20.BÖLÜM

4.4K 285 29
                                    



BAEKHYUN

Kelimeler bile kifayetsiz kalıyor bazen.Acıyı anlatabilecek kelime bulamıyorsunuz.Doğru düzgün bir cümle bile kuramıyorsunuz.Konuşmak için ağzınızı açtığınız da boğazınıza dolanan bir yumru izin vermez buna.Sadece garip sesler çıkartırsınız.Kalbiniz tam gaz ağırmaya devam ederken beyniniz acı gerçekle yüklenir size.Bu iki baskıya dayanamayan göz ise çaresizce ağlar işte.Sonuç;hiç bir şey değişmeyecek.Ağlamak geri getirmez insanları.Ağlamak düzeltmez hataları.Ağlamak kırdığımız kalpleri de onarmaz.Ağlamak sadece acının kat ve kat olduğu zamanlar da pişmanlık göstergesi,kalp rahatlatmasıdır.Ama şimdi...Öyle değil.Gerçekten öyle değil.Kendimi rahatlatmak veya pişmanlık göstergem değil bu ağlamam.Yokluk...yokluk o kadar işlemiş ki benliğime ağlamak tek çare oluyor.Biliyorum ağlasam da geri dönmeyecek Chanyeol.Ağlasam da düzeltemem hatalarımı.O geceye dönemem, yaşananları değiştiremem.Kai'nin anlattığı gerçekleri Chanyeol'ün kafasından silemem.Ama...bir kere.Bir kere işler benim istediğim gibi gitse.Chanyeol beni affetse.Tekrar mutlu günlerimize geri dönsek. 
Sadece bir kere...

Hastanenin kokusunu bilirsiniz.Her zaman rahatsız edicidir.Hastanenjn koridorlarını da bilirsiniz.Ölüme giden bir yol gibi hissettirir size.Adım attığınız da sanki vücudunuz sizi taşıyamaz gibi olur.Tekerlekli sandalyede yanınızdan geçen insanları veya serumla dolaşan hastaları görmezsiniz.Sadece yakınınız olan biri istersiniz.Anneniz,babanız,kardeşiniz veya sevgiliniz...Ama ya hiç biri yoksa?Yanınızda yoksa?Hayatta yoksa?Ne yapardınız?
Buna cidden dayanamıyorum. 

Uyanalı sadece yarım saat olmuştu.Ölüp ölüp dirildiğim yarım saat.Hiç bir gelen yoktu.Chanyeol yoktu.İnsan en çokta bu zamanlarda istiyor yanında birilerini.Ama yoktu.Benim yanımda yine birileri yoktu.Tektim.Her zaman.

''Bay Byun''Öyle dalmışım ki gelen doktorun sesini bile yeni duymuştum. 

''Efendim''dedim kızarık gözlerimi silerek doğrulduğum da.

''Beyniniz deki bildiğinizi umuyorum''diye söze başladı yaşlı adam.Bu kadar basit miydi bir insana bunu söylemek?Şu doktorlar hepsi aynı!

''Biliyorum''dedim.Nasıl bilmem ki?

''Dosyanız da daha önce tümörü yok etmek için bazı tedaviler gördüğünüz yazıyor.İşe yaşamış da.Ama şunu üzülerek söylemek istiyorum ki...tümörünüz büyümeye başlamış.Ameliyat gerekiyor.''

Güldüm.Bu tümör doğduğumda beri benimleydi.Yılda bir kaç kez bayılmak dışında bana bir zararı yoktu.Büyümeye mi başlamış?
Gerçekten umursamıyorum. 

''İstemiyorum.''dedim doktorun gözlerine kararlılıkla bakarken.''Ameliyat olmak istemiyorum''

''Ama Bay Byun''

''Size istemediğimi söyledim''sinirlenmiştim. 

''Ama ameliyat olmazsanız-''

''Öleceğim biliyorum.Lanet olsun ölmek falan umrumda değil anlıyor musunuz?İstemiyorum.O lanet ameliyatı da bu hastaneyi de istemiyorum.Çıkarın!Çıkarın beni buradan!''

Bağırıyordum.İşte bu patladığım andı.Beni sakinleştirmek isteyen doktora vuruyor,yatakta tepiniyordum.Evet bu geri dönen nöbetlerimden biriydi.Sinir kriziydi.Düşünemiyordum.Bedenimi kontrol edemiyordum.Uyuşturucunun etkisiyle gevşerken göremiyordum da.Duyu yetkim de gidiyordu.Kalbim de dursaydı ya..
Uyumamalıydım.Ölmeliydim...

KYUNGSOO

''Burada ne işim var?''dedim şaşkınlıkla bakmaya devam ederken.

''Kendi odasında olan biri için saçma bir soru bu Soo''

''Soo mu?''Hep Kyungsoo derdi.

''Neden hoşuna gitmedi mi?''Oturduğu koltukta kalkıp yanıma gelerek yatağa oturmuştu.

''Hayır.Sadece...şey''Tabi ki hoşuma gidiyor seni aptal.

''Ney? Sadece Suho söylediğinde mi hoşuna gidiyor?''Kaşları çatılmıştı.Bana biraz daha yaklaşmaya başladığın da sinirlenmeye başlamıştım.

''Ne!Saçmalama Kai.Böyle bir şey yok.Hem Suho...O Nerede?''

''Nerede oldugu senin için çok mu önemli?''Ani bir hareketle bacaklarımın üzerine oturup hareket etmemi engellenmişti.Bir eli de yanağımdaydı.Kalbim heyecandan teklerken beynim sinirden geriliyordu. 

''N-neden yapıyorsun?İn üzerimden.Dokunma bana!''Ellerimi yumruk yapıp göğsüne vurduğum da başarısız olmuştum.Ona karşı gelmem yine imkânsızdı.Bir yanım ona bu kadar yakın olmanın keyfini çıkarırken diğer yanım sinirden köpürüyordu.

''Bu iyi değil mi Soo?Hmm?Onun dizinde uyumaktan daha iyi hissettirmiyor mu?''

Tahrik edici sesi kafamda defalarca yankılanırken cevap her zaman aynıydı.Evet.Lanet olsun ki bu Suho'nun dizin de uyumaktan daha iyi hissettiriyordu.Bunu kabul ediyorum ama ona bunu söylersem kaybetmiş olurum.Susmalıyım.Şehvetimi susturmalıydım.Kalbim...kalbimin kırıklığına odaklanıp hesap sormalıyım.Neden?Neden bunları yapıyorsun Kai?Neden benimle oynuyorsun?Neden beni yıkıyorsun?Neden benimle oynuyorsun?Senin için hiç mi değerli değilim?Bir bardak gibi kırılıyorum.Kalbimi kırıyorsun...beni yok ediyorsun...Her geçen gün...biraz daha.Yapma!

''Yetmedi mi?''dedim düşünmek için kapadığım gözlerimi açarak.Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.Titreyen çenem bunu en iyi örneğiydi.''Yetmedi mi Kai?Beni üzdüğün,kırdığın,yok saydığın?Beni oyuncak olarak mı görüyorsun?Senin için gerçekten basit bir oyuncak mıyım?Eğer öyleysem yeter.Gerçekten yeter.Ben oyuncak falan değilim.''

Sonlara doğru sesimi yükselmiştim.Gözlerim taşmaya ramak kalmış bir bardağı andırıyordu.Eğer su biraz daha açık kalırsa bardak taşacak ve bardakta ki tüm sular etrafa yayılacaktı.Zor tutuyordum kendimi gerçekten.Dayanılmazdı.Şu an ki duruma katlanmak gerçekten dayanılmazdı.

''Oyuncak değilsin Soo.Benim için de hiç bir zaman oyuncak olmadın.Sadece biliyorsun işte gerçek sandığım ama bir takıntı olduğunu fark ettiğim aşkın peşine düştü.Hataylıydım kabul ediyorum.Seni yoksaydım,görmezden geldim ve hak etmediğin şeyler söyledim.Bunlar için sana tüm kalbimle özür diliyorum.Lütfen...özürümü kabul et''

Yumuşak sesi ve samimiyeti ağlamak için bahaneydi.Akan yaşlarımı saklamak için kafamı yana çevirdiğim de eli çenemi bulup tekrar ona bakmamı sağlamıştı.Dolu gözlerini görebiliyordum.Bu iki kat kalbimin ezilmesine neden oluyordu.Çünkü biliyordum ki Kai.Asla.Ağlamazdı.

''Bana bak Soo''sesi fısıltıydı.''Sadece sana bak''

''Ben...hep...sadece sana baktım Kai.Ama sen bunu hiç bir zaman görmedin.''

Ağlamam şiddetlenirken Kai'nin gözünden akan bir damla yaş yuvasından ayrılıp arkadaşlarına veda etmişti.Kai'nin eli yine sağ yanağımı bulduğun da hafif okşamaları içimi ısıtıyordu.Öyle donmuştu ki kalbim buna ihtiyacı vardı.

''Üzgünüm.Gerçekten çok üzgünüm Soo.Ben bilmiyordum.Ne kadar da aptalım.Sen bu kadar yakınımdayken nasıl da anlayamadım?''elleri sıkıntıyla saçların da geziniyordu.

''Kördün Kai.Sen Baekhyun'a kördün."

Gerçeği söylemek acıyı çekmekle aynıydı.Kabul etmek ise başlı başına bir olaydı.Hepsi dayanılmazdı.Gerçekler ateş gibiydi.Dokundun mu yakardı.

"H-haklısın.Kördüm.Kendimi öyle kaptırmıştım ki neyin doğru veya neyin yanlış olduğunu anlayamıyordum.Göremiyordum Soo.Duyamıyordum.Ama...şimdi öyle değil.Göruyorum Soo.Seni görüyorum.Bu yüzden vazgeçtim.Baekhyun'dan vazgeçtim.''

"Ne?"Ağzım açık kalmıştı.

"Ona herşeyi söyledim.Özür bile diledim."

"Neden vazgeçtin Kai?Artık seni sevmediğini kabul mu ettin yoksa?"imalı konuştuğum da endişelenmişti.

"Hayır.Hayır.Öyle değil.Onu...onu benimle bir gece geçirmesi için ikna ettim.Sadece bir geceyi.Ama basit bir öpücük bile bana hiç bir şey hissettirmemişti.Onu öylece bıraktım.Yemin ederim hiçbir şey olmadı.Sonra senin odana çıktım.Buraya geldim ve yastığına yattım Soo.Yastığın...sen kokuyordu.Odan sen kokuyordu.Senin o büyüleyici kokun ciğerlerimi doldururken bir kez daha kokluyordum yastığını.Doyamıyordum.Anlamıştım li sen olmadan olmuyordu Soo."

Ne demeliydim?Ne hissetmeliydim?Kalbim duyduklarıyla bir buz gibi erirken beynim söylediklerinin doğruluk payını ölçüyordu.İnanmalı mıydım?

"Sonra okula geldim Soo.Senin için.Seninle konuşmak istiyordum.Ama biliyordum ki sen benimle konuşmak istemezdin.Bu yüzden seni zorla o odaya götürmek zorunda kaldım.Sorduğum soruya cevap vermemiştin.Sana dokunduğumda ne hissetiğini söylememiştin Soo.Ama bunu bakışlarından anlamıştım.O an bana karşı boş olmadığını anladığım da acaba ben ne hissediyorum demiştim kendime.Anlamanın yolu denemekti.Dudaklarının verdiği hazzı anlatmaya kelime bulamıyorum.O kısacık öpücük bile kalbimi durdurmaya yeterdi.

İşte o an anlamıştım ki içim de bir yerler de gizlenen gerçek aşk ortaya çıkmıştı.Onu bulmuştum.Aşkı.Gerçek aşk sendin Soo."

Yıllardır beklediğiniz şey hiç ummadığız an da gerçekleşirse ne yapardınız?Şaşırma evresini saymıyorum.Kabullemmek?İnanmak?Yalanlamak?Düşünemezdiniz biliyorum.Bende düşünemedim.Ne zaman Kai'nin dudaklarına yapıştığımı bilmiyorum.Karşılık geçikmemişti tabi.Bu şehvetten uzak sadece bir özlem öpücüğüydü.Geç kalmış...

"Seni seviyorum Soo"nefes nefeseyken fısıldamıştı. 

"Seni seviyorum Kai"Sonsuza kadar..

****

Yaklaşık yarım saattir öylece uzanıyorduk yatağım da.Her zamankinden farklı olan şeyler vardı.Yastığım Kai'ydi.Onun yumuşak göğsü.Yorganım ise beni sıkıca saran kollarıydı.Sıcak üfleyen klimam bile vardı.Nefesi..
Ellerinin arasında ki eliyle oynarken hala bu anın gerçek olup olmadığını düşünüyordum.Rüya da değildim öyle değil mi?

''Kai?"

"Hmm?"Kapı çalmıştı.

"Kim olabilir ki?"

"Bir şey söyleyecektin?"

"İlk önce kapıya bakmalıyız."

Her ne kadar istemesem de daha yeni kavuştuğum kollardan ayrılmak beni mutsuz etmişti.Ama sürekli çalıp duran kapı bende bir an önce ondan kurtulma hissi uyandırıyordu.Zili kıraabilirim.Cidden.

"Bu kadar önemli olan ne?"dedim kapıyı açarken.Gördüğüm surat...Lanet olsun.

"Kai dedi Baekhyun beni umursamayıp içeri girdiğin de."Kai'yi istiyorum.O nerede?"

"Git buradan Baekhyun.Kai artık seni sevmiyor ve istemiyor.Bundan haberin var.Hala ne istiyorsun?İSTEDİĞİN BU DEĞİL MİYDİ?"

"Hahaha ne zaman büyüyeceksin Kyungsoo?Buna inandın mı gerçekten?Kai'nin benden vazgeçtiğine?Sence bu mümkün olabilir mi?"

"Mümkün olmaması için bir engel göremiyorum."dedim onun savunduğu gerçeğe kafa tutmaya çalışarak.

"Aaaoov sanırım birileri fena aşık.Ama üzgünüm Kyungsoo sevgilimi sana veremem."

Sevgilim.
Sevgilim. 
Sevgilim.

"Ne.Sevgilim mi?"Yıkılmıştım. 

"Soo.Yalan söylüyor"diye koşarak inmişti merdivenlerden Kai."Senin ne işin var burada?"Baekhyun'a dönmüştü.

"Ah Kai.Sevgilim.Gelmemi söyleyen sendin."

"Ne!Ne saçmalıyorsun sen?!"diyerek Baekhyun'un göğsünde gezdirdiği ellerini iterek bana doğru gelmeye başlamıştı. 

"Yalan söylüyor Soo.Ona inanma"Elimle durmasını işaret ettiğim de öylece durup bana bakmıştı.

"Sana yemin ederim ki yalan Soo.Öyle bir şey yok.Lütfen bana inan"

Yalandı.

"O benim sevgilim falan değil.Lütfen Soo"

Söylediği o sözlerin hepsi yalandı.

"Lütfen inanma Soo."

Beynim bunların sorumlusu olan kalbimi suçlarken daha fazla dizlerimin üzerinde duracak gücü bulamıyordum.Daha yeni affetmişim oysa.Daha yeni barışmıştık.Daha yeniydi her şey.Bunca yeni olan şey arasında eski olanı unutmuştum.Eski olan Kai'ye güvenilmezdi.Kai'ye inanılmazdı.Kai pişmanlıktı.
Kai hayal kırıklığı demekti.
Tekrar kırmıştı...

- Just One Night -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin