KYUNGSOO
Nereye gitmeliydim?Düşünmek için bile aklımı kullanamıyordum.Bu ben miydim?Bu kadar düşecek kadar seviyesiz miydim?Bu halim ne böyle?Lanet olsun ben kesinlikle böyle değildim.Kendine gel Soo!Toparlan Soo!
Titreyen vücudumu kontrol altına almaya çalışarak yürümeye devam ediyordum.Artık dayanacak gücüm kalmamıştı.Artık yürüyecek gücümde kalmamamıştı.Geceni karanlığın da kaplumbağa yavaşlığıyla ilerlerken henüz yeni kapanmaya hazır olan bir kafe girmişti görüş açıma.İnanın oraya nasıl gittiğimi bilmiyorum.O kafeyi gördüğüm andan sonra ki her şey silik.Tek hatırladığım dükkan sahibinin endişeli yüzüydü.Hayatım boyunca unutamayacağım bir yüz...
Gözlerimi açtığımda beni karşılayan tavan her sabah beni selamlayan tavandan farklıydı.Doğrulup odaya göz attığım da ise kesinlikle kendi odamda olmadığımı anlamıştım.Bu oda benimkiyle kıyaslanamayacak kadar harikaydı.Bir tarafı turkuaz renkli duvara diğer tarafı renkli kağıtlarla süslenmiş duvar eşlik ediyordu.Turkuaz...Her zaman bana denizi hatırlatıp huzurlu hissetmemi sağlasa da şu anda aynı şey söylenemezdi.Bilmediğim birini evindeydim.Yatak odasında olmam ayrı bir ironiydi zaten.Buna ıslak kıyafetlerimin yerine kuru yeni kıyafetler eklenince durum içinden çıkılamaz hale geliyordu.Nerdeydim Tanrı aşkına!
Hızla bir şekilde fazlasıyla rahat olan yataktan fırladığımda odanın içinde anlamsız şekilde dolanıyordum.Telefonum neredeydi?Cüzdanım neredeydi?Tanrım yoksa soyuldum mu?Ah hayır hayır.Kaçırıldım mı yoksa?Aah kafayı yiyeceğim.
Bir elimle alnımı ovalarken diğer elim belimde olduğu halde odada volta atıyordum.Şu an ki halimin iflas etmiş bir iş adamı gibi göründüğüne emindim.Oysa bahsini ettiğim şu cüzdanım da para hariç her şey vardı.Ne aptallık!Boş cüzdanım için kaygılanıyorum.
Uykulu halimden tamamen kurtulmuş,korkak bir şekilde kapıyı açmıştım.Büyük geniş merdivenler beni karşıladığında bu evin sahibinin orta varlıklı biri olduğuna kanaat getirmiştim.Çünkü ne bir fakirin evine ne de aşırı zengin birinin evine benziyordu.Ortaydı.Her zaman sahip olmak istediğim bir ev türündendi.Merdivendeki tabloları inceleyerek aşağı iniyordum.Bu incelemeye elimde dahil olmuştu.Tabloların kenarlarında gezinen parmaklarım toza bulanmıştı.Ne zamandır toz alınmadığını sorarsanız cevabım kesinlikle hiç bir zaman olurdu.O kadar tozlanmıştı ki tozların oluşturduğu tabakanın üzerinde yeni tozlar oluşmuştu.Tek kelimeyle iğrençti diyebilirim.Ben temizlik hastası bir insanım.Ve bu manzara sokak köşelerine pervasızca burun atıkları bırakan insanların atıklarını gören diğer insanların midesini bulandırdığı gibi benimde bu durum midemi bulandırmıştı.Elimi hemen yıkamalıydım.Ama bilmediğim bu evde lavaboyu bulmak işkence gibi olurdu.Ortada kimselerde gözükmüyordu.Sahiden kaçırılmış olamam değil mi?Kaç kişiler?Sapıklar mı?Aman Tanrım!Bana dokunmuşlarsa!...
Amaçsızca ellerimi vücudum da gezdirirken bir kıkırdama sesi duyduğuma emindim.Kafamı sağa sola çevirdiğimde arkamda ki ses oraya bakmam gerektiğini bana bildirmişti.
''Günaydın''
Arkamı döndüğümde benden biraz uzun beden,tatlı bir yüz beni karşılamıştı.Bir hırsızı veya sapığı andırmayan tipi beni rahatlatsa da emin olmam için sormam gerekiyordu.
''Sapık ve ya hırsız değilsin değil mi?''Şüpheci ses tonuma kahkaha atarak cevap vermişti.Hayatım da duyduğum en iyi kahkaha diyebilirim.Kai'ninkinden bile harika.Tanrım ben ne diyorum!
''Saçmalama Soo.Olanları hatırlamıyor musun yoksa?''merdivenlerden bir kaç basamak inmişti.
''H-hayır''
''O zamaaan harika bir kahvaltı yaparken bunu konuşabiliriz ne dersin?''
Tatlı ses tonuna kafa sallamakla karşılık verdiğim de güçlü kollarını omuzlarıma sabitleyip beni itmeye başlamıştı.Bana dokunulmasından nefret eden biriydim.Ama bu tanımadığım adamın dokunuşları rahatsız etmiyordu.Tuhaftı.Diğer tuhaf olan şey ise dün gece yaşananların hiç birini hatırlamıyor olmamdı.Tanrım umarım pişman olacağım bir gece geçirmemişimdir.
Umarım!
Lütfen!
LUHAN
''Ihımm..Seni seviyorum Luhan''
Tişörtümün altında gezinen elleri değdiği yerleri alev gibi yakarken kurduğu cümleler içimi ısıtıyordu.Bu duyguyu hiç yaşamamıştım.Bu hayatım da bir ilkti.Erkendi de.Bir yanım erken olduğunu ve vazgeçmek için hala bir şansım olduğunu söylese de diğer yanım inatla doğru yolda olduğumu savunuyordu bana.Ama doğru düşünmeliydim.Seviyordum evet.İstiyordum evet.Ama erkendi buna da evet.Yanlış karardı buna çok çok evet.Lanet olsun ne yapıyorum ben!
Öpüşmenin en derin noktasındayken yer değiştirmek üzereydik ki aradan nasıl sıvışıp kaçtığımı bilmiyorum.Bahsettiğim ben onun üzerindeyken onun benim üzerime geçme işlemiydi.Başarısızlıkla sonlandı elbette.Bunda en büyük pay benim kabul! Sehun'un şaşkın bakışları üzerimdeyken ağaran penisimle diğer koltuğa bırakmıştım kendimi.Ne kadar dengesiz olduğumu bir kere daha kanıtlamış bulunmaktayım işte.Demin arzuyla tutuşan bir fahişe gibiyken şu an aklını kullanan bir filozof gibi hissediyordum kendimi.Benden de filozof olur ya.Neyse.
Sehun emişlerimle kızaran dudaklarını konuşmak için oynattığın da tek odak noktam kesinlikle dudaklarıydı.Yine bir ikilem arasındaydım.Bu sefer bir yanım çok yerinde bir hareket yaptığımı söyleyerek bana altın madalya takarken diğer yanım hayatım da hiç bir zaman duymadığım küfürleri savuruyordu.Ama hala odak noktam dudaklardı.Kırmızı şişik dudaklar...
''Tanrı aşkına Luhan ne oluyor?Bu da ne demek?''
''İstemiyorum demek''şaşkınlıktan ağzı açık kalmıştı.
''Ama daha az önce istediğini söyledin''
''Yanlış duymuşsun bay kolpa!''
Salağım gerçekten salağım.İşin içinden çıkabilmek için inkar etmek de nereden çıktı?Tam bir çocuksun Luhan!Ayrıca bir gerizekalısın da bunu söylerken onun sinirleneceğini nasıl hesaba katmazsın?Aptal!
''Nee!Bana yalancı mı demek istiyorsun?Tanrı şahidim ki istediğini söyledin!''
''Söylemedim!''
Devam et Luhan yakında çarpılacaksın.
''İnanamıyorum sana Luhan!''siniriyle karışık hayal kırıklığıyla söylediğinde içimde bir şeylerin ezildiğini hissetmiştim.Burada bir yalancı varsa o da kesinlikle bendim.Tekrar lanet olsun.
''Tamam söy-''
Sözümü tamamlamak üzereydim ki tanıdık melodiyi duyduğumda yarım bırakmak zorunda kaldım.Benim telefonum çalıyordu.
''Bakmalıyım''dedim ciddi bir havaya bürünerek''Önemli olabilir''
''Önce ne diyordun onu söyle''
''Telefonumu ver Sehun''arama bitmişti.
''Ne diyordun diye sordum sana!''telefonum tekrar çalmaya başlamıştı.Bu gerçekten hiç hoşuma gitmemişti.İçimi kaplayan huzursuzluk içten içe beni kemirirken dayanacak güç bulamıyordum.
''Lanet olsun telefonumu ver!''bağırmıştım.
Gözlerimde ki korkuyu görünce pes etmişti.Cebinde ki çalan telefonu çıkarıp bana uzattığında hislerimde yanılmış olmam için dua ediyordum.
''Anne?''cevap gelmiyordu.Ağlayış sesi de cevap olarak sayılır mıydı?Kulaklarımı dolduran bu ses kalbime saplanan bir ok kadar canımı yakıyordu.Annem...ağlamamalıydı.''Anne''dedim tekrar sesim titrerken.Şu an korkumu tarif etmek imkansızdı''Ne oldu?''
''Neden gelmedin Luhan?Neden bizi yalnız bıraktın?''
Hıçkırarak söylediği her cümle de kalbim ezildikçe eziliyordu.Nefes alamıyordum.Bu sözlere dayanamıyordum.
''Ne oldu?''dedim tekrar bacaklarıma söz geçiremeyip koltuğa yığıldığım da.Sehun da soru dolu bakışlarıyla yanımda belirmişti.En az benim kadar korktuğu belliydi.Hattın diğer ucundan cevap bekliyordum sabırsızca.Bir yandan da olası şeylere kendimi hazırlamaya çalışıyordum.Ama nafileydi.
''KyungMi''dedi annem ağlamasının arasında.''Kyung Mi...benim güzel kızım yatağında yok.Hiç bir yer de yok Luhan!''
Beynimde şimşek gibi çarparak vücuduma akımlar yollayan bu sözler karşısında adeta buz kesilmiştim.Dilim tutulmuştu.Kaç dakikadır nefesimi tuttuğumu bile bilmiyordum.KyungMi yoksa bende yokum demekti.KyungMi bendim.Ben ise KyungMi'ydi.Parçalardan biri eksikse oyunda bitmiş demekti.Sona mı gelmiştik?
Sehun'un işe yarayan Ferrarisiyle gecenin karanlığında 15 dakikada ulaşabilmiştim evime.Arabanın kapısını bile kapatma ihtiyacı duymadan fırladığımda evin kapısını yumruklarken bulmuştum kendimi.Açılmıyordu.Anahtarlarım da üzerimde yoktu.Lanet olsun!Ah saksı.Saksının altında olmalıydı.Kapı girişinin yanında ki büyük saksıyı hareket ettirmeye çalışırken Sehun yetişmişti yardımıma.Titreyen elimi de görünce anahtarı alıp kapıyı açma görevi de ona kalmıştı.Karanlık eve adımımı attığım da şimdiden deli gibi bağırmaya başlamıştım.Anne demekten acıyan boğazım eşliğinde mutfağa daha sonra salona baksam da hiç bir yerde bulamıyordum onu.Aslında bakmam yer basitti.Sadece biraz düşünmekle bunu bulabilirdim.Hızlıca merdivenlere yönelip birer ikişer çıktığım da Sehun'un beni takip etmesi az da olsa güven vericiydi.
Bu konu da yanılmak isterdim.Tam da tahmin ettiğim gibi annem KyungMi'nin yatağında onun yastığını koklayarak ağlıyordu.Sessizce yatağa oturup geldiğimden bile haberi olmayan kadına sarıldığım da hıçkırıklarının yarattığı küçük sarsıntıyla sarılıyordum.Maskeli Luhan tahttaydı bu sefer.Her ne kadar ağlamak istesem de bunun işleri daha kötü hale getireceğini biliyordum.Dudaklarımı dişleyerek sardığım bedenle hareket ediyordum.Bu acı dayanılmazdı.Annem konuşmuyordu.Benim de konuşmaya cesaretim yoktu aslında.Kendimle verdiğim savaştan önce düşünmem gereken bir kardeşim vardı ama.Duymaktan korksam da gerçekleri öğrenmeliydim.Polise haber vermeyi ikinci plana bırakmamıştım tabi ki.Yolda oldukları aşikardı.
''Sehun''dedim kapıda bekleyen bedenine baktığım da.Annemin bu ismi duyunca omuzlarını dikleştirmesi beni şaşırtmıştı.''Işığı açabilir misin?''
Açılan ışıkla annemin başını gömdüğü yastıktan kaldırıp bakışlarını Sehun'a yolladığın da,o bakışlarda ki soğukluk benim bile içimi ürpertmişti.Ama anlayamıyordum daha onu tanımıyordu bile.
''Onun burada ne işi var Luhan?''ağlamaklı sesi yerini soğukluğa bırakırken çenesiyle Sehun'u işaret ederek sormuştu.
''Arkadaşım''dedim korkakça.Bu korkutucuydu.Bu durumda annemin KyungMi'den başkasını düşünmemesi gerekiyordu.Sehun'un kim olduğuyla ilgilenmesi aşırı garipti.
''Burada ne işin var?Nasıl gelmeye yüzün olabilir?''yavaşça ayağa kalktığın da kaşla göz arasında Sehun'un yakasına yapışmıştı.Bu hareketlerine anlam veremiyordum.Kriz falan mı geçiriyordu yoksa?
''Anne bırak''annemi ondan ayırmaya çalışsam da nafileydi.Beni duymuyordu bile.
''Nasıl oğlumla arkadaş olabilirsin?!''
''Anne!''
''Nasıl ona yaklaşabilirsin?!''
''Anne!''
''Hiç mi vicdan yok sizde?!Hiç mi yüz yok?!''
''Anne yeteer!''ses tellerim yırtılıncaya kadar bağırdığım da nihayet beni duyup Sehun'un yakasını bırakabilmişti.Gözlerinde ki öfke o kadar belliydi.Çocuğunu kaybeden bir kadın değil de kavgaya tutuşan sıradan biri gibiydi.
''Sana yeter Luhan!Anlamıyorum...nasıl?Nasıl onunla arkadaşlık yapabilirsin?''sesi kınar tondaydı.
''Ben seni anlamıyorum anne!Şu an problemimiz onunla arkadaş olmam mı?!KyungMi''nin kayıp olduğunu nasıl unutursun!''bağırmıştım.İsteyerek değildi.Alacağım tepkinin yüksek olacağını tahmin edebiliyordum ama.
''Ya sen Luhan?Sen nasıl unutursun oğlum?!Babanın nasıl öldüğünü nasıl unutursun?!Onun katilleriyle nasıl arkadaşlık yaparsın!''
''N-ne?''donmuştum.
''Duydun!Babanın katilinin oğlu burada.Tam da karşında!''
Kafam da yankılanan sözlerle bakışlarımı şimşek hızıyla Sehun'a çevirdiğim de başından beri sessiz tavrıyla öylece duruyordu.İnkar etmesini bekliyordum.Yalan,iftira demesini bekliyordum ama o eğdiği başını kaldırmıyordu bile.Ne demeliydim?Ne yapmalıydım?Bir kaç saat önce bakireliğimi eline vereceğim adamın aslında hayatımı mahvettiğini öğrenmek yıkmıştı beni.Gücüm tükenmişti.Kalbim atmaktan yorulmuştu.Boğazımda düğümlenen yumru her geçen saniye canımı yakıyordu.Akan gözyaşlarımın bile farkında değildim.Adeta çöküşteydim.Kuyuya düşmüştüm ve sesim çıkmıyordu.Ölüyordum...
''Git''dedim sessizce kal der gibi.Bu git deyişimde bile inkar etmesini isteyen kırıntılar barındırıyordum ama boştu.Konuşmuyordu.Onun konuşmadığı her saniye kapılar kilitleniyordu.Son kapı kalmıştı.Aramızda ki son kapı.Eğer kilitlersem bir daha açmazdım biliyordum.Bekliyordum.Hala bir şeyler söylemesini ama nafileydi.Konuşmaya niyeti yoktu.Bunu arkasını dönüp gitmekle belli ettiğinde bende son kapımı kapatmıştım.
Artık Sehun bana yakınlaşamayacak kadar uzaktaydı.
Bana yaklaşması imkansızdı.
O kapıdan çıkıp gittiğinde her şeyi bitirdiği gibi.
Bende içimde onu bitirmiştim.Sonsuza kadar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
- Just One Night -
FanfictionÇift: HunHan Yazar: Lu'skitty *TANITIM* ''Hayır.Hayır.Hayır!Yüz kere hayır.Bin kere hayır!Kesinlikle yapamam Chen.Benim panik atağım var biliyorsun bunu nasıl bana teklif edersin?Sahneye çıktığım anda bayılırım ben.Birde şarkı söyleme mi istiyorsun...