmiştim artık.Son demlerdi.
''Yanlış kişiye bulaştın ufaklık''dedi çantasına ulaşıp içinden metal bir şey çıkardıktan sonra.Gerçekten bunu beklemiyordum.Gerçekten ama gerçekten bunu beklemiyordum.Nasıl birine bulaşmıştım böyle.Benden daha piskopat birine..Tanrım!Ölmek istemiyorum!
Sikeyim seni Sehun bin kere sikeyim.Başıma ne bok geliyorsa hepsi senin yüzünden.Her lanet şey senin yüzünden.Senin yüzünden elimi cama vurup kesiyorum.Senin yüzünden inatlık yapıp sahneye çıkıyorum.Senin yüzünden işten kovuluyorum.Ve senin yüzünden şu an hayatımdan olmak üzereyim.Daha demin akılsızlık bok kafalık yapıp ona kafa tuttuğum için kendime kızıyordum öyle değil mi?Peki şimdi ona sinirlendiğim ve sinirimi atmak için birine bulaştım.Belalı biri olduğunu bilmeden.Tam bir gerizekalıyım.Tam bir bok kafalıyım ve asıl fiyasko olan benim!
Adam elinde ki silahı bana doğrulttuğunda vücuduma her bir yerinden saplanan acılara aldırmadan ayağa kalktım.Şu an karşı karşıyaydık.Korkuyordum ama belli etmiyordum.Korkuyordum çünkü ben geceleri kör kütük sarhoş olupta evsiz barksız gezen ayyaşlardan biri değil iki değerli emanete bakıp korumakla görevli olan biriydim.Lanet olsun!Yine de siktiğimin gururu bunları ona açıklamama ve beni bırakmasını söylememe engel oluyordu.Sikeyim.Adamın karşısında öyle bir duruyorum ki sanki bu deryanın kaptanı benim,benden daha büyüğü yok.Ne kadar da duygusuzum öyle değil mi?
Sıra nefeslerin tutulduğu ana geldi.Olmak ve ya olmamak.Ölmek veya ölmemek.
Ölmek...Bu terime ilk defa bu kadar yakındım.Bir kaç defa intihara kalkışsam da vazgeçmek zorunda kalmıştım.ama bu sefer ipler benim elimde değildi.Yani kararı ben veremeyecek kadar acizdim.Buna da lanet olsun!Siktiğim siniri.Ayakta durmamın daha zorlaştığı an da bir dizimi hafif kırarak adamın gözlerine baktım.Oldukça karalıydı.Sinir vardı gözlerinde.Benim sinirimden bin kat fazla.
''Seninle bugün karşılaşmak benim açımdan çok iyi oldu ufaklık''dedi gülümseyerek.''Açıkcası dövüşleri izlemeyi seven bir insanım.Bu da benim ilk dövüşümdü.Anlayacağın üzere bu yüzden senden bir açıklama beklemeden oyununa ortak oldum.İlk başta iyi kapıştık.Direndim ama sen istediğini aldın.Sıra bana gelince sanki bilerek dayak yemek istiyormuş gibi karşılık vermeyip yumruklarımı sana ait bir şey gibi karşıladın.Ama inan bana bu hiç zevkli değildi.Söz ettiğim kazanma duygusu.Onu yaşamadım ufaklık''
O sözlerine gözlerimin içine bakarak devam ederken ben ise bu dünya da benden daha manyak insanların olduğu gerçeğini aklıma kazımayı ihmal etmiyordum.
''Felsefeyle uzaktan yakından alakam yoktur.Doğrusu kelime anlamını bile sorsan söyleyemem ama herkesin ki gibi benim de kendime özgün hayat felsefem var.''
''Nedir o?''dedim sanki namlunun ucunda ben değilmişim gibi.Sırıttı.Korkunçtu.
''Belki öbür tarafta sana yardımcı olabilir diye söylüyorum dostum.Not almalısın.Çokta basit.Kazanamıyorsan...öldür''
Tanrım!Tam bir kaçık.Tam bir deli.Neden tüm arıza insanlar beni buluyor ki neden?! Nefesimi tuttum elini tetiğe götürdüğünde.İçimden vasiyetimi yazmaya başlamıştım bile.Anne özür dilerim beni affet gibi basit cümleler.Ne bekliyordunuz ki?Olmayan villa,senet,parayı miras olarak bırakacağımı mı?Güldürmeyin.Duygusuz olduğum kadar ciddiyetsizim galiba şu düşündüklerime de bir bakın.
Aah!Böylece kabullenmek sinirlerimi zıplatıyor.Şu an tek kurtuluşum bu ıssız sokaktan birinin geçip de beni kurtarması veya polise haber vermesi.Gerçekten bir çıkmazdayım.Ve celladımın daha fazla beklemeye niyeti yok gibi gözüküyor.Kaçamazdım.Gururum yalvarmaya izin vermediği gibi bunu da izin vermezdi.Gözlerimi kapattım ve nefesimi tuttum.Şuan beklediğim şey kalbimi delecek olan küçük bir kurşundu.Bekledim.Tek yapabildiğim şey buydu.
Ama sonra birden kalabalık ayak sesleri duyunca gözlerimi açmama engel olamadım.Aman Tanrım!Bunlar da kim?
Yaklaşık 5 adet siyah, üstlerine cuk diye oturmuş takım elbiseli adamlardan bahsediyorum.Benim cellat onların kollarının arasında kaybolmuşa benziyordu.Adeta adamı komaya sokacak cinsten dövüyorlardı.Bu hoşuma gitse de onların kim olduğu gerçeğini açıklamıyordu doğrusu.Sahi Tanrının siyah takım elbiseli melekleri yoktur değil mi?Aah tabi ki yoktur! Ama zengin beyimiz için aynı şey söylenemez.
Adamın karşısında güçlü görünmek için harcadığım son enerji de tükenince ayakta duramayıp tökezledim.Yerle buluşup aşk yaşamak üzereydim ki narin kollar bunu engellemişti.Şuan her ne kadar bana dokunduğu için sinirlensem de yere düşüp acı çekmekten beni kurtardığı içim minnettardım.
Bir şeyler söylüyordu ama ben onları duyamayacak kadar sağırdım şuan.
Körde oluyordum galiba.Gözlerim beynime itaati bırakıp kapanmadan önce gördüğüm tek şey Sehun'un endişeli yüzüydü.
Ve lanet olsun ki ben bundan çok memnundum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
- Just One Night -
FanfictionÇift: HunHan Yazar: Lu'skitty *TANITIM* ''Hayır.Hayır.Hayır!Yüz kere hayır.Bin kere hayır!Kesinlikle yapamam Chen.Benim panik atağım var biliyorsun bunu nasıl bana teklif edersin?Sahneye çıktığım anda bayılırım ben.Birde şarkı söyleme mi istiyorsun...