6.BÖLÜM

9.6K 375 9
                                    



Dün gece defalarca yediğim yumruğun yüzümde yarattığı morluğun acısıyla gözlerimi araladığım da odanın içini dolduran güneş ışınları sayesinde sabah olduğunu anlamıştım.Gözümü açtığım gibi beni karşılayan tavan her ne kadar benim odamın tavanına benzese de doğrulup etrafa göz gezdirdiğim de burasının benim odam olmadığını anlamıştım.Zengin işi döşenmiş oda,abartılı perde,abartılı genişlik,abartılı büyüklükte yatak,odanın bir duvarının tamamını kaplayan camla buranın kesinlikle parasını böyle boş şeylerle harcayan zengin evlerinden biri olduğunu anlamam uzun sürmemişti.Hayatımda ki tek zengin Sehun olduğuna göre burası Sehun'un evi yani odasıydı.Buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyorum.Tek hatırladığım Sehun'un kollarında bayılmam.Ne kadar da utanç verici.Ne kadar da ezik.Ne kadar da fiyasko! 
Herif beni tehdit ediyor işten kovduruyor ve ben onun kollarında bayılıyorum.Dahası şimdi de o lanetin evindeyim.Tanrım daha ne kadar ezik durumuna düşebilirim? Üzerimden sanki vinç geçmiş gibiydi.Sanki tüm kemiklerimi kırmış etlerimi de pastırma haline getirmişti.O kadar acı yoğunluğu vardı ki ayaklarımı yere bastığım da acıdan inlemiştim.Okkalı bir küfür savurdum kendime.Bu olanlar tamamen benim hatamdı.Ben..ben kafa tutmasam..benim lanet sinirim olmasa...Neyse.Yatağın çaprazında ki güneşten parlayan şey dikkatimi çektiğinde bakışlarımı onun kaynağına çevirdim.Aynaydı.Kaplumbağa yavaşlığıyla aynaya yaklaştığım da yüzümdeki morluklar daha da belirginleşiyordu.Dudağımın sol tarafında uzaktan bile görülecek cinsten bir yara vardı.Gözlerimin altı ise morla yeşimlimsi bir şeydi.Parmağımı o morluğa dokundurduğum anda geri çekmem bir olmuştu.Siktir.bu ufacık dokunuş bile canımı yakmıştı.Hala aynada ki dağılmış yüzümü izlerken bir şey dikkatimi çekmişti.Üzerimde ki kıyafetler benim değildi.Kesinlikle benim değildi.Çünkü üzerim de en son iş kıyafetlerim vardı.Ve en son evden iş için çıkmıştım...Lanet olsun!Annem!Benim burada olduğumdan ve iyi olduğumdan haberi yok.Dahası Baekhyun işten kovulduğumu öğrenir öğrenmez her yerde beni aramıştır.Şuan polise bile haber vermiş olabilirler.Tanrım!Hemen annemi aramalıyım.Acılarıma aldırmadan hızla yatağın yanına giderek telefonu mu aramaya başladım.Yatağı yerle bir etmiştim.Sıra dolaplardaydı.Her yerde olabilirdi.O yüzden her yeri aramalıydım.Ama umutsuzluk bulutları odada gezerken anlamıştım.Telefonum bu lanet oda da yoktu.Çaresizlik ve yorgunlukla dizlerimi yere koyup oturduğum da sinirden saçlarımı yolmuştum.

''Bunu mu arıyorsun?''sesin geldiği yöne kafamı çevirdiğim de Sehun kapıya yaslanmış bir şekilde elinde telefonumu sallıyordu.

