"Hilal, Osmanlı savaşı kaybetmiş. Bir iki güne ateşkes imzalanacak, gidiyoruz."
Göğsünün sıkıştığını ve ciğerlerinin aldığı nefesi yakıp kül ettiğini hissetti. Kulağında sürekli olarak çınlayan kelimeler kalbine defalarca bastırılan köz gibiydi. Tek bir cümle, içini bıçakla oyuyormuşlar gibi hissetmesine nasıl sebep olabiliyordu? tek bir cümle canını bu kadar yakacak hale nasıl gelmişti? oysa bunun cevabını gayet iyi biliyordu. Aylardır kaçmaya çalıştığı gerçek, şimdi suratına sertçe çarpmak için en umarsız halini gözlemişti. Hilal vücudundaki tüm kanın çekildiğini hissetti. Göz kapakları öylesine ağırlaşmıştı ki ablası tutup onu sarsmasa belki de döşeğin üzerine yığılıp kalırdı. Yıldız, evvela bu havadisi vermenin kardeşini mutlu edeceğini düşünmüştü. Niyeti en başından beri buydu lakin Hilal'in buradaki bir Yunan askerine aşık olacağını aklının ucundan dahi geçirmemişti. Hilal'in bir Yunan'a aşık olması bir yana, aşık olabilme ihtimali bile uzak bir hayal gibi gelirdi ona hep. Oysa o da genç bir kadındı, neredeyse çevresindeki herkes gibi bunu unutmuştu.
Hilal'in nefesleri düzensizleştiğinde, kardeşini tekrar kollarından sarstı. Yeşil gözleri endişeyle bir anda cansızlaşmış mavi gözlerine baktı kızın. Beti benzi atmıştı, dudakları titriyordu ve gözleri manasız bakışlarını ablasının yüzünde dolaştırıyordu. Yıldız ne diyeceğini bilememişti. Ne söylenirdi ki bu vaziyete karşın? kendisi daha önce hiç aşık olmamıştı. Bu sebepten ötürü de ne hissettiğini anlaması mümkün değildi. Konuşmak üzere dudaklarını araladığı esnada kardeşinin ondan önce davrandığını gördü ve hiçbir şey söylemeden ince dudaklarını birbirine bastırdı.
''Ne... ne zaman öğrendin bunu? kim söyledi? emin misin?''
''Eminim Hilal, birkaç gün önce bir Yunan eri geldi. Marika hanımefendiye söylemiş, o da bize söyledi. Pusulayı bile gördük, hatta hazırlanmaya bile başlamıştık. Senin haberin vardır sanıyordum lakin yokmuş işte. Ben de sevinirsin zannedip söylemek istedim... nereden bileyim gönlünü kaptırdığını?''
''Kendini suçlama abla, sen nereden bilecektin benim bir Yunan teğmene aşık olacağımı? Ben bile bilmiyordum ki. Daha kalbim bile kabul etmemişken sevdalanmışım ona.''
''Olsun... belki daha sık mektuplaşsaydık haberim olurdu. Sen yollamadıkça ben de tenezzül etmedim. Tamamen olmasa da, ben de hatalıyım Hilal.''
''Abla... ben... gideyim artık. Çok bile kaldım.''
''Hila-''
''Lütfen, biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var.''
Yıldız normalde olsa gitmesine mani olur, Hilal'i dinlemezdi lakin kardeşinin sesindeki bir şey onu ısrar etmemesi için uyarmıştı sanki. Ne olduğunu tam olarak bilemiyordu. Belki hüzün ya da hayal kırıklığı barındırıyordu ses tonu. Yine de hakikaten Hilal'in yalnızlığa ihtiyacı olduğunu kavrayabilmesi için kafi gelmişti. Endişeli yeşilleri kardeşinin usulca uzaklaşan bedenini izlerken içine çöken vehamete engel olamamıştı.
***
Omuzlarına külçe gibi çöken üniformasının yakasını gergince çekiştirdi. Gelen pusulayı okuduğundan beri nefes alamaz olmuştu. Kağıdı nasıl buruşturup attığını, üniformayı hangi ara üzerine geçirip de evden çıkıp karargaha geldiğini hatırlamıyordu bile. Bir hışımla odasına girmiş ve aklını toplayana kadar da orada durmuştu. Sakin ve gururlu gözükmesi gerekiyordu. Aslında bir yanı gururluydu da, ne de olsa ülkesi ve mensup olduğu ordu cepheden zaferle dönüyordu fakat aşkın bağları kalbinde vatan sevgisinden çok daha kuvvetliydi. Albay Yanni'nin yanına gittiğinde babasının birkaç güne döneceğini öğrenmişti. Bu da demek oluyordu ki, Hilal çoktan gitmiş olacaktı. Belki yarın, belki de öbür gün... faytona ve oradan da tren vagonuna bindirilecek ve evine dönecekti. Peki bunun bedeli olacaktı? ne karşılığında dönecekti evine? babasının en başından beri özellikle bu aileyi seçmesinde bir bit yeniği olduğunu hep biliyordu. İntikam meselesinden ziyade daha derin bir olayın olduğunu aylardır düşünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kupa Kızı ve Sinek Valesi
FanfictionHilal o sabaha babasının ve annesinin yolunu gözleyerek uyanmıştı, evinden ve memleketinden koparılıp, hiç bilmediği bir şehre esir düşeceğini nereden bilebilirdi? Leon'un bugüne dek tek gayesi babasını gururlandırmak, onun gözüne girmekti. Fakat A...