SEHUN
Bazı durumlarda da gerçekten de yapacak hiç bir şeyiniz olmaz.Paranız olsa da çok ünlü olsanız da elinizden bir şey gelmez.Geri alamazsınız zamanı...Düzeltemezsiniz hataları...
İnsanın kendi yaptığı hatanın yanı sıra başkasının yaptığı hatanın bedelini de kendisi ödemesi ayrı bir felaket zaten.Bir de bu bedel hayatınızdaki en değerli kişiyi kaybetmekse...işin içinden çıkılamaz hale geliyor.Dayanılmaz oluyor ve hesap sorulması gerekiyor.
Geçmişten...
Suçun sahibine!
****
Herkesin imrenerek baktığı bu koca binaya bilmem kaçıncı kez nefret ederek giriyorum.Her şey benim için o kadar mide bulandırıcı ku önümde eğilen insanlar,yalaka müdürler ve asla iç çamaşırını örtecek kadar uzun etek giymeyen babamın sekreteri.İşte orada.Bana doğru geliyor.Üzerine kusabilirim.
''Hoş geldiniz Bay Oh.Sizi burada görmek ne güzel."Yüzündeki gülüşü tahmin edebiliyorsunuzdur.Sürtük!
"Babam odasında mı?"dedim onu yok sayarak.Bozulduğu her halinden belliydi.
"Odasında.Ama toplantıdan yeni çıktı ve kimseyle görüşmek ist-"
Onu omzundan iterek babamın odasına doğru ilerlediğim de arkamdan cırtlak sesiyle bağırmaya devam ediyordu.Ah!Kadınlardan cidden nefret ediyorum.
Kapıyı çalmaya gerek yoktu öyle değil mi?
Büyük kapıyı gürültü bir şekilde açıp içeri girdiğimde babamı düşünceli bir şekilde otururken bulmuştum.Saşırdım doğrusu.Bu onu biriyle basmadığım sayılı günlerden biriydi.Pekte umursamıyordum aslında.
Babamın beni görmesiyle yüzü demin ki yüz ifadesinin aksine neşeli bir hal almıştı.Şimdiden içimde ki bütün küfürleri sıraya koymuştum.Yalandı.Beni gördüğüne sevinmiş numarasi tamamiyle sahteydi.
"Şuna bir bakın.Kimleri görüyorum?"
"Sadece bir şey sormaya geldim uzatmayacağım."
"Oğlum aylar sonra beni görmeye geliyor ve hemen gidecek öyle mi?Kahve içebiliriz"
"Uzatmayacağım dedim"
"Pekala.Seni diliyorum.Kendinize eliyle masasının önündeki tekli koltuklardan birini işaret ederek.
"Bay Kwang'ı hatırlıyorsun değil mi?"
"Günde adı Kwang olan kaç kişiyle görüştüğümden haberin var mı?Hangisi olduğunu nereden bilebilirim?"gülmüştü.
"Eski genel müdürüne şimdi o gülüşünün yerinde yerler esiyordu.
"Ne olmuş ona?"Ciddi bir havaya bürünmüştü.
"2 sene önce...trafik kazası geçirmişti"
"Evet.Hatırladığım kadarıyla suçlu bulunamamıştı."
"O kaza biri tarafından planlandı.Kimin yaptırdığını biliyorum."Ağzı açık kalmıştı.Gözlerinin içindeki gizli korkuyu görebiliyordum.
"Kim yaptırmış?Hem bu konu seni neden bu kadar ilgilendiriyor ki?"
"Orası seni ilgilendirmez"sinirle tıslamıştım.
"Neyse sormadım sahneleri hava da ileri geri sallamış tekrar ciddi havasına geri dönmüştü."Kimin yaptırdığını biliyorum demiştin.Kim yaptırdı?"
Ayağa kalkmış ve masanın üzerine ellerimi koymuştum.Biraz one doğru eğildiğim de nefretin tüm hatları yüzümdeydi.
"SEN!"
Donmuştu.Nefes almıyor sadece boş gözlerle bana bakıyordu.Anlamsızdı.Böyle davranması yine onun sahte oyunlarından biriydi.Ve bu beni daha çok sinirlendiriyordu.
"Öğrenmeyeceğimi mi sandın?"Bağırıyordum.
"Sehun"
"Nasıl böyle bir şey yaparsın?Bir de karşımda hiç bir şeyden haberim yok pozu veriyorsun"Adeta oda yıkılıyordu.
"Sehun"Onun sesi benimkinin aksine kısık ve sakindi.
"Neden şu lanet hayatta bana paradan başka hiç bir iyiliğin dokunmuyor?Neden mutluluğuma engel olan her pisliğin altından sen çıkıyorsun?"
"SEHUN!"Bu kez oda bağırmıştı."Neden bahsettiğin hakkında hiç bir bilgim yok.Ama...O adamı ben öldürtmedim."
"Şimdi de inkar mı ediyorsun?İnkar etmek ne zamandır çözüm oldu?"Sinirden bağırıyor koca ofiste saçlarımı karıştırarak dolanıyordum.
"Lanet olsun! Sana ben yapmadım diyorum"
"Sana neden inanayım?"
"Tanrı aşkına Sehun! Her türlü pisliği yapan bir adam olabilirim ama söyler misin ne zaman yalan söylediğimi gördün?"
Haklıydı.Kumar ve annemi aldatmak gibi kötü işler yapsa da onun bir kere bile yalan söylediğini görmemiştim.Hatta öyle ki gece evden dışarı çıktığı zaman nereye diye sorduğumuzda da apaçık bir şekilde sevgilisinin yanına gittiğini söylerdi.Böyle bir adamdı.Yalan söylemezdi.Ben yapmadım demişti.O yapmadıysa benim için bu yeterliydi.Luhan'ın beni affetmesi için bu yeterliydi.
"Öyleyse kim?Kim yaptırdı?"
Derin bir nefes almış şakaklarını ovduktan sonra demin hiddetle kalktığı koltuğuna oturmuştu.Düşunceliydi.Söyleyip söylememek arasında gidip geldiğini görebiliyordum.Ama benim bu bilgiye ne kadar muhtaç olduğumu da hissettiğine emindim.Yalvararak bakıyordu gözlerim.Söylemeliydi.Kim olduğunu söylemeliydi.
"Bay Choi"Babamin ortağı."2 sene önce bazı ihaleleri kazanmak için farklı yollara başvurmuştu.Bahsettiğim adam öldürmek gibi yasal olmayan şeyler.Bay Choi'nin yaptığı bu kötü şeyleri Bay Kwang öğrenince işten ayrılıp bildiklerini polise anlatmak istedi.Bu yüzden de Bay Choi onu susturmanın en iyiydi onu öldürtmeyi çare buldu.Vefasız herifin teki.Halbuki bu şirkette bizim emeğimiz olduğu kadar Bay Kwang'ın da büyük emeği vardı."
Baştan aşağı doğru vücuduma yüklenen sinir akımlarıyla oturduğum yerden kalkıp yan odadaki adamı boğmak istiyordum.Bana bunu yapanın babam olduğunu söyleyen oydu.Nasıl da inanmışım.Bunu ve işlettiği cinayeti onun yanına bırakmazdım.Bu suçunun bedelini elbette ödeyecekti.Ama ilk önce halletmem gereken başka bir şey vardı.
"Baba"dedim.Bu kelimeyi ona söylemeyeli uzun zaman olduğundan şaşkınlığı gözle görülebilecek derecede fazlaydı.Ve ilk defa gözlerinin içinin gülüdügünü görüyordum.
"Bunu...benim için...birine daha anlatır mısın?"
****
4 gün sonra.
Onu görüşte dokunamamak,yanına gidip konuşamamak öyle zor ki...4 gündür gölgesi gibiydim.Nereye gitse önüne akıp ediyor,evinin penceresinden onu izliyordum.Korkuyordum.Onun yanına gidip konuşmaya korkuyordum.Bana inanmamasından,tekrar kaldıramayacağım kadar ağır sözler söylemesinden.Çünkı bu sefer dayanamazdım.Cidden dayanamazdım.
****
Eski işinde ilk günü olmasına rağmen mesai yemişti.Aslında ona kızgınım.Beni dinlemeyip tekrar işe başlamıştı.Sizce de hak etmedi mi?
****
Cidden delireceğim!Bu saatte ne yürümesi?! Bu çocuk canına susamış.Gece vakti dışarının tehlikeli olduğunu bilmiyor mu?Tanrım!
****
Gece.Karanlık.Sokak lambası.Sokak dönüşü.Durmuştu.Bu mekan bana kavga ettiğimiz o lanet geceyi hatırlattığı gibi eminim ona da hatırlatmıştı.İşte ağlıyordu.Karşısına dikilip nefesi kesilinceye kadar sarılmak istesem de cesaretim yoktu.
Onun gözünden akan her damla yaş kalbime düşüyor ve oradaki yangının daha çok alevlenmesine neden oluyordu.Öyke ağlıyordu ki hıçkırıklarını gizlemek için elini çenesine siper yapmıştı.Bu benim son dayanma noktamdı.O orada öylece ağlarken daha fazla dayanamazdım.Kapalı gözlerini fırsat bilip karşısına dikilmiştim.Bakmaya doyamadığım gözlerini kapadığı yavaşlıkla açtığın da içinde ki gayet net bir şekilde belli olan özlemi görebilmiştim.Özlemle bakıyordu gözleri.Ve ben bu bakışlarında bile erdiğimi hissediyordum.Ya sözleri?Kalbimi durduracak cinstendi.Bana senden nefret ediyorum derken yalan söylediğini,inanıp inanmadığımı soruyordu.İnanmadım dedim.Yalan söyledim evet.Bu cümle beni öyle yıkmıştı ki şu ana kadar kendime gelememiştim.Ama biliyordum ki inandım deseydim en az benim kadar acı çeker,kendini söylediği söz yüzünden daha çok harap ederdi.Buna gerek yoktu.Onun acı çekmesi demek benim ölmem demekti.Gerçekten buna gerek yoktu.Pişmanlığı bir bakışta suratın dan anlaşılıyordu.Affedebilirdim.Eskisinden daha iyi olabilmek için,yine benim olması için affedebilirdim.Affettim de...
****
Güne güzel başlamak dedikleri bu olsa gerek.Asla öpmekten bıkmayacağım dudakları yanağım da,boynum da,alnım da ve dudaklarım da geziniyordu.Ama ben hala uyuyor numarası yapıyordum.Çünkü hu öpücüklere ihtiyacım vardı.Yaralarımın kapanması için bu öpücüklere ihtiyacım vardı.Ve benim güzel sevgilim beni bu öpücüklerden mahrum bırakmıyor,bıkmadan öpmeye devam ediyordu.
"Uyanık olduğunu biliyorum"
Tatlı bir melodi gibi sesi kulaklarımda yankılandığın da gözlerimi yavaşça aralamıştım.O güzel yüzü tüm sevimliliğiyle karşımda dururken onun bu halini aklıma kazıyordum.Minik ellerinden biri başının altındayken diğer elini saçlarım da geziniyordu.Bende onun gibi bir elimi başımın altına koyarak diğer elimi bal sarısı saçlarında gezdirmeye başlamıştım.
"Her sabah böyle uyanmak istiyorum"dedim gülümseyerek.
"O zaman her sabah seni böyle uyandıracağım dedim oda gülümseyerek.
Benim gülümsemem onun yanında ayin ışığı gibi sönük kalmıştı.O güneşti.Ben ise aydım.O olmadan ben karanlıktaydım.Işığımı ondan alıyordum.O iyiki vardı.
Alnına değen saçlarını okşayarak geriye doğru ittiğim de dün gece ağlamaktan şişmiş gözleri ortaya çıkmıştı.Tüm gece boyunca onu affettiğimi söylememe rağmen hiç durmadan ağlayıp özür dilemişti.Benim için ağlasa da ağlamasından nefret ediyorum.Şu an gözlerinin ağırdığına emindim.Bu yüzden iki gözünü de uzun sayılacak şekilde öpmüştüm.Dudaklarıma değen kirpikleri bile kalbimin hızlanmasına sebep oluyordu.Her şeyiyle mükemmeldi.
"Seni seviyorum Sehun."fısıltıyla çıkan sesiyle adım ve beraberindeki cümle bir ilahi gibi ağzından dökülürken gülümsememe engel olamamıştım.Bu benim en mutlu olduğum anlarda biriydi.Asla bitmesini istemediğim...
"Seni çok seviyorum Luhan"
****
Sabah kahvaltısını dışarda yapmak en iyisiydi.Çünkü kahvaltı hazırlamayı bile bilmiyorum.Luhan'ında hazırlamasına izin veremezdim.Bu yüzden tek çözüm yolu dışarı da yemekti.
Luhan'ın elimin arasında olan eline bakınca iyiki kahvaltı hazırlamayı bilmiyorum dedim kendi kendime.Ş an el ele yürüyorduk.Arada ileri geri salladığımız ellerimizle 5 yaşındaki çocuklara benzesekte umrumda değildi.Çünkü Luhan bu hareketimize içten kahkahalar atıyordu.Arada bana bakıyor ve utancından gözlerini kaçırıyordu.Bu kalbimin ters takla atmasına neden olsa da beni mutlu ediyordu.Luhan...yanımdaydı.Eli,elimin arasındaydı.Beraber uyumuştuk.Bunlar benim için büyük nimetlerdi.Hafif esen rüzgârla dağılan saçlarını izliyordum.Daha ne isteyebilirdim ki?
Hava bile dün gecenin aksine harikaydı.
Çiçekler açmıştı.Sert esen rüzgar yerini hafif esen rüzgara bırakırken,yağmur yerine güneş vardı.Sanki her şey bizim barışmamızı kutluyordu.O yanımdayken kötü olan şeyler bile beni için harikaydı.Kötü olanı iyi yapma gibi bir yeteneği vardı.Sanki bastığı yerlerde bile çiçekler açıyordu.Gülümsediğinde güneş gülümsüyordu.Koluma sarılıp başını omzuma dayandığında gülümseyen güneşi içim de hissediyordum.En uzun yol bile onunla kısacık oluyordu.Yürüdükçe yürümek istiyordum.Ama malesef kafeye gelmiştik.Dönüşte aynı heyecanı yaşamak için sabırsızlanıyordum.
****
O karşımda böyle tatlı bir şekilde yemek yerken ben nasıl onu izlemeden durabilirdim ki?Küçücük ağzını hafif şekilde açıp kapanmasıyla ve çatalı tutan eliyle ressamların imrendiği manzarayı oluşturuyordu.Bardakta ki meyve suyunu yudumlaması ve tekrar yemegine dönmesi...gözümü ondan alamıyordum.
"Biraz daha beni izlersen kırmızı bir elmaya dönüşeceğim"dedi başını yerden kaldırmadan.Sesli bir kahkaha atmıştım.Kırmızı bir elma.Benim elmam.
Sağ elim kızarık yanağına ulaştığında daha da kızardığını görebiliyordum.Benim elmamdı öyle değil mi?O halde yiyebilirdim.
Yanağını hafif bir şekilde ısırdıktan sonra telafi için aynı yere öpücük bırakmıştım.O bu kadar utanırken ben keyifle eğleniyordum.
"Lavaboya gidiyorum"
Yine gözlerini benden kaçırmıştı.O masadan kalktığın da kahkahama engel olamamıştım.Onun bu halini hiç bıkmadan,her zaman izleyebilirdim. O tatlı yüzünü hiç durmadan öpebilirdim.
Çünkü yüzü benimdi.
O benimdi.
Her şeyiyle benimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
- Just One Night -
FanfictionÇift: HunHan Yazar: Lu'skitty *TANITIM* ''Hayır.Hayır.Hayır!Yüz kere hayır.Bin kere hayır!Kesinlikle yapamam Chen.Benim panik atağım var biliyorsun bunu nasıl bana teklif edersin?Sahneye çıktığım anda bayılırım ben.Birde şarkı söyleme mi istiyorsun...