Something about you
Seninle ilgili bir şey
It's like an addiction
Bağımlılık gibi
Hit me with your best shot honey
Beni en iyi atışınla vur tatlım
I've got no reason to doubt you
Senden şüphe etmek için bir sebebim yok
'Cause certain things hurt
Çünkü bazı şeyler acıtır
And you're my only virtue
Ve sen benim tek erdemimsin
And I'm virtually yours
Ve ben fiilen seninim
***
Bu arada iki bölümdür yazım hatalarımı ve anlatım bozukluklarını kontrol etme vaktim olmuyor o yüzden mazur görürseniz sevinirim, en kısa zamanda düzenleyeceğim son iki bölümü. Ve bu bölümü yukarıdaki şarkıyla okursanız sevinirim!
Hayatında daha önce kimseyle öpüşmemiş veyahut hayalini kurmamıştı. Ancak ve ancak okuduğu romanlarda şahit olmuştu bu eyleme. O karakterlerin hissiyatına göre cihanda bundan daha muazzam bir duygu yoktu. Ne zaman dudakları birleşse damarlarının alev aldığını, tutkunun birbirine karıştığını türlü türlü tasvirlerle okumuştu hep. Lakin bu his öyle bambaşka bir şeydi ki okuduklarına hiç benzemiyordu. Leon'un ince, yumuşak dudaklarının kendi toy dudaklarının üzerindeki baskısını hissedince kalbinin duracağından korkmuştu. Her şeye kafa tutan o amazon savaşçısı, aşkın öpücüğünden küçük bir kız çocuğu gibi korkmuştu. Şaşkınlıkla açılan mavi gözleri, kehribarların yoğun bakışlarıyla karışıyor ve bir olup aynı düzlemde akıyordu. Kehribarlar ve mavilerin şelalesi iki aşığın içlerine oluk oluk dolup taşıyordu. Kehribarlar anın etkisiyle yavaşça üzerlerine perde indirirken, Hilal'de kapattı gözlerini. Şaşkınlık bedenini usul usul terk ediyor, yerini öpücüğün içine sızdırdığı tatlı, sıcak duyguya bırakıyordu. Aşkın sarmaşıkları zehrini damarlarına akıtıyordu fakat kalbi, benliği bu zehre müptela olmuştu çoktan. Dudakları aşina olmadığı bu eyleme alışıyor, utangaç bir kız çocuğu gibi karşılıyordu onun dudaklarını. Nefesleri hiç olmadığı kadar hızlıydı. Damarlarında aşkın zerreleri dolaşıyor, hücreleriyle bir araya geliyordu. O vakit Hilal'in vücudu dünyevi bir madde olmaktan çıkıyor, aşkla harmanlanmış ve ruhu sevgiye doymuş bir sonsuzluğa dönüşüyordu. Narin ve ince parmakları Leon'un sıcacık avuçlarının arasından sıyrılıp parmaklarını birbirine kenetlerken, aklı ve mantığı önünde dikilen hakikati yok saymayı yeğliyordu zira şu anda kalbi vücudunun kontrolünü eline almıştı. Rayihasında kaybolduğu Leon ondan yavaşça uzaklaşıp alınlarını birbirine yasladığında, Hilal'in nefesi kesilir gibi olmuştu. Bunun ebediyen süreceğini düşünmüştü. Yanaklarının alev alev yandığını hissediyordu genç kız, daha evvel böyle bir an yaşamadığından mütevellit utanıvermişti. Mavi gözleri, ona hayran hayran bakan kehribarlara kısa bir bakış attıktan sonra kaçma arzusuyla başka tarafa çevrilmişti. Zira gözlerine bakmak bile az evvel olanların zihnine dolmasına sebep oluyordu.
Evvela onu öperken o kadar tereddüt etmişti ki beklediği geriye doğru itilmek veyahut suratına yiyeceği bir tokattı lakin ummadığı bir karşılık almıştı genç kızdan. Uzun vakittir yollarını gözlediği o dudaklarla buluştuğunda, ruhu bedeninden ayrılmıştı adeta. Kızın yasemin rayihası burnuna dolarken, içinin ferahladığını hissetmişti. Daha evvel bu denli huzurlu olduğunu anımsayamıyordu fakat asıl unutamadığı şey, onu öpmeden önce mavi gözlerinde beliren şaşkınlıktı. Bu normal bir şaşırmak değildi, farkına varmışlığın verdiği bir şaşkınlıktı. Acaba diye düşünmeden edememişti onu öperken Leon, belki de anlamıştı her şeyi. Eğer öyleyse, onu bu esaretin içinde biraz özgür kılamaz mıydı? serçeyi kafesinden kurtarıp, avuçları içinde bakamaz mıydı? O harikalarla dolu berkemal yüzünün daima gülücükler saçmasını sağlayabilir miydi? aralarındaki esaretin zincirlerini kırıp ona ulaşabildiyse eğer, her şeye gücü yeterdi. Bir müsaade etse elini tutmasına, onu düştüğü tutsaklığın çukurundan çekip çıkartır, birlikte aydınlığa doğru yürürlerdi. İstemeyerekte olsa Hilal'den uzaklaşıp, alınlarını yasladı zira onunla aralarına mesafe koyacak kadar gücü yoktu henüz. Genç kızın yanaklarının al al kesildiğini fark ettiğinde yüzünde muzip bir tebessüm belirivermişti. Uzun ince parmakları, al al olmuş yanaklarının üzerinde bir süre oyalandı. Sevgiyle, şefkatle okşadı hiç acele etmeden. Neden acele edecekti ki? en azından şimdilik, bolca vakitleri vardı. Her anını aklına kazımak istiyordu Leon, geri dönüp hatırlayabileceği güzel anılar biriktirmeyi arzu ediyordu zira hayatındaki iyi anılar bir elin parmağını geçmeyecek kadar azdı. Elini indirdi ve gözleri kenetlenmiş parmaklarına baktı. Ters bir tepkiyle karşılaşmayacağına o an emin olmuştu. O parmaklar hiç bırakmak istemiyormuş gibi tutuyordu Leon'un elini. Hayatta tutunacak son dalı kalmış gibi sımsıkıya. Bir an kafasını o mavilikleri görebilmek umuduyla kaldırdı lakin gözleri kendisi dışında her yerde turluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kupa Kızı ve Sinek Valesi
FanfictionHilal o sabaha babasının ve annesinin yolunu gözleyerek uyanmıştı, evinden ve memleketinden koparılıp, hiç bilmediği bir şehre esir düşeceğini nereden bilebilirdi? Leon'un bugüne dek tek gayesi babasını gururlandırmak, onun gözüne girmekti. Fakat A...