''Onu bana ver!''sesimde ki emir tonuna aldırmadan ayağa kalkıp ona yaklaştım.Her zaman ki keyifli sırıtması hakimdi suratın da.''Onu hemen bana ver!''dedim gözlerimi gözlerine sinirle diktiğim de.
Verme ye niyeti yoktu.Bu açıkça belliydi.O yüzden ona aldırmadan elindeki telefonumu almak için eline uzandım.Fazla yakındık.Bu bile rahatsız etmişken gözlerime derin bakan gözleri işi daha da zorlaştırıyordu.Yanlış anlamayın etkilendiğimden falan değil.Gerçekten.Ahh tamam sadece biraz! 
Telefonuma ulaştığım da elim onun havada ki eline değmek zorunda kalmıştı.Ve bundan keyif aldığı her halinden belliydi

.''Sana ver dedim!''sinirle bağırdığımda pes etmeye niyetim yoktu.Pes etmek benim doğama aykırı bir şeydi.Ama belime dolanan kolları bu gerçeği yok etmek ister cinstendi.Beni sıkıca kavrayıp kendine çektiğin de gözlerim şaşkınlıktan büyümüştü.

''N-ne y-yapıyorsun sen!''
Ah çok güzel sesim de titremişti.Ne harika!Hemen yelkenleri fora veriyorum.

''Bir şartla veririm''dedi ne kadar ondan kurtulmaya çalışsam da alnını alnıma dayadığın da.Şu an o kadar güçsüzüm ki karşı koyacak kuvveti kendimde bulamıyorum.Başka zaman olsa sol gözüne yumruğumu geçirirdim.Sonuçta burası iş yeri değil.Müşteri de değil.Çalışan da değilim.Ah artık bir işim de yok öyle değil mi? 

''Neymiş o şartın?''dedim dudaklarımın üzerinde hissettiğim nefesiyle.Şu an gerçekten zor durumdayım.Kalbim ondan kıyamete kadar nefret ederken bedenim beni dinlemeyip onun dokunuşlarına ihtiyacı varmış gibi beynime sinyaller yolluyordu.Dudakları iki parmak ötemde tüm güzelliğiyle dururken nefes almak bile zordu.Söyleyeceği şartı beklerken hızlanan kalp atışlarımı duymaması için Tanrıya dualar ediyordum.Gerçekten bu kadar yakın olmak benim için iyi değildi.

''Bu gece de burada kalacaksın''dedi tüm nefesini yüzüme üflerken.İçim titremişti.Belimde sıkılaşan kollarındaydı aklım.Ama sonra söylediği cümle beynim de şimşek gibi çakınca sinirlenmiştim.Burada kalmak istemiyorum.Bu piçin evinde onunla aynı evde olmak istemiyorum.Bu yaptığı şey de yani bana yakınlaşması kesinlikle bir tahrik etme oyunuydu.Evet kesin bir oyundu.

''Kesinlikle hayır! Seninle aynı gezegen de bile yaşamak istemiyorum bok kafalı''kollarımı kullanarak itmeye çalışmıştım.Faydasızdı.

''Beni sinirlendirme istersen Luhan.Sinirlendiğim de neler yapabileceğimi anlamış olmalısın.Sözümü dinlersen mutlu oluruz tamam mı?Ve şimdi eğer burada kalmayı kabul etmezsen telefonu unut.Onu sana asla vermem ve bu evden asla çıkamazsın.Karar senin.''

Sonlara doğru sesi sertleştiğinde bunda ne kadar kararlı olduğunu anlamamak aptallık olurdu.Lanet olsun!Kimsin lan sen?!Kimsin ki bana emir veriyorsun?Göt herif!Sözünü dinlersem mutlu olurmuşuz.Biz mi?Sikeyim bizi.İçinde olduğumuz durumu da sikeyim.Bana bu kadar yakın olmanı da sikeyim.Lanet olsun kabul etmekten başka çarem yok! 

''Tamam.Kalacağım''dedim fısıltıyla.Mağlup olmaktan nefret ediyorum.Boyun eğmekten nefret ediyorum.Çaresizlikten nefret ediyorum.Şu an şu lanet telefona ihtiyacım olmasa ölsem bile burada kalmazdım.

