15.BÖLÜM

4.7K 297 16
                                    





KYUNGSOO

''N-neden gelmiş?''diyebildim bir süre şaşkınlıkla ona baktıktan sonra. 

''Benimle konuşmak istemiyorsun sanıyordum Soo.Kai senin için önemli olmalı sanırım''dedi buruklukla.

''Tanrı aşkına neden geldiğini söyler misin?HEMEN!''

''Sakin ol canım.O kadar heyecanlanacağın bir şey söylemedi.Sadece iyi olup olmadığını sordu.Ah birde bir konu için yardımına ihtiyacı mı ne varmış neyse öyle işte.''

Yardım mı?Hangi yüzle?Gerçekten delirmiş olmalıyım.Kai'den beni mutlu edecek bir şey beklemek tam bir aptallıktı zaten.Tanrım neden hep ben üzülüyorum?

Sevinç içinde bekleyişimden sonra yüzüm eskisi gibi suratsız halini aldığında Suho bu halimi merakla izliyordu.Kai'ye sinirliyken Suho'nun bu hareketleri beni daha çok sinirlendiriyordu.Sabrımın son demleriydi.Hayal kırıklığı ve sinirlilik tüm vücudumu ele geçirirken hiç bir şey düşünemiyordum.Buradan hemen gitmeliydim.Ama nereye?

''Her şey için minnettarım.Siz olmasaydınız kötü şeyler yaşayabilirdim bay Suho.Neyse ki sizin gibi yardım sever insanlar hala var.Teşekkür ediyorum.İyi günler.''Gayet resmi konuşmamın sonrasında hızlıca masadan kalktığımda Suho'nun gözleri alayla beni süzüyordu.Bu gerçekten sinir bozucuydu.

''Tekrar görüşeceğiz Soo''sırıtarak söylediğinde kaşlarımı çatmıştım.Neyden bahsediyordu bu böyle?Tekrar görüşmek mi?Asla!

****
Neyse ki şu anlık gidecek bir yerim vardı.Okul! Aylar sonra ilk defa geniş binaya adımımı attığım da tüm gözler üzerimdeydi!Herkes benden Kai yüzünden korkuyordu.Bu yüzden beni gören uzaylıymışım gibi kaçıyordu.İşte bu yüzden de Kai'nin bazen hayatımı 
sömürmek için yaratılığını düşünüyorum.Tüm işi beni üzmek, yıkmaktı.Lanet olsun! 

Boş koridorda ilerleyip dolapların olduğu bölüme geldiğimde gözlerimi devirerek yürüyordum.Herkesin ürkek bakışları beni bile ürkütüyordu.Cidden böyle olmak zorunda mıydı?Biraz daha ilerledikten sonra bir el beni tişörtümden kavrayıp kullanılmayan personel odasına doğru çekiştirmişti.Afallayarak istemsiz şekilde verilen komuta uyduğum da kendimi kilitlenen kapının arkasında bulmuştum.Elbette yanlız değildim.Tanıdık biri daha vardı.Neden böyle bir şey yaptığına anlam vermeye çalışmak boşaydı.Bu yüzden sormak en iyisiydi.Çünkü onun ne yaptığını,ne düşündüğünü asla bilemezdiniz.Onun işi farklı olmaktı.Her zaman en üstün, her zaman bilinmez.Kai'ydi bu sağı solu belli olmazdı.Bunu herşeyiyle de belli ediyordu.Mesela şu an beni kapıyla kendi arasına alması gibi.Cidden dengesiz herifin teki.Beni istemediğini söylememiş miydi?Ahh delireceğim. 

''Ne yapıyorsun?!Çekil!''Onu itmeye çalışsam da faydasızdı.''Dokunma bana!''elini yanağıma koyduğun da bakışlarını bakışlarıma sabitlemişti.Bana dokunması bir yandan hoşuma gitse de diğer yandan beni daha çok sinirlendiriyordu.Bu kadar da arsız olunmaz ki ama.Söylediği iğrenç sözleri nasıl unutur?Tanrım aklım almıyor. 

''Soo...sana dokunmam nasıl hissettiriyor?''fısıltıyla söylediğin de karnımdaki kelebekler kozalarından çıkıp uçuşmaya başlamıştı.Buda neydi böyle?Neden böyle bir şey söylemişti ki şimdi?

''Dün gece neden beni takip edip Suho'nun evine geldin?''dedim konuyu değiştirmeye çalışarak.Suho'nun adını duymasıyla bir anda keyifli ifadesi yerini çatık kaşlara bırakmıştı.

''Öğrenmek mi istiyorsun?''Hafifçe kafamı salladığım da yanağım daki elini enseme koymuştu.Şu an nasıl davranacağımı bilmiyordum.Beni öyle etkisi altına almıştı ki kendimi çıkmaz sokakta gibi hissediyordum.

''Gelmenin sebebi...buydu''

Daha ne söylediğini bile doğru düzgün anlayamadan dudaklarıma yapışmıştı.Beynimden vurulmuş gibiydim.Düşünemiyordum bile.O hasretle arzuladığım dudaklar şu an dudaklarımın üzerindeydi.Ama ben karşılık bile vermiyordum.Nedeni çok açık değil mi aslında?Bu bir oyundu.Kesinlikle bir oyundu.Hızlıca onu kendimden ittiğim de tiskindirici bakışlarımı üzerinde dolaştırıyordum.Ama o bunun aksine ilk halinden daha keyifli bir haldeydi.Sanki tatmin olmuş gibiydi.Bu da beni bir aşağılık gibi hissettiriyordu.Lanet olsun!

''Bana-sakın-bir-daha-dokunma!''gözyaşlarıma engel olmaya çalışırken o ise mutlu halini korumaya devam ediyordu.Buna dayanmak gitgide zorlaşıyordu.
Kapıyı sesli bir şekilde kapatıp çıktığımda gözyaşlarıma engel olamamıştım.Buradan da gitmeliydim.Kai'nin olduğu her yerden uzaklaşmalıydım.
Çünkü onun olduğu yerde hayal kırıklığı vardı. 
Çünkü onun olduğu yerde gözyaşı vardı...

KAİ

Bazen öyle bir seversiniz ki gözünüz ondan başkasını görmez.Sizin olsun istersiniz.Her şeyiyle.Ve bunun için de elinizden ne geliyorsa yaparsınız.Benim gibi.Yaptığımdan pişman değilim ama hedefime ulaşmak için başkasının canını yakmak rahatsız ediyor.KyungMi'yi ben kaçırdım evet.Doğrusunu isterseniz buna kesinlikle kaçırmak denmezdi.Ona sadece seni abine götüreceğim demiştim.Ahh tamam kabul buda kaçırmak oluyor.Ama ne yapabilirim?Başka çarem yoktu.Baekhyun'un ona ne kadar değer verdiğini biliyorum.Kaçırma sebebim de buydu zaten.
Ama bildiğim diğer şey ise KyungMi ne kadar güvende olursa olsun onun güvende olması beni aklamıyordu. 

Bekliyordum.Baekhyun'un birazdan evimin önünde olacağına emindim.Çünkü KyungMi'yi benim kaçırdığı çok iyi biliyordu.Ona bunu söylemiştim.Tehditlerimden biriydi.Hapiseneye girmeden önce.Ama o her zaman olduğu gibi yine beni ciddiye almamıştı.Hata etti değil mi?

Minik bedenin üzerine örtüyü örttükten sonra mutfağa yöneldim.Baekhyun gelmeden önce bir şeyler atıştırabilirdim.Ama sanırım bu düşüncem boşaydı.Kapı çalmıştı.Ve beklenen misafir...

''Seni evimin önünde ilk defa görüyorum Baekhyun.İçeri girmek ister misin?Evim de bahçem kadar güzeldir.''

''KyungMi Nerede?''

''Oh evet kahve de içebiliriz.''

''Kai!''Bağırmıştı.''KyungMi nerede?''

''Söyler miyim sanıyorsun''

''Söyle.Lütfen''sesi yumuşamıştı. 

''Her şeyin bir karşılığı vardır Baekhyun''

''Ne istersen yaparım.Yeter ki söyle''

''Ne istersem?''

''Evet ne istersen''

''Seni istiyorum Baekhyun.Bu gece.Sadece bir 
gece!''

****

Şaşkınlığını anlatmaya gerek yok sanırım.Şu an savaşta insiyatifini kullanan bir komutan gibiydi.Verdiği karar orduyu bozguna uğratabilirdi.Bu yüzden doğru düşünüp doğru karar vermeliydi.Ama açıkçası bu benim için hiçte önemli değildi.İstiyordum ve ne olursa olsun benim olacaktı.Çaresi yoktu.Kabul etmek zorundaydı.
Soğuk terler alnından dökülmeye devam ederken yaş dolu gözlerini gözlerime dikti.Ne kadar zorlandığı görebiliyordum.Gözlerinde ki nefreti de görüyordum.Ama bu beni durdurmayacak bir nedendi.Hele de hedefime bu kadar yakınken.Duramazdım.Asla!

Bir şey söylemeden sessizce yanımdan içeri geçerken daha fazla dayanamayacağımı anlamış tım.Bunca zaman bile nasıl dayandığımı düşünüyordum Baekhyun dayanamayacağım kadar harikaydı.Ve ben birazdan ona sahip olacaktım.
Vakit kaybetmeden kapıyı kapattığım da onu hemen duvarla kendi arama sıkıştırmıştım.Ona dokunmamla vücudunun gerildiğini hissediyordum.Bunu istemiyordu.Ama bunu umursamıyordum.Dudaklarına açlıkla saldırdığım da kolları beni itme eylemine girişmişti.Onları havada yakalıyıp göğsüme bastırdım.Alt dudağını dişlerimin arasına alıp çektiğim de bir bacağını alıp belime dolamıştım.Penisimi onun sönük penisine sürtmeye başladığım da istediğim inlemeyi ağzından kaçırmıştı.Ama bir şey eksikti.Defalarca hayalini kurduğum bu sahne de bir şey eksikti.Duygu yoktu.Baekhyun'un beni sevmemesi bu durum da düşüneceğim en son şeydi.Sorun bendim.Aşkıyla yanıp tutuşduğum Baekhyun şu an bana zevk vermiyordu.Bu inanılacak şey değildi.Neden?Neden?Neden Tanrım?
Sorun çıplak olmayışı olabilirdi.Evet kesinlikle sorun buydu.Dudaklarımı onun dudaklarından hızla ayırdığımda hemen üzerinde ki gömleğin düğmelerini çözmeye koyuldum.Beyaz beden beni bütün ihtişamıyla karşıladığın da ise yine eksik olan bir şey vardı.Zevk yoktu.Zerre kadar zevk almıyordum.Lanet olsun!
Gözyaşlarına aldırmadan pantolonunu da çıkardığım da karşımda sadece baksırıyla kalmıştı.Bu onun daha çok ağlamasına sebep olurken bende yine ufak bir değişiklik bile yaratmamıştı. 
Şu an gayet iyi anlıyorum ki Soo'nun dediği gibi Baekhyun bir takıntıydı.Sahip olunca geçen bir takıntı.Ama yine de anlayamıyorum nasıl?Nasıl?Nasıl böyle olur?Uğruna her şeyden Soo dahil her şeyden vazgeçtiğim Baekhyun nasıl basit bir takıntı olabilir?Tanrım! 
Yaşadığım psikolojik çöküntü içersinde Baekhyun'u öylece bırakıp salondan ayrıldım.Kafam da binlerce ses vardı ve başım dönüyordu.Merdivenlerin sonuna geldiğimde ise odama hareket edecekken duraksadım.Odama gidemezdim.Çünkü minik kız yatağım da uyuyordu.Benim odam haricinde gidebileceğim tek bir oda vardı. O da Soo'nun odasıydı. 

Beynimin verdiği uyuşuklukla ayaklarımı sürterek geniş kapıyı açtığım da temiz ve düzenli oda karşılamıştı beni.Soo'dan da bu beklenirdi zaten.Titiz Baykuş.Gülümseyerek oda gibi düzgün olan yatağa kendimi attığım da yumuşak yastığı da başımın altın da sabitlemiştim.Düşünmeye hazırlanırken tatlı bir koku doldurmuş burnumu.Soo'nun kokusu.Yatakta doğrulup yastığı kucağıma aldım.Burnuma bastırdığım da ciğerlerimi dolduracak şekilde içime çekmiştim kokuyu.Kokladıkça daha çok koklayasım geliyordu.Kokladıkça Soo'yu özlüyordum.Kokladıkça...
Tanrım bana neler oluyor?

- Just One Night -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin