Yağmur kızın bedenini sırılsıklam olana değin amansızca ıslatmıştı. Güneşin yüzünü dönmesiyle serinleyen hava Hilal'in bedeninin zangır zangır titremesine sebep oluyordu. Paltosu çektiği suyla ağırlaşmış, ıslanan saçları yüzüne ve yanaklarına yapışmıştı. Yağmur damlaları kirpiklerinden aşağı doğru usul usul süzülüyordu. Dudakları daha rahat nefes alabilmek adına aralanmıştı. Kollarını etrafına sarmış kendini ısıtmaya gayret ederken hala nerede olduğuna anlam veremeden yürüyordu. Kimseden yardım isteyemiyor, kimse de ona dönüp bakmıyordu bile. Hoş dönüp baksalar ne kadar yardım edebileceklerdi? ne Hilal onların dilini biliyordu nede onlar Hilal'in. Belki bir gram talihliyse geçen uzun vakitlerin ardından onu aramaya gelirlerdi. Ne Kiryanın nede diğerlerinin onun için kılını kıpırdatmayacağına dair tereddütü yoktu. Leon'un onu bulabileceğine dair ümitleri de bir mum ışığı gibi her an sönmeye müsaitti. Ayaklarına saatlerdir yürümenin verdiği ağırlık çökmüş, tabanları sızlamaya başlamıştı. Korkuyordu lakin bu korkunun kaynağını bilemiyordu. Başka bir vaziyette olsa herhangi bir şehirde yolunu kaybettiğinde bu denli paniğe kapılmazdı. Lakin esaret onu öyle kıstırmıştı ki eski güçlü Hilal yitip gidiyormuş gibi hissediyordu. Kaybolmaktan korkuyordu belki, ailesini tekrar görememekten de korkuyor olabilirdi ama asıl Leon'u kaybetmekten korkuyor üstelik bu ihtimalin bir gün hakikate ereceğini de biliyordu. Gözleri aşina olmadığı yerde dolaşırken aniden ağaçların yükseldiği bir alanı idrak ettiğinde adımlarını o yöne yöneltti. En başından beri gitmeyi arzu ettiği koruluğu tesadüfen buluvermişti lakin oraya varamadan göz kapaklarına çöken ağırlıkla bedeni yere savruldu.
***
Kızarmış parmak boğumlarına odaklanmıştı derin derin bakan kehribarları. Arada bir ağrıyan eklemlerini esnetmek için parmaklarını açıp kapatıyordu. Uzun vakittir böyle davranmadığının farkındaydı. Hilal'siz Leon buydu işte. Bu vahşi ve içi boş adamdan ibaretti, daha fazlasına yer yoktu. Leon'un içindeki o korkak çocuk sonunda hapsolduğu karanlıkta gördüğü bir ışığa koşmuştu. O ışık Hilal'di. Onun çıkışı, yol göstericisi genç kızın ta kendisiydi. O böyle düşünüyordu düşünmesine lakin aslında hep olduğu gibi bir adamdı. Bugüne dek farkına varmasını sağlayacak bir işarete rastlamamıştı sadece. Üniformasını düzeltirken gözleri bir anlığına ellerinden apoletlerine kaydı. Bunları alabilmek için nede çok didinmişti. Babası ne arzu ederse yapmaktan çekinmemişti lakin Teğmen olmak bile çok çetin bir yolu arşınlamasına sebep olmuştu. Babası kasten mi yapmıştı? onu sevmediğinden ötürü müydü yoksa oğlu olduğu için daha sert davranmak mecburiyetinden miydi? cevaplayamadığı bu suallerle kafasını kurt gibi kemirmenin lüzumu yoktu. Olan olmuştu, artık babasını kaale almamayı yeğliyordu. Fayton konağın önünde durduğunda hafif bir baş selamı vererek aşağı indi ve konağa doğru yürümeye başladı lakin içinde anlam veremediği bir his hüküm sürüyordu. Şapkasını çıkarttı ve darmadağın olmuş saçlarına çeki düzen verdikten sonra ağır ağır çıktığı merdivenlerin sonuna geldiğinde kapıyı çaldı. Birkaç dakikalık bekleyişin ardından -ki bu bekleyiş Leon'a saatler sürmüş gibi gelmişti- kapı açıldığında Sofia'nın yüzündeki belirgin endişe ve korkuyu idrak etti. Biçimli kaşları çatılırken içeri doğru adımladı ve annesinin bir oraya bir buraya salonu arşınladığını gördüğünde yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu anlamıştı.
''Γεια*, Sofia. Neler oluyor? mühim bir şey mi var?'' (*Γεια: Merhaba)
''Evet beyefendi lakin size Kiryanın söylemesi daha münasip. O da gelmenizi bekliyordu, buyurun salona geçin.''
Leon'un yüzü belirgin bir biçimde asılmıştı. Adımlarını salona doğru yöneltti. Pek çok antika eşyanın bulunduğu geniş alanda annesi ellerini endişeyle ovuşturuyordu. Ne vakit böyle yapsa Leon'a söylemekten çekindiği bir mesele olurdu. Kirya ahşap kolçaklı lacivert kadifeden divan takımına doğru ilerledi ve oturdu oturmasına lakin bu defa da olduğu yerde huzursuzca kıvranıp duruyordu. Leon annesine doğru ilerledi ve usulca yanına oturdu. Bakışlarını annesinin yüzüne çevirip, yılların yıprattığı elleri avuçlarının arasına aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kupa Kızı ve Sinek Valesi
FanfictionHilal o sabaha babasının ve annesinin yolunu gözleyerek uyanmıştı, evinden ve memleketinden koparılıp, hiç bilmediği bir şehre esir düşeceğini nereden bilebilirdi? Leon'un bugüne dek tek gayesi babasını gururlandırmak, onun gözüne girmekti. Fakat A...