''Güzel''dedi mutluluğuyla''Öyleyse kahvaltı yapalım''Odadan çıkmaya hazırlanıyordu.

''Telefonum''dedim şaşkınlıkla.''Vereceğini söylemiştin!''
Bağırdığım da yerinde duraksayıp bana dönmüştü.

''İhtiyacın olduğunu sanmıyorum.Anneni merak ediyorsan o gayet iyi dün gece annene ve arkadaşlarına iki gün için bir arkadaşında kalacağına dair mesaj attım.Yani kimse senin için merakta değil.Her şey yolunda.Rahatlayabilirsin.''

''Neee!Bunu nasıl yapabilirsin?Kimsin sen ya?Ne diye karışıyorsun benim hayatıma hee?''

Şaşkınlığımla karışık sinirimle üzerine doğru yürüdüğümde artık acı falan hissetmiyordum.Tek düşündüğüm,istediğim ona zarar vermekti.Ama bu imkasızdı.Yüzüne savurduğum yumruğumu havada yakalayıp sırtıma sabitlemişti.Şimdi de bana arkadan sarılıyordu.Bu sefer hissettiğim tek şey sinirdi.Emin olun! 

''Bırak beni''dedim kolumu çekiştirerek.Yine faydasız.Lanet ergen gerçekten güçlüydü.

''Şşşhh''dedi kafasını boynuma gömerken.Bu beni sinirlendirmek bir yana afallatmıştı.Sakinleşmemi istiyordu.Sakinleşiyordum da.Evet bunun içinde kendime küfürler ediyordum.Bu zengin piç bütün doğamı alt üst ediyordu.Bana dokunulmasından nefret etsem de bu herif dokundukça daha çok dokunmasını istiyorum.Sinirimi sadece iki yol ile atabilme gibi bir kuralım varken bu velet üçüncüsünü de icat ediyordu.Bana dokunduğunda sakinleşiyordum.Konuştuğunda ise beni sinirlendiriyordu.Ah bu ne biçim şey böyle?
Boynuma değen burnunu yok saymaya çalışırken buna dudakları da eklenmişti.Bu sefer dayanamazdım.Sevmiyordum.Hatta ondan nefret ediyorum ama biraz daha ileri giderse kendimi kontrol altında tutacağımı sanmıyorum.Herkesin şehvet duygusu var öyle değil mi? 

''Bana dokunma''dedim huzursuzca kıpırdanarak.''Dokunma!''

''Dokunabilirim...Çünkü'' 
Kolumu serbest bırakıp vücudunu tamamıyla bana yasladı.

''Kim olduğunu zannediyorsun?''dedim belime sarılan kollarından kurtulmaya çalışırken.

''Çünkü benimsin''dedi ve yanağıma küçük bir öpücük bıraktı.

Bu sorduğum soruya cevap değildi elbette.Ama olduğum yerde donmamı sağlayan basit bir şey gibi söylediği cümleydi.Ben bir eşya değildim.İnsanların sahiplenip her gece sarılarak uyuduğu oyuncak ayı da değildim.Ama sahiplenilmek güzel değil mi?Birine ait olmak.Onda hayat bulmak.Onunla yaşamak.Onunla yaşlanmak ve onunla ölmek.Her şeyin,gençliğin,malın,insanların yok olduğu zaman eliniz de kalan tek şeyiniz aşkınız.Sevdiğiniz kişi.İşte tam da bahsettiğim bu.Sevip seviliyorsan sahiplenmek ve sahiplenilmek dünyadaki en güzel şey.
Ama sorun şu ki ben Sehun'dan nefret ediyorum.

BAEKHYUN

Bugün lanet bir gündü.Sevgili arkadaşım Luhan dün işten haksız yere kovulmuştu ve benim yapabileceğim tek bir şey bile yoktu.Öğrendiğim de üç kova kaynar suyun kafamdan aşağı döküldüğüne yemin edebilirim.O en yakın arkadaşımdı.Birbirimizi sürekli kollardık.Birimizin morali bozuksa diğerininde morali bozuktur demekti.Dert ortağıydık.Kimseye anlatamadığını sadece ve sadece bana anlatırdı.Tek dostum olduğu rahatlıkla söyleyebilirim.Ama o tek dostum o sinirlendiğinde sakinleşmek için yanımda biten arkadaşım kimseye haber vermeden adını bile bilmediğim arkadaşının evine gitmişti.Endişeleniyordum.Çünkü o hiç bir zaman bu kadar sorumsuz biri değildi.Özellikle de annesine karşı.Kadıncağızın dünkü perişan hali gözümün önüne gelince Luhan'a küfür etmemek için kendimi zor tutuyordum.Zavallı kadın oğluna bir şey olmasından öyle korkuyordu ki uyumamıştı bile.Birlikte sabahlamıştık.Sohbet ederek.Onun güvende olduğunu biliyordu ama yine de içi hiç rahat değildi.Anne işte.Hayatta kavramını bildiğim ama asla tatmadığım bir varlık.Ailesini küçük yaşta kaybeden bir çocuktum ben yetimhaneye bırakılırken.O zamanlar anne ne demek kavrayamamıştım.Şimdi ise yokluğunu her hücrem de hissettiğim bir varlıktı.Anne...
Luhan bu konu da benden daha şanslı.Her gece eve geldiğinde onu bekleyen bir annesi,onun başına bir şey geldiğinde endişelenen bir annesi var.Bayan He Ran oldukça güler yüzlü bir insan.Bana o kadar iyi davranıyor ki anne yokluğu çekmemi engellemek için elinden gelen her şeyi yaptığını göremeyecek kadar kör değilim.Ama ne var ki annem olmadığı gerçeğini unutabilmek kolay bir şey değildi.

Gecenin tatlı esen rüzgarıyla tek başıma yürüdüğüm bu ıssız sokakta iki gece önce çalışmaya başladığım restorant görüş alanıma girince duraksadım.Saatime baktığımda hala 10 dakikam olduğunu fark etmiştim.Bir sigara içebilirdim.Belki de ihtiyacım olan tek şeyde buydu.Bir dal sigarayı ağzıma koyduğum da çakmağı çakmamla çıkardığı ses ve ateşle yanmıştı.Zehiri içime çekip burnumla serbest bıraktığım da ise kafamı bedenimi yasladığım duvara yaslanmıştım.Gözlerim kapalıydı.Beynim uyuşmaya başladığın da aldığım zevk tarif edilemezdi.Huzurluydum.Sessizliği dinliyordum.Ama her şey gibi buda kısa sürmüştü...

''Sigara içtiğini bilmiyordum.''

Sesinden kim olduğu anlasam da emin olmak için bana yaklaşan deve baktım.Karanlıkta bile gözleri parlıyordu.Burada olmasına hiç şaşırmamıştım doğrusu.

''Uzun zamandır içiyorum''dedim önüme geldiğinde kafamı kaldırarak.

''Zararlı''dedi ve elimdeki sigarayı alıp ağzına götürdü.Bir saniye bile gözlerini benden ayırmamıştı.Parmaklarının arasında ki sigaraya baktım.Tutuş şekline.Bir insana herhalde bu kadar yakışabilirdi.Chanyeol sinir bozucunun tekiydi evet.Beni sinir etmek için her şeyi yapıyordu.Git dediysem geliyordu.Yapma dediğim her şeyi yapıyordu.Ve artık ben pes etmiştim.Ondan nefret etmemi gerektiren bir sebep yoktu.Ona aşık da değildim.Sadece her şeyi oluruna bırakmıştım.Ne olacaksa olsun diyordum.Ve şu an karşım da o kadar çekici duruyordu ki ondan gözlerimi alamıyordum.Sigarayı tutuş şekli,zehirli dumanı dışarı bırakmak için araladığı dudakları,ve benden bir an bile ayırmadığı gözleri...
Bana şehvetle baktığına hiç şüphem yoktu.Bende farksız bakmıyordum.Yavaş yavaş sigarının sonlarına geliyordu.Ve ben derin derin aldığım nefesleri ondan gizlemeye çalışıyordum.
Nihayet sigaranın sonuna gelmişti ve son çekişi de yapıp izmariti yere attığında gözüm ona takılmıştı.Yerde ki izmarite.Bakışlarımı ondan uzaklaştıran şey ise dudaklarımın üzerinde hissettiğim dudaklardı.Hemen karşılık vermiştim elbette.Çünkü ona yapma dersem kesinlikle yapacağını biliyordum.Dur dersem devam ederdi.Hem kaybedecek bir şeyim de yoktu daha doğrusu istiyordum.Dudaklarımı emen dudaklara emerek karşılık verirken sigara tadını alabiliyordum.Ve bu da daha çok şehvetli öpmeme neden oluyordu.Bunu bilerek yaptığını biliyordum çünkü istediği buydu.İstediğini de yapıyordum.Hemde büyük bir zevkle.Elleri iki yanağımı kavramış bir şekilde öpücüğü derinleştirirken birden ayrılmıştı.Aah bu haksızlık! 

''Bugün çok yoruldun değil mi?Luhan olmayınca fazladan iş yapmak zorunda kaldın?''dedi nefes nefeseyken.Kafa salladım.Çünkü gerçekten çok yorgundum.

''Şu an çalışmasan olmaz mı?''dedi tüm şefkatliyle.Onu alıp içime sokabilirdim.O kadar içten söylemişti ki bu bile onu sevmem için yeterliydi.

''Malesef''dedim.''Çalışmak zorundayım''

Yüzü asılmıştı.Üzüldüğü her halinden belliydi.Ve bu beni rahatsız etmişti.Üzülmesini istemiyordum.Cesaretimi toplayarak eğdiği başını çenesinden tutup kaldırdım.
''Sorun değil''diye fısıldamıştım dudaklarına dudaklarımı bastırırken.Şok olduğuna yemin edebilirim.Onu her zaman terslerken şimdi böyle yapmam onu tamamıyla afallatmıştı.Bu keyifliydi.Heyecanını hissedebiliyordum.Mutluluğunu da.Nefes almak için geri çekildiğinde yanaklarımdaki ellerinin üzerine ellerimi koyarak gülümsemiştim.

''Hadi git''dedi ellerini yanaklarımdan indirip ellerimi avucunun içine alırken.Şu an liseli aşıklar gibi görünsek de tarif edilemez mutluluk içersindeydim.

''Nereye''dedim az önce tadına doyamadığım dudaklara bakarken.

''Eve Baekhyun.Hemen şimdi eve gidiyorsun ve gittiğin gibi mesaj atıyorsun tamammı?''

''Çalışmam gerektiğini söylemiştim Chanyeol''

''Ben halledeceğim bebeğim''

Bebeğim.
Bebeğim.
Bebeğim.

''Öhööm.Nasıl halledeceksin ki?''

Öksürük yağmuruna tutulduktan sonra zorla konuşabilmiştim.Bebeğim dedi.Bebeğim dedi 

''Orası da bana kalsın canım.Hadi git.''

Alnıma,burnuma ve dudağıma veda öpücüğü verdikten sonra kararsız,bir o kadar da tavan yapan mutlululuğumla yanından ayrılmıştım.Aslında onunla biraz daha vakit geçirmek istiyordum.Ama dediği gibi yeterince yorgundum.Sevgili yatağıma erkenden girerek uyuyabileceğim için de çok mutluydum.İçimden mutluluk çığlıkları atıyordum.
Ve Chanyeol...
Galiba onu sevmeye başlıyorum.

- Just One Night -